İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na suikast yapılacağına ilişkin bilgi, OdaTV’deki meslektaşlarımız tarafından öğrenilince, bunu haberleştirmeleri önemli bir gazeteciliktir. Ama, bu bilginin İmamoğlu’nun çevresinden yayılması, üstelik böyle bir tehlike varsa, şüpheliler yakalanmadan önce o bilginin paylaşılması ise en çok korunan kişiye zarar verir.

Deneyimli bir istihbaratçıyla konuştum. İmamoğlu konusunu açınca, “Bu istihbaratın, İmamoğlu’na söylendiğini öğrendiğimde şoke oldum” diyor. Aynı istihbaratçı “İmamoğlu’nun bu durumda karşı atak yapması, bunun için koruma almadan direksiyona geçmesidir” önerisinde bulundu. Bir istihbarat kuralını hatırlattı: “Bir hedefe, asla ‘Seni öldürecekler’ diye tebligat yapılmaz. Korumaları varsa ona söylenir, hedef olan kişi korunur.”

HER ZAMAN HEDEF

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu için de suikast bilgisi ulaşmıştı. Koruma sayısı da artırılmıştı. Bunu kamuoyuna duyuran gazeteci de bendim. Önlemler alınmıştı ama Kılıçdaroğlu’na “Size suikast yapılacak” denilmeden, herkes görevini daha dikkatli yaptı. Uyarsalar da, uyarmasalar da CHP Genel Başkanı da, Büyükşehir Belediye Başkanı İmamoğlu da hedef durumundadır.

Bazı siyasetçilerin Kılıçdaroğlu’nu hedef alan konuşmaları da, Çubuk-Akkuzu köyünde şehit cenazesinde olduğu gibi bazılarını harekete geçirir. Önlem almakla yükümlü olanlar, “CHP’liler de şehit cenazesine gitmesin” diye müsteşar üzerinden valiliklere talimat verildiğini övünerek açıklıyor. Gerçeği söyleyen Emniyet Genel Müdürü Celal Uzunkaya’yı da görevden almadılar mı?

SINIRLI BİLGİ

Deneyimli istihbaratçılardan dinledim. Örgüt elemanlarının izlenmesinde ya da sorgularında elde edilen bilgiler değerlendirilir. Örgütün hedefleriyle, analizler sonucu bazı önemli kişi ya da adresin hedef alındığı sonucuna varılırsa, bu bilgi istihbarat kadrolarını ulaştırılır. Eldeki başka bilgiler de değerlendirmeye alınır.

Derlenen bilgilerin isabetli olduğu belirlenirse, korunan kişinin öncelikle korumalarının dikkatli olması istenir. Onlar da aldıkları eğitimler sonucu suikastlara karşı önlemleri uygulamaya koyarlar. Güvenlik görevlilerinin aldığı ek önlemler ya da koruma sayısının artırılması sonucu, korunan kişi çevresindeki anormallikleri fark ettiğinde,  koruma görevlileri kendisine sınırlı ölçüde de olsa bilgi verir.

KISITLAMA ÖNERİSİ

Bundan sonra korunan kişinin, faaliyet alanını daraltma ve kısıtlama yönünde önerilerde bulunulur. Bu, kişinin kendisine yönelik tehdidin veya tehlikenin boyutunu göstereceğinden doğal olarak ilgili kişi çevresine ve yakın çevresine böyle durumlarda bilgi verebilirler. Özellikle, siyasi hedefler bu yöndeki bilgilendirme ayrıntılarını tam olarak bilemeyeceklerinden, eldeki bilgiyi kamuoyu ile paylaşma ihtiyacı içerisine girerler.

Bülent Ecevit’in CHP Genel Başkanı olduğu dönemde Taksim’de yapacağı miting öncesi, dönemin Adalet Partisi Genel Başkanı ve Başbakan Süleyman Demirel tarafından “suikast yapılacağı”na ilişkin bilgi notu gönderilmişti. Ecevit, bunu kürsüden açıklamıştı.

Burada önemli olan, istihbarat veya ihbar nitelikli tehdidin kaynağının güvenlik güçleri tarafından bulunup etkisiz hale getirilmesidir. Ham olarak elde edilen bilgi “Sağlam Bilgi” konumuna getirilmeden, doğrudan ilgili kişiyle paylaşılması, hele hedef siyasi kimlikliyse doğal olarak propaganda malzemesi haline dönüştürülebilir.

YÜZEYSEL BİLGİ

Bu tür bilgiler, güvenirliğinden emin olunduktan sonra ilgili kişi bilgilendirilirken, örgütsel faaliyetin deşifre edilmesi için yoğun bir çabaya girilmesi gerekir. Güvenlik güçlerinin kamuoyundan gizli olarak yürüteceği bu faaliyetlerin içeriği konusunda, güvenlik güçleri, kamuoyuna maksatlı olarak yüzeysel bilgiyi ancak verebilirler. Bu tip faaliyetler, propaganda malzemesi haline getirilmeden, can güvenliği noktasında ele alınıp değerlendirilmesi ve o yönde önlemler alınması işin doğasına uygun olanıdır.

Bölücü terör örgütü PKK’nın sözde “Ateşkes” uyguladığı 1993 yılında dönemin İstihbarat Dairesi Başkanı Halil Tuğ’un, “Teröristler Bingöl-Elazığ yolunu kesecek” istihbaratı da unutulmaz. Yol kesildi, 33 askerimiz şehit edildi. Yaşanan skandallar, Doğan Kitap’tan çıkan “33 Kurşun” kitabımda belgeleriyle yer aldı. Örgütün hedeflerini değerlendirdiğinizde, hangi zamanda eylemi yapabileceği konusunda da tahmin yürütülebilir.

YURTDIŞINA GİTTİ

Örgütlerin hedefinde olan emniyet kökenli bir bakana suikast yapılacağı bilgisi alınmıştı. Ancak, teröristlerin yerlerinin belirlenmesi, operasyon yapılması için bir hazırlık süreci gerekiyordu. Eski bakan, ekipleri rahatlatmak, hem de ihbarın ciddiliğini bildiği için yurtdışına gitti. 15 gün sonra döndüğünde operasyon tamamlanmış, suikast planlayanlar yakalanmıştı.

Zaman zaman Emniyet’in, korumaların dikkatini çekebilmek için benzer suikast uyarıları yaptığı da göz ardı edilmez. Ama “Ya olursa” denilip daha dikkatli davranılır.


“Kaçışım, James Bond filmi gibiydi”


Kemal Uzan, oğulları Cem ve Hakan Uzan. Ülkede en stratejik yatırımları yapan iş insanlarıydı. Cem Uzan’ın Genç Parti’yi kurması, AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan hakkındaki ağır sözleri onu iktidarın hedefi haline getirdi. Mallarına birer birer el konuluyordu. Dönemin İçişleri Bakanı AKP’li Abdulkadir Aksu, yetkisini kullanıp Cem Uzan hakkında “Yurtdışına çıkış yasağı” getirdi. İtirazları sonuç vermedi. Evinin etrafında sivil polisler bulunuyor, 24 saat gözetim altında tutuluyordu. Çember giderek daralıyordu.

POLİS, YAN MASADA

Her Cumartesi, eski arkadaşlarıyla buluşuyor, birlikte yemeğe çıkıyorlardı. Polis, bunlar gerçekten yemek mi yiyor, yoksa başka planlar içinde mi diye onlara yaklaşıyordu. O kadar yaklaşmıştılar ki, yan masada polisler oturuyor, dinliyor, konuşmaları kayda alıyordu. Cem Uzan, evinde tam bir hapis hayatı yaşıyordu. Arkadaşlarıyla, çoğunlukta da avukatlarıyla evinde çalışıyor, hakkındaki davalara karşı hazırlık yapıyordu. Yurtdışından da dostları geliyordu. Yurtdışından gelen bir dostu “Sana ciddi kumpaslar kuruluyor. Artık Türkiye’de kalamazsın” dedi. Cem Uzan’ın bu sözlere rağmen Türkiye’den ayrılmayla niyeti yoktu. Ancak “Sana kumpas kuruluyor” diyen kişinin sözleri de yabana atılacak gibi değildi.

TELEFONU ÇALDI

Avukatı ve iki dostuyla birlikte evinde çalışırken, her zaman kullandığı ve dinlendiğini de bildiği telefonu çaldı. Arayan İstanbul Emniyet Müdürlüğü Güvenlik Şubesi’ndeki polisti. “Cem Bey, yarın saat 09.30’da Savcı Zekeriya Öz sizi bekliyor” derken, Cem Bey heyecanla “Bir dakika, bir dakika, avukatım yanımda lütfen ona söyleyin” dedi ve hemen telefonunu avukatına uzattı.

Avukatı “Evet…tamam. Aynı saatte geliriz” diyordu. Telefonu kapattıktan sonra Cem Uzan’a baktı. O günlerde Zekeriya Öz’ün adı bile insanları titretiyordu. Cem Uzan da tedirgin oldu. Avukat “Sizin için bir sorun yok. Tanık olarak ifadenize başvurulacak” deyip Uzan’ı rahatlatmak istedi. Ama Cem Uzan, rahat değildi. O güne kadar Cem Uzan hakkında davalar açılmış ama herhangi bir mahkumiyeti yoktu. Ancak, gelişmeler Uzan için zor bir dönemin başladığının da işaretiydi. Bazı dostları ona “Seni tutuklarlar, kaç” dediklerinde Uzan bir suçunun olmadığını belirtiyor, adalete güvendiğini söylüyordu...

ZEKERİYA ÖZ’ÜN KARŞISINDA

Sabah, avukatıyla birlikte adliyeye gitti. En üst kata çıktılar. Orada sivil polis olduğunu tahmin ettiği birkaç kişinin dışında kimse yoktu. Zekeriya Öz’ün odasına girmek isterken kapıdaki görevli, Uzan’ın yanındaki kişiye “Siz giremezsiniz” dedi. Uzan da yanındaki de “Avukat” olduğunu söylese de, görevli “Avukat giremez. Cem Uzan’ı, Savcı yalnız istedi” karşılığını verdi. Avukat ile Cem Uzan göz göze geldiler. Avukat, kanun maddelerinden, şüphelinin ifadesi alınırken avukatının da yanında bulunabileceğine ilişkin maddeleri boşuna söylüyordu.

Yapacak bir şey yoktu. Cem Uzan, savcının odasına yalnız girdi. Odada iki savcı daha vardı. Zekeriya Öz, bir video görüntüsü izletti. Dönemin Jandarma Genel Komutanlığı İstihbarat Başkanı Tümgeneral Levent Ersöz ve Cem Uzan’a aitti. Savcı “Bu siz misiniz?” diye sordu. Cem Uzan, kendisi olduğunu belirtti. Hepsi bu kadardı. Soruşturma konusuyla hiç ilgisi olmamasına rağmen, Zekeriya Öz sözü Cem Uzan’ın yurtdışındaki davalarına, el konulan mal varlıklarına getirdi. Cem Uzan, o saatleri şöyle anlatıyor: “Zekeriya Öz bana, ‘Bu davalarla neden uğraşıyorsun? Hayatını düşün’ dedi. Bunu 2-3 defa söyledi. O günler bunların esip kükreyip içeri aldıkları, Zekeriya Öz’ün imparator olduğu günler. ‘Çoluğunu, çocuğunu düşün’ diyor. Elim ayağım boşaldı. Ben içeride 1.5 saat kaldım. Oysa sorgu üç-beş dakika sürmüştü. Avukatımı içeri almadığı için tehdidin şahidi de yok.”

ÇIKMAN LAZIM

Cem Uzan, savcılıkta söylenenlerden çok etkilenmişti. Düşündü, yurtdışında bulunan birkaç dostuna hiç olaydan söz etmeden, Türkiye’ye gelmesini rica etti. Geldiler. Olup bitenleri anlattı. Gelen yabancılar “Bize bir gün izin verin, araştırma yapalım” deyip evden ayrıldılar. Bir gün sonra geldiklerinde “Cem Bey, sizi Türkiye’den götürme vakti geldi” dediler. Evin etrafında polis olmasına rağmen Cem Uzan evden çıkarılacaktı. Kolundaki saatinden, bilekliğine kadar her şeyi çıkarıldı.

FİLM GİBİ

Cem Uzan, Türkiye’den kaçırılışı için “Tam anlamıyla bir James Bond filmi gibiydi” diyor. Ama kaçışın ayrıntısına girmiyor. Cem Uzan’ın evinin etrafında bekleyen polisler de şaşırmışlardı. Onun Türkiye içinde tatile çıktığını sanıyorlardı. Uzan’ın bir ifade için savcılığa çağrıldığı günlerde, avukatı “Müvekkilim Cem Uzan, Fransa’da yaşamaktadır” dediğinde Türkiye Cem Uzan’ın yurtdışına kaçtığını öğrenmiş oldu.

Peki, 42 yıl hapis cezası bulunan Cem Uzan Türkiye’ye döner mi? “Bir gün mutlaka döneceğim” diyor.