Kanal İstanbul konusunda bugün İstanbul’da önemli bir toplantı yapılacak. Kanal konusunda söz sahibi isimlerden birisi, yıllardır uygulamanın içinde olan Güney Deniz Saha Komutanlığı, Sahil Güvenlik Komutanlığı görevlerinde bulunan, “Balyoz” kumpasına uğrayan emekli Koramiral Can Erenoğlu’dur.

Türkiye’nin güvenlik ve refahı, çevrelendiği denizlerin güvenliği ile doğrudan bağlantılıdır. Türkiye’nin “Deniz devleti” olması hayati çıkarlarımız olan “Mavi vatanımız” ile Türk Boğazları ve Kıbrıs’ı merkeze alan dış politika ve güvenlik politikasını uygulamaktan geçiyor. Güçlü bir donanmaya sahip olmakla “Deniz Devleti” olunur. Aksi takdirde bedeli, tarihte yaşadığımız üzere Kıbrıs, Girit ve Ege adalarının tümüne yakınının kaybı gibi felaket olur.

SÜVEYŞ-PANAMA ÖRNEĞİ

Emekli Koramiral Can Erenoğlu, “Dünyanın hiçbir yerinde, doğal ve işleyen bir boğaz varken, bir başka seçenek olarak yapılan akıl, bilim ve mantık dışı, katma değer yaratmayan, maliyet-etkin olmayan ve özetle milli çıkarlara hizmet etmeyen aksine çok önemli zararları olan hiçbir yapay kanal yoktur” diyor ve şunları anlatıyor:

“Süveyş Kanalı 19 bin 800 km. mesafeyi, 11 bin 600 km.’ye, Panama kanalı 20 bin 900 km.’yi, 8 bin 370 km.’ye indirirken Kanal İstanbul ise yaklaşık 30 km. mesafeyi 46 km.’ye çıkarıyor. Kanal açmanın gerekçesi olarak gemi trafiğinin yoğunluğu gösteriliyor. Oysa 2007 yılından 2017 yılına kadar İstanbul Boğazı’ndan geçen gemi sayılarında 10 yıllık 13 bin 628, günlük 3,7 adet azalma vardır. Çünkü Karadeniz’deki tanker trafiği ve yoğunluğunun azaltılması amacıyla Bakü-Tiflis-Ceyhan Boru Hattı yapılmış ve bu boru hattı amacına ulaşmıştır. Bu hatta ilaveten Kanal İstanbul’a nazaran çok daha düşük maliyet ve sürede gerçekleştirilebilecek “Samsun-Ceyhan Petrol Boru Hattı” da yapılırsa, şu anda 20 civarında olan günlük tanker geçiş sayısı 5-6 adede düşecektir.”

Can Erenoğlu


ETKİLİ OLMAZ

45. Donanma Komutanı emekli Oramiral Nusret Güner gibi, emekli Koramiral Can Erenoğlu da “Kanal İstanbul Projesi ile doğal İstanbul Boğazı’na seçenek olarak ayrı bir geçiş hattı olsa da Çanakkale Boğazı’nı kapsamadığından Montrö Sözleşmesi için etkili olmaz ve Montrö’nün temel esasları korunur. Çünkü Karadeniz’e sahildar ülkelerin ve Türkiye’nin güvenliğinin korunması ve bu bağlamda yabancı savaş gemilerinin tonaj ve Karadeniz’de kalabilecekleri süre kısıtlamaları değişmez” diyor.


Sahildar olmayan ülkelere ait savaş gemilerinin Karadeniz’e çıkışı için 15 gün önceden bildirim yapma zorunluluğu var. Bu bildirimde yer alacak sayı, tonaj ve Karadeniz’de kalacağı süre gibi bilgileri Montrö hükümlerine uygun olmayan ve sahildar olmayan ülke savaş gemileri, bırakın Kanal İstanbul’dan geçmeyi, Çanakkale Boğazı öncesi 6 deniz millik karasularımıza bile giremez. Erenoğlu, “Montrö Sözleşmesi, Türk Boğazları’ndan geçişi düzenleyen hukuki bir sözleşme gibi gözükse de gerçekte Karadeniz’in deniz güvenliği rejimini oluşturuyor” diyor. Tüm bu esaslara rağmen Kanal İstanbul Projesi, Montrö Sözleşmesi’ni tartışmaya açar ve hatta açtı bile.

KORUTÜRK O HEYETTE

Dönemin Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras başkanlığındaki Montrö heyetine, soyadı Atatürk tarafından verilen ve heyete de Atatürk’ün talimatıyla dahil edilen, daha sonra Türkiye’nin 6. Cumhurbaşkanı olan Fahri Korutürk de katılmıştı. Devletler Hukuku Profesörü Seha Meray ile diplomatlarımızdan Osman Olcay’ın 1976 yılında birlikte yazdığı “Montreux Boğazlar Konferansı – Tutanaklar, Belgeler” isimli kitabın önsözünde Korutürk şöyle diyor:

“Montrö’nün en önemli özelliği Lozan’ın Boğazlar bölgesinde Türkiye hesabına açık bıraktığı boşluğu doldurmasıdır. Cumhuriyetimize büyük bir güvenlik getirdi. Karadeniz’de kıyısı olan ülkeler gibi öteki dünya ülkelerinin de bu denizde harp gemilerini tıpkı ticaret gemilerini açık denizlerde gezdirebildikleri şekilde kayıtsız şartsız dolaştıramayacak.

Türk Boğazları, tarihte olduğu ve bugün de olduğu gibi, yarın da dünya siyaset arenasında uluslararası ilişkilerdeki önemini daima koruyacaktır. Türk Boğazları ile 1936 Montrö Sözleşmesinin tarafları arasında daha dengeli bir yenilik sağlamak, bugünün koşulları altında kolay olmayacaktır.”

ZARAR VERİR

Can Erenoğlu da diplomasını Fahri Korutürk’ün elinden almıştı. Erenoğlu, “Kanal İstanbul Projesi, Montrö Sözleşmesi’nin ‘geleneksel dokunulmazlık’ ve ‘Karadeniz Karadenizlilerindir’ ilkesine zarar verir ve Karadeniz’i dünyanın en güvenli barış denizi olmaktan çıkarır. Kararlı ve istikrarlı bir politika izlendiği sürece bu sözleşmenin gelecekte de varlığını koruyacağından kuşku duymamak gerekir” diyor.

Denizlerin güzelliği, gücü ve sevgisi sizlerle olsun.

NOT: Cumartesi ve pazar günü Adana Kitap Fuarı’nda Doğan Kitap ve Bilgi Yayınevi stantlarında “Menzil” ve diğer kitaplarımı imzalayacağım.