“Saygı Bey, ben Lice’den arıyorum”, “Silopi’den arıyorum”, “Reşadiye’den bir kaymakam geldi geçti ki...”, “Söğüt ilçemizin unutulmaz kaymakamı” diye başlanıyordu. Bilecik, Niğde, Erzincan, Manisa’dan arayanlar, yazanlar “Öyle bir valiydi ki...” diyorlardı. Birlikte görev yaptıklarından unutulmaz anılar dinliyordum.

Yozgat’ın Sarıkaya İlçesi’ne bağlı Akbucak Köyü’nde dünyaya gelen 13 kardeştik. Emekli vali- karikatürist ağabeyim Refik Arslan Öztürk’ü toprağa verdik ve biz geride 5 kardeş kaldık. Böyle bir günde yanımızda olan, telefonla, mesajla acımızı paylaşan, kadir, kıymet bilen, vefa örneği gösteren ve cevap yazma olanağı bulamadığım herkese teşekkürlerimi sunuyorum.

BÖYLE ANLATMIŞ

Gelen mesajlar arasında bir gazete kupürü vardı. 6 Mayıs 2008 tarihli Yarın Gazetesi’nde Reyhan Elbirler’in “Bir İnsan” başlıklı yazısını okuyorum:

“Daha ilk görüşmemizden çıkarken Manisa’dan ayrılacağı günün hüznünü taşıyordum. Taşıdığı özellikler bu düzene uymuyordu. Fazla kalamayacağı kesindi. Bir ilin en yüksek makamında hasretini çektiğimiz İNSANLIK oturuyordu.

Merkeze alındığı haberinden sonra çıkan yazılar, söylenen sözler hangi görüşten olursa olsun herkesin aynı hasreti çektiğini gösteriyordu. Bunun en güzel örneği, Sayın Arif Çipil’in; bir yüzünde Gazeteci Sayın Ahmet Çınar’ın yazdıklarına yer verdiği diğer  yüzüne  kendi düşünce ve duygularını yazdıklarını çoğaltarak elden ele dağıtılmasını sağlamasıydı. Ben şimdiye kadar bir valinin ardından meziyetlerini, iyiliğini sayan broşürlerin dağıtıldığını görmedim. Dürüst ve mütevazı yönetici, çevreci, sanatçı, değerleri savurmayan, vatandaşı kapısında bekletmeyen, ayrım yapmayan, işleri sonuçlandıran, başkalarının parasını, geleceği düşünen yani tasarruf yapan, insan olmanın erdemlerini taşıyan gerçek BİR İNSAN; Sayın Refik Arslan Öztürk bir şans olarak Manisa’mıza geldi ve geçiyor... Kamu malının birilerinin çıkarlarına peşkeş çekilmesine engel olduğunda bir sürecin başlatıldığını, düğmeye basıldığını da tahmin ettik. Çok üzgünüz. O gün geldi...

Sayın Refik Arslan Öztürk’ün valiliği bize çok şeylerin yapılabileceğini gösterdi. Artık;

Valilik konutundan yakınında bulunan makama, makam otosu yerine yürüyerek gidileceğini, 

■ Makam kapısının her zaman her kesimden insana açık olacağını, hiç bekletmeden makama alınabileceğini,

Ne olursa olsun insanının, ne tür olursa olsun işin küçümsenmeyeceğini,

■ Saatlerce ya da günlerce randevu için beklenilmeyeceğini, sorunların çözülebileceğini,

Atıl, kullanılmayan devlet malının değerlendirilebileceğini,

■ Devlet malının deniz olmadığını, kim olursa olsun yedirilmeyeceğini,

■ İşlerin savsaklanmayacağını, zamanında yapılabileceğini, takip edilmesi gerektiğini,

En büyük mülki amirlerin devleti sadece ‘protokol’ olarak temsil etmediğini biliyoruz.

Davranışlarıyla, yaptıklarıyla, kişiliği ile bir örnek oldu. Tasarrufu cimrilikle karıştırıp, parasının kendi cebinden çıktığının farkında olmadan bazıları kağıtları havlu yerine kullanmaya devam edecekler ama bazıları da kağıdın ağaç olduğunu tasarruflu kullanımıyla binlerce ağacın kesilmekten kurtarıldığını fark etmiş olacaklar.

İz bıraktınız Sayın valim. Güçle, ‘mesafeyle’, ulaşılmayan telefonlarla; saygının, sevginin oluşturulamayacağını gösterdiniz. Her şey için çok teşekkür ediyor, sevdiklerinizle birlikte yaşamınızın sağlık, esenlik, sevgi içinde geçmesini diliyoruz.”

BİR VEFA ÖRNEĞİ

Aradan yıllar geçse de halkımız, vefalı yöneticileri unutmadığını, Manisa-Akhisar Ticaret Borsası Başkanlığı tarafından yaptırılan okulun açılışına, eski valiyi davet ederek gösterdi. Önder Yamanel, vali Refik Arslan Öztürk’ün kendisine gönderdiği mektubu 12 yıl sonra bana gönderdi. Ağabeyim şunları yazmış:

“Altı Eylül İlköğretim Okulu’nun yapımında emeğinize, titizlikle harcadığınız her kuruş için size teşekkür ederim. Akhisar’a her gelişimde okulun şantiyesine uğrar ve her seferinde sizi orada görürdüm. Sağlığınız ile ilgili muhtemel riskleri hiçe sayarak ‘Şantiye şefi’ gibi sorumluluk taşırdınız. Ben bunu hayretle olduğu gibi hürmetle karşılardım. Sağ olunuz.

İnsanların işini iyi yapması halinde ülkemizin veya mensubu olduğumuz müessesenin geleceğinin çok daha iyi olacağına inananlardanım. Ben, sayıları çok az olan böyle insanlara yüreğimin olanca gücüyle şükran duyanlardanım. Dilerim böyle insanların sayısı azalmaz çoğalır. Bunu Yüce Allah’tan diliyorum.

İşinize duyduğunuz ilginin, sevginin ve saygının karşılığını ömrünüze sığdırarak topluma isminiz gibi ÖNDER oldunuz. Ben buna çok yakından tanık oldum. Sizi tanımış olmaktan dolayı inanınız çok mutluyum. Eserleriniz, ölümlü dünyada sizi yücelten birer abide olmuştur inancındayım. Şükranlarımla teşekkür ederim.”

Onu, birlikte çalıştığı kamu görevlilerinden dinleyince de gözlerim yağmur yüklü buluta dönüyor. İyi ki senin kardeşinim canım abim...