Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ülkemize gelen ve sayıları 4 milyon civarında olan Suriyeliler konusu gündeme geldiğinde, “Sınır kapılarımızı açarız” açıklamasını sıkça yapıyordu. Sonunda, sığınmacıların ve göçmenlerin ülkemizden çıkışlarını kolaylaştırdığımızı duyurduğumuzda, on binlerce kişi önce Yunanistan’a ayak basmak için harekete geçti. O ülkelere giremeyenler, şimdi sınır hattında birikiyor. Peki bunlara kim bakacak? Bizim topraklarımızda olduğuna göre yüklerini biz çekeceğiz.

Birleşmiş Milletler 1951 Cenevre Mülteciler Sözleşmesi’nin başlangıç maddelerinde mültecinin tanımı yapılıyor. Sözleşmeyi imzalayan ülkelere de iki seçenek tanınıyor. Bunlardan biri “Sığınmacının geldiği ülkeye göre sınırlandırılması”, diğeri ise “1951 öncesinde veya tarihi dikkate almadan tüm zamanlarda gelenlere göre” uygulamayı kabul edenlerden oluşuyor.

YÜZDE 98’İ

Türkiye, 1951 tarihinden önce Avrupa’da meydana gelen olaylar nedeniyle ülkemize gelenlerin “Mülteci” statüsünü kabul etti. 1960’lı yıllarda ise tarih koşulu kaldırdı. Sadece Avrupa ülkelerinden gelenleri mülteci olarak tanımlıyoruz, Avrupa dışından gelenlere ise “Sığınmacı” statüsünü veriyoruz. Ülkemizde bulunan yabancıların yüzde 98’i sığınmacı statüsünde.

Avrupa Birliği (AB) ile müzakerelerin başlamasından sonra, sığınmacı ve mültecilerle ilgili Türkiye’nin neler yapması üzerinde çalışmalar yapıldı. Eğitim, meslek edindirme kursları gibi çalışmalara hız verildi. Bu alanda görevlendirilecek kişiler yetiştirildi. Bunun için AB’den uzmanlar davet edildi.

ZİYARETTEN DÖNEN ALINMAZ   

1951 sözleşmesinin uygulanmasıyla ilgili AB ülkelerinin bazı koşulları var. Bunlardan birisi “Mülteci veya sığınmacı gönüllü olarak, hiçbir korkuya kapılmadan özel günlerinde (Ramazan Bayramı, Kurban Bayramı vb.) ülkesine gidip geldiği takdirde, bu statüsünü kaybeder.” Avrupa ülkeleri de bunu en katı biçimde uyguluyor. Oysa Türkiye bunu hiç uygulamadı. Örneğin bayramlarda on binlerce Suriyeli ülkesine gidiyor, bir süre kaldıktan sonra dönüyor. Gelene de “Buyur” diyoruz. .

Mülteci veya sığınmacı, bir ülkenin yetkilileri tarafından davet edilmeden ve düzensiz sınır girişi yaptığı için son geldiği ülkeyi terk etmek de yine kendi sorumluluğundadır. Ne zaman, nasıl, nereye gideceğini kendisi kararlaştırır. Bulunduğu ülke yetkilileri de onun bu gönüllü isteğine karşı gelemez. Örneğin, Türkiye’ye sığınan bir kişi “Ben Almanya’ya gitmek istiyorum” derse, buna engel olunamaz. Ne zaman, nasıl gideceğini kendisi kararlaştırır.

UYGULAMA FARKI

AB ülkeleri, kendi aralarında sınır kontrollerini kaldırdı. Sadece, birliğe dahil olmayan ülkelerden gelenleri kontrol ediyor. Avrupa ülkeleri, Türkiye’den AB ülkelerine gelebilecek sığınmacı ve göçmenlerin Türkiye’ye girişini, Türkiye’ye girmiş olanların da AB ülkelerine gitmesinin engellenmesini istiyor. AB ülkeleri ise sadece ülkelerine girişi engellerken, Türkiye’den de hem girişi hem çıkışı engellemesini bekliyor. Tabii bunun da ağır bir maliyeti var. AB ülkeleri yük paylaşımına da yanaşmıyor.

Yük paylaşımı, bir kısım sığınmacının bu ülkeler tarafından misafir edilmesi, aynı zamanda esas yükü çeken ülkenin masraflarına katılmasını kapsıyor. AB ülkeleri bunun hiçbirisini yapmıyor.

GERİ KABUL

AB ile Türkiye arasında “Geri Kabul Anlaşması” 3 Mayıs 2016’da imzalandı. Uzman bir isim, “Bu anlaşma yürürlükteyken Türk yetkililerinin ‘Kapıları açtık, gönderdik’ söylemleri kendi ayağımıza kurşun sıkmaya benziyor. Geri Kabul Anlaşması’nı bazı olaylarda uyguladık. Yunanistan’ın kabul etmedikleri geri alındı. ‘Kapıları açtık’ diyorsak, geri almaya da hazırlanacağız” diyor.

Örneğin Alman, kendi ülkesine gelmiş olanlara, “Senin statün mülteci değil. Almanya’ya nasıl geldinse gitmek de senin sorumluluğun. Ülkeyi terk et” diyebilir ama o yabancının hangi ülkeye gittiğine de karışmaz.

TÜRKİYE’YE İKİ GