Güneydoğu’da kan davaları eksik olmuyordu. Aşiretler arasında çıkan, bazen günlerce süren silahlı çatışmalar yaşanıyordu. Hamit Aldemir (Hamido), Ömer Bezek, Siirt’in içine girip 25 kişiyi öldüren Özbaylar çetesi, Hakim Yılmaz (Hakimo), Tilki Selim, Samet Çelik (Samedo), Mahmut Yolbir dönemin en ünlü eşkıyalarıydı.

Hamido, tek başına dolaşan bir eşkıyaydı. Ünü öyle bir yayılmıştı ki 1968 yılında devlet Hamido’nun başına 100 bin lira ödül koymuştu. Kan davası yüzünden dağa çıkan Hamido’nun, hiçbir askeri yaralamışlığı yoktu. Zaman zaman Özbaylar çetesiyle de tek başına çatışıyordu. Hamido’nun özelliği çok iyi bir atıcı olmasıydı. Başında hep asker şapkasıyla dolaşırdı.

HAMİDO’YU BAĞLADILAR

Özbaylar çetesi, Hamido’yu yakaladı. Siirt’in yakınında Botan Çayı üzerindeki Bidorus Köprüsü’nün ayağına bağladılar. Jandarmaya da “Hamido’nun köprünün ayağında bağlı olarak bulunduğu” ihbarını yaptılar. Böylece, “Dağların kralı” Hamido artık yakalanacaktı.

Hamido bölgede çok sevilen bir eşkıyaydı. Fakir-fukaraya yardımcı oluyordu. Jandarma gelene kadar Hamido iplerinden kurtuldu. Aradan yıllar geçti. Hamido’nun ünü öyle bir yayılmıştı ki jandarma hep onu arıyordu. Köylüler onu ele vermiyordu.

Jandarmaya gelen ihbarda, Hamido’nun o gece evinde olduğu bildiriliyordu. Jandarma evi kuşattı. Hamido’yu tavukların konulduğu pinnikte yakaladı. Bir süre cezaevinde kaldı. Tahliye edildikten sonra devlet onu YSE’de bekçi olarak görevlendirdi.

CAMİDE KISTIRILDILAR  

Ankara’nın ünlü emlakçılarından Salim Taşçı, bir dönemin etkili gazetelerinden Tercüman’da muhabirlik yapıyor, Hakan Kıral takma adıyla eşkıyalarla yaptığı röportajları büyük ses getiriyordu.

Siirt bölgesi eşkıyalarından Selim Yolbir (Tilki Selim) ile amcasının oğlu Mahmut Yolbir’in yanına, Mardin bölgesi eşkıyalarından Hasano Seyro gelmişti. O gün jandarmaya gelen ihbarda, “Kıtmıs köyü camiinde Mahmut Yolbir ile Hasano Seyro var” denilip telefon kaypatıldı. İhbarı alan jandarma bölüğü köye gitti ve sabah namazı camiyi kuşattı. Jandarma, köylülerin camiden çıkmasını istedi. Köylüler çıktı, içeride sadece iki eşkıya kalmıştı. Jandarmanın “Teslim ol” çağrısına camiden silahla karşılık verildi.

Cami kiliseden dönmeydi. Çatışma başlamıştı. Mazgal deliğinden ateş eden eşkıya, Erzurumlu eri şehit etti.  Saatler geçiyor, iki eşkıya bir türlü teslim olmuyordu. Bölük komutanı olayı tabura haber verdi. Taburdan destek geliyordu. Bölük, Botan Çayı’nı geçerken çok sayıda asker katırlarıyla sele kapıldı, iki asker şehit oldu. Ona rağmen asker köye desteğe gelmişti. Çatışma ikindiye kadar devam etti. Ama iki kişiyi camiden dışarıya bir türlü çıkaramıyorlardı. Komandolar, caminin üzerine çıkıp el bombalarını aşağıya atmaya başladılar. Ama el bombaları bir türlü patlamıyordu. Çünkü, atılan bombalar, caminin içindeki havuza düşüyordu. O yüzden etkisiz kalıyordu.

