Bölücü terör örgütü PKK, onun Suriye yapılanmasını oluşturan YPG, Kuzey Irak’ta olduğu gibi Suriye’de de tüm ağırlığı orada bir devlet kurmak üzerine planlamış. Irak’ın kuzeyinde ise denetimi altındaki alanı giderek genişletiyorlar. Kandil derken şimdi de Sincar tam kontrolleri altında.

İçişleri Bakanı, bu yıl 76’sı büyük, 307’si orta, 99 bin kırsalda, 2 bin 900’ü şehirlerde olmak üzere toplam 102 bin güvenlik operasyonu yapıldığını, bu operasyonlarda toplam 809 teröristin etkisiz hale getirildiğini söyledi. Bugüne kadar hava araçlarıyla toplam etkisiz hale getirilen terörist sayısını bin 389, bu yıl içinde etkisiz hale getirilenlerin sayısını da 224 olarak açıkladı. Güneydoğu’da önemli operasyon yapılıyor, Bakan Türkiye’de terörist sayısının 200 civarında olduğunu belirtiyor.

SİLAHLANMA ARTIYOR

İçişleri Bakanlığı’nın resmi belgelerine göre 106 bin adet silah kayıp. Son yıllarda büyük kapsamlı silah operasyonlarını da hiç duymaz olduk. Pompalı silahların peynir-ekmek gibi satıldığı da bilinen bir durum. Silahlanmanın giderek büyük boyutlar kazanması açıkçası toplumu ürpertiyor, silahı olmayan da silah alıyor.

İçişleri Bakanı’na silahlanmayı sorsak bunun cevabını vermez. O yüzden, önceki İçişleri Bakanlarından Sadettin Tantan’a silahlanmanın boyutunu ve terör örgütünün yapılan açıklamalarda yer aldığı gibi bitirip bitirilmediğini sordum. İşte Tantan’ın cevabı:

“Ülkede güven azaldı. Şunu ifade etmek istiyorum: Sadece İstanbul’da PKK’nın en az 30- 40 bine yakın silahlı elemanı olduğu ifade ediliyor. Hatta eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ ile görüştüğümde o, ‘Asayiş alayını, ben tümene çevirdim’ demişti. Biliyorsunuz iç ve dış güvenlik bakımından güvenlik teşkilatları polis, jandarma, silahlı kuvvetler güncel ilişkilere göre bir yerlerin sürekli korunup kollanması konusunda rapor yazıyorlar. O bakımdan da iktidarın uygulamalarından dolayı güven azaldı.”

ÇORBA PARASINA

“Güven azaldığı için insanlar kendi iç kabuklarına doğru çekiliyorlar. Bugün cemaatlerin bu kadar gelişmesinin sebebi insanlar fakirlik içerisinde, güvenli limanlara doğru ister istemez gidiyor, orada kendisini güvende hissettiğini zannediyor, aidiyet duyguları ülkeye, millete, devletine doğru değil aidiyet duyguları güce doğru gidiyor. Güç kimdeyse ona doğru gidiyor.

Bugün baktığınız zaman mafyamsı örgütlenmelerin etrafında bir sürü işsiz güçsüz, orada imkan ve kabiliyet bulmak isteyen, bir tas çorbaya insanları öldürmeye hazır bir sürü kişi var. Cemaatte de bunlar var. Bunlar, iktidarın halka güven verememesinden kaynaklanıyor.  İktidar sahipleri bunu bilmeli, görmeli yani bu bir gerçek.”

VAKİT KAYBETMEDEN

“Eğer siz güven ortamını yaratamazsanız, uluslararası alanda size de kimse güvenmez. Bugün Türkiye sermaye bulamıyorsa, yatırımcı bulamıyorsa içerdeki yatırımcı bile yatırımdan korkuyorsa bu güvensizlikten kaynaklı. İstediği kadar yasa çıkarsın, istediği kadar reform yapsın hiç önemli değil ki.

Önemli olan güveni nasıl sağlayacaksınız. Güveni sağlayabilmek bakımından o istifa etti, bu şunu yaptı, bu bunu tehdit etti ile vakit kaybetmeyelim. Artık, Türkiye şu gerçeği görmeli: Türkiye’de yetişmiş insan gücü, bu kimliksizliği ortadan kaldırabilir. Bugün maalesef cahil kalmış bir bürokrasi var. Artık sizin bürokrasiyi, güvenlik güçlerini, istihbarat teşkilatlarını yeniden dizayn etmenizde büyük fayda var.”

FETÖ DAVALARINDA SON DURUM

Tantan’ın bu saptamalarından sonra, 15 Temmuz Fiili Darbe Girişimi’yle ilgili davaların (Dün sonuçlanan Akıncı Davası kararı hariç) son durumu şöyle:

-Türkiye genelinde 289 fiili darbe davası bulunuyor. Bu davalardan 280’i hakkında karar verildi, 9’u halen devam ediyor.

-289 fiili darbe davasından Ankara’da 56, İstanbul’da 56 dava bulunuyor. Kalan 177 dava ise diğer illerde.

Türkiye genelinde 280 fiili darbe davasında verilen kararlar ise şöyle:

- 1315 sanığa ağırlaştırılmış müebbet, (17 sanık hakkında 141 kez, 1 sanık hakkında 140 kez, 1 sanık hakkında 137 kez, 31 sanık hakkında 4’er kez; 4 sanık hakkında 3’er kez, 2 sanık hakkında 28 kez olmak üzere)

- 1218 sanığa müebbet hapis cezası.

- 1623 sanığa 1 yıl 2 ay ile 20 yıl arasında değişen sürelerde hapis cezası.

- 2696 sanık hakkında beraat kararı verildi.

- 618 sanığa ceza verilmesine yer olmadığı kararı çıktı.

- Böylece, toplam 7470 kişi hakkında karar verilmiş oldu.

Türkiye genelinde halen devam eden 9 fiili darbe davasının sanık durumu ise şöyle:

-1307 sanık bulunuyor. Bunlardan 572’si tutuklu, 518’i adli kontrollü, 18’i yakalamalı, 199’u ise serbest durumda.

15 Temmuz’un en önemli davalarından Akıncı Üssü Davası’nda FETÖ elebaşı Fetullah Gülen ve sivil imam Adil Öksüz‘ün de arasında bulunduğu altı firari sanığın dosyasını ayırdı.


Resmi belgelerde Çakıcı–Çatlı


Bir dönemin en önemli gündemini, 3 Kasım 1996’da Susurluk ilçesi yakınında meydana gelen kamuoyuna “Susurluk Olayı” olarak yansıyan kaza oluşturuyordu. Kamyona çarpan otomobilde DYP milletvekili Sedat Bucak, aranan Abdullah Çatlı, arkadaşı Gonca Us, Emniyet Müdür yardımcısı Hüseyin Kocadağ vardı. Kazada Kocadağ, Çatlı, Us vefat etti. Sedat Bucak yaralı olarak kurtuldu.

Kaza sonrası, MİT tarafından da kapsamlı bir rapor hazırlandı. Daha önce Aydınlık dergisinde yer alan bazı iddiaların da da gerçek olduğu MİT raporunda belirtilmişti. Orada gündeme gelen konulardan birisi de Abdullah Çatlı’nın, MİT tarafından Ermeni ASALA terör örgütüne karşı kullanıldığı iddiasıydı.

“BİLGİMİZ YOK”

MİT’in 17 Aralık 1996 tarihinde Başbakanlığa, başbakanlığın da mahkemeye gönderdiği,  Doğan Kitaptan çıkan “Devletin Derinliklerinde” isimli kitabımda bu yazıya da yer verdim. MİT’in yazısında şöyle deniliyor:

Abdullah Çatlı, ASALA’ya karşı kullanıldı iddiası: Abdullah Çatlı liderliğindeki bir grup ülkücü, 12 Eylül 1980 sonrası MİT tarafından yurtdışında Ermeni terör örgütü ASALA’ya karşı yürütülen operasyonlarda kullanıldığı iddia edilmektedir. 1980’li yılların başlarında Devletle bağlantılı gösterilmeye çalışılarak gündeme getirilen ASALA’ya yönelik eylemin, inceleme konusu olan iddialarla ilgili ve konu hakkında MİT’in herhangi bir bilgisi bulunmamaktadır.”

“KOLAYLIK SAĞLANDI”

Kısa süre önce raflarda yerini alan “Siyasette, bürokraside, cezaevinde Alaattin Çakıcı” kitabımda da eski MİT daire başkanlarından Mehmet Eymür’ün önemli iddiaları yer alıyor. Bu konu, Eymür’ün Danıştay’a verdiği dilekçede, “Çok önemli bir konuyu da açıklamak istiyorum” diyor ve şu iddialarda bulunuyordu:

“Çakıcı olayına sadece MİT açısından bakınca acayip bir manzara çıkıyor. MİT Kontr Terör Dairesi, Alaattin Çakıcı’nın tehlikeli hale geldiğini, siyasi cinayetlere yönelik planlar yaptığını devletin en üst makamlarına rapor etti. Çakıcı’nın faaliyetleriyle ilgili bilgi toplamakla görevli Operasyon Başkanlığı, Çakıcı’yı çalışmalarında kullanarak, ona bazı kolaylıklar sağladı. Çakıcı,  Avrupa ve Amerika’da rahat rahat dolaştı. Türkiye’deki çeşitli kesimlerle irtibatını devam ettirdi. Kendisiyle ilgili her faaliyetten haberdar oldu. Türkiye’deki adamlarına eylem emirleri verdi. Devrin başbakanı dahil politikacılar ve işadamlarını tehdit etti. MİT’in Avrupa’daki birimlerinden gelen Alaattin Çakıcı ile ilgili bilgiler, bu bölgelerden sorumlu Daire Başkanının çekmecesinde takılıp kaldı.”

“MİT’TE Mİ GÖREVLİYDİNİZ?”

“Alaattin Çakıcı” kitabımdan, Çakıcı’nın MİT’le ilişkisi olup olmadığına ilişkin mahkemedeki ifadesinden de bir alıntı yapalım:

Mahkeme Başkanı: Siz, MİT’te mi görevliydiniz?

Çakıcı: MİT’in resmi elemanıyım; ben resmi.

Mahkeme başkanı: Tamam.

Çakıcı: Direkt değil. Kuran’a el bastım ben. Kuran, bayrak üzerine yemin ettim. Türkiye Cumhuriyeti’ne dünyanın hiçbir yerinde zarar vermeyeceğim. İki defa yurtdışında yakalandım 3000 derecede psikolojik fırında beni pişirdiler ama havasını aldılar. Orada yakalanan herkesin buraya ifadesi geldi, benim gelmedi. Yakalattılar beni 5 milyon dolarlık helikopter ihalesine. O Rizeli yakalattı. Neydi o adamın ismi Mesut Yılmaz. Helikopter almanın karşılığında benim öldürülmem istendi ama başaramadılar. Avusturya’da 50 tane polis silah çevirdi, ateş etti. Beni orada on altı ay psikolojik fırında pişirdiler.

BANA GELECEKTİ

Ben trafik kazası geçirdim. Ankara’da bir yerde yatıyorum, Hiram Abas (MİT müsteşar yardımcısı)  yarın bana geleceğini söyledi. Bana geleceği gün öldürüldü. Bir istihbarat teşkilatı, toprağın altındaki kendi patronunun ölümünü neden bulamıyor? CIA ayağının baş elemanı da bana göre Mehmet Eymür’dü. Bir Polat Alemdar diye bir çocuk çıkmış, yanına da yandan çarklı Çakır diye birini koymuşlar. Kuzey Irak’a giriyor, oraya giriyor, buraya giriyor. Dizisi yapılacak adam kimdir biliyor musun, Hiram Abas’tır. Ekibiyle ASALA’yı Beyrut’ta bitiren adam.”

“İSPİYONCU DEĞİLİM”

Çakıcı, sorulara istediği gibi cevaplar veriyordu. O gün duruşmada hazır bulunanlardan birisi de Avukat Hüseyin Ersöz’dü. “Ergenekon Davası’nın o günkü duruşması unutulacak gibi değil” diyen Ersöz, havayı bize şöyle anlattı:

“Duruşma başladığında, tanık heyetin karşısına geçtiğinde hiç alışık olunmayan bir tablo ortaya çıkmaya başladı. Bazı sorularına, Çakıcı, ‘Ben ispiyoncu değilim’, ‘Bu nasıl soru’ diyordu. Mahkeme heyeti çok temkinli ve dikkatliydi. Çok nazik olmaya çalıştılar.”

Ergenekon davasında sanıklara, tanıklara karşı sert davranan mahkeme heyetine karşı, Çakıcı’nın sert çıkışı, onun sanıklar ve yakınları tarafından alkışlanmasıyla son bulmuştu.