KURŞUN İŞLEMEYEN EŞKIYA

Bu arada sis çöktü. İçeriden silah sesi gelmeyince jandarma camiye girdi. Ancak içeride kimse yoktu. Sisten yararlanıp kaçmışlardı. Bu olay yörede “Mahmut Yolbir’e kurşun işlemiyormuş” efsanesine dönüştü. Çünkü yüzlerce mermi sıkılıyor, onlarca el bombası atılıyor ama ona bir şey olmuyordu.

Batıda efeler kalabalık gruplarla dolaşırken, Güneydoğu’da sadece Özbaylar çetesi kalabalık grup halinde dolaşıyor, diğerleri üç-dört kişi oluyordu. PKK’lıların dağa çıkmasıyla birlikte, operasyonlar daha da artırıldı. Dağdaki eşkıyalar yakalanıyor ya da teslime zorlanıyordu.

DAĞLAR EMİNO’YA KALMIŞTI

Kan davası yüzünden dağa çıkan isimlerden birisi de Emin Yaşar’dı (Emino). 1985 yılında Hürriyet gazetesinde çalıştığımız dönemde foto muhabiri arkadaşım Mustafa Bozdemir ile birlikte Sason’a gittik. Uzun çabalardan sonra Emino ile dağda buluştuk.

Emino aranıyordu ama devletin hep yanındaydı. Dağda yakaladığı teröristleri jandarmaya teslim ediyordu. Aranan Emino, jandarmaya o kadar yardımcı oluyordu sanki jandarmanın bir personeli gibiydi. Eşkıyalardan Samedo, günahlarından kurtulmak için 40 kişiyi hacca götürmüş, dağlar tam anlamıyla Emino’ya kalmıştı.

Dün aklıma geldi, Emino ne yapıyor diye? Görüştüğümde 13 çocuğu vardı. Sonra bu sayı 22’ye çıkmış. O köyünden hiç ayrılmadı. Aile olarak hep devletin yanında yer aldılar. İlçeye Atatürk büstünü de öğretmen olan kardeşi Feremez Yaşar yaptırmıştı. Küçük kardeşleri Hüseyin Yaşar, CHP Batman İl Başkanı. Emino, şimdi köyünde sakin bir hayat sürüyor. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, işte bu ailenin düğününe gitmişti. Ama onu hep PKK’lıların ziyaretine gitti diye eleştirdiler. Vicdan... Vicdan...




Okullar için önemli karar


Siyasetteki hızlı değişim, insanımızı yakından ilgilendiren birçok konunun gündeme gelmesinin önüne geçiyor. Artık okullar açılmayacak. Özel öğretim kurumları, gelecek eğitim/öğretim yılının hazırlıklarını yapıyor. Covid-19 birçok sektörü olduğu gibi eğitimi de alabildiğine etkiledi. Velilerin önemli bir bölümü, “Çocuğum okula gitmedi. Ne parası?” diyor ve ödedikleri paranın da gelecek yılın ücretine sayılmasını istiyor.

Bu konuda bize çok sayıda başvuru oluyor. Dinlediğiniz zaman okul sahibi de, öğrenci velisi de haklı. Binasını okul için kiraya veren de “Ben anlamam, kiramı isterim” diyor. Yeni kayıt döneminde anlaşılıyor ki; birçok okul gelecek öğretim yılında açılamayacak ya da el değiştirecek.

ÖNCE VELİ GÖRÜŞÜ

Ülkemizde 12 bin 313 özel okul, bu okullarda da 1 milyon 300 bin civarında öğrenci bulunuyor. Çocuğu özel okulda öğrenim gören Ş.B., “Önemli bir konuya değinmek istiyorum” diyor ve şunları yazıyor:

“Özel okula kayıtlı çocuğumun gelecek seneki eğitim ücretleri okuldan gelen bir yazıyla talep ediliyor. Virüs salgını dolayısıyla öğretim yılının ikinci dönem eğitim ücretleri geri ödenmediği gibi, gelecek sene okulların açılıp açılmayacağı bile belli değilken bu şekilde bir eğitim ücreti isteniyor. Böyle bir ortamda gelecek yılın ücretlerinin bu yılın 19 Haziran tarihine kadar yatırılmasının istemesi anlamsızdır.” Özel okul yetkilileri aşağıdaki sorulara cevap vermelidir:

- 2020 yılı ikinci döneminde yapılamayan eğitimin ücretleri, gelecek eğitim döneminin ilk dönemine sayılmalı ya da paramız iade edilmeli.

- Gelecek sene eğitimin yapılıp yapılamayacağı kesin değilken 19 Haziran’a kadar ödeme yapılması isteniyor. Zaten durumu zorluklar içinde olan velilerden muazzam derecede paralar toplamak, mevcut salgın ve ekonomik kriz durumuna uygun olmadığı için bu konuda acilen bir düzenleme yapılmalı.

BAKANLIK NE DİYOR?

Bu durumu Milli Eğitim Bakanlığı yetkililerine sordum. Özel Öğretim Kurumları Genel Müdürlüğü, velilerden, okul yöneticilerinden gelen önerileri toplayıp, değerlendirmiş.  Bakanlığın ortak bir görüş oluşturulması için Talim ve Terbiye Kurulu’na başvurmuş. Özel okul ücretleriyle ilgili önemli bir karar alındı.

Devlet okullarında öğrenim gören öğrenciler gibi özel okul öğrencileri de EBA uzaktan eğitim sisteminden yararlandı. Ayrıca, her özel okul kendi satın aldıkları programlarla uzaktan eğitimi gerçekleştirdi. Okullar kapalı ama öğrencinin ikinci dönemde alması gereken derslerin hemen tamamını aldığı sonucuna varıldı. Milli Eğitim Bakanlığı’nın üzerinde durduğu önemli konu ise kısa süreli de olsa “Yüz yüze” eğitim yapılmasıdır. Yüz yüze eğitim özel okullara bırakıldı. Örneğin gelecek öğretim yılı başlamadan önce okullarda yüz yüze telafi eğitimi yapılacak. Ancak isteyen özel okul hafta sonları, gün içinde ders saatini artırarak, ikili eğitim yaparak yüz yüze eğitimi tamamlayabilecek.

ZİYA HOCA KURTARDI

Okulların kapalı olduğu dönemde zor günler geçirenler arasında servis araçları sahipleri ve şirket yöneticileri de oldu. Her şeyini servis aracına bağlayanlar, okullar kapalı olduğu için çalışamadı. Okul sahipleri “Servis ve yemek hizmeti verilmediğine göre paranın iadesine” karar verdi. “Gelecek yılın ücretinden düşelim” önerisi de götürüldü. Ancak, bu yıl mezun olacak öğrenciler için paranın iadesi sağlanacak.

Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, göreve geldiği dönemde uzaktan eğitim sistemi için hazırlıklara başlamıştı. Salgın geldiğinde, bakanlık uzaktan eğitime de hazır olmuştu. Deneyimli öğretmenlerin verdiği derslerle eğitimde fırsat eşitliğinin de yolu açılmıştı. Bu hazırlıklar olmasaydı salgın eğitimi de tam anlamıyla vuracaktı. Neyse ki Bakan Ziya Selçuk durumu kurtardı.

Polisin şark-garp tayini


Emniyet’te tayinlerde “Şark-garp” yani “Doğu-Batı” sözcüklerini sıkça duyarız. Doğuda görev süresini dolduran polisler, kadro olmadığı için batıda istedikleri illere gidemiyor. Bu konuda polislerin yakınmalarını dinliyoruz:

“Biz, doğudan batıya atanan yaklaşık 13 bin polisiz. Yüzde 90’ımızın tayini istediğimiz illere yapılmadı. Bizler gönüllü veya ipkası (1 yıl erteleme) kabul edilmeyen  polisleriz. Aynı sicilli polisler yasal olarak en fazla 4 ipka yaptırması gerekirken, 5’in üstünde ipka yaptırıp o ilde kalmayı başaranlar var.

İkinci şark görevini yapan ve batı illerine tayin isteyenlerin istekleri karşılanmıyor. Bu durum emekliliği yaklaşmış olan polislerin huzurunu kaçırıyor. Bizleri zoraki emekli yapmak istiyorlar. Eskiden Şark görevini tamamlayıp dönenler, eşinin çalıştığı ya da kurulu düzeninin bulunduğu illere verilirken artık bunlar dikkate alınmıyor.

Polisler, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’dan, bu yakınmalarını dikkate almasını bekliyor.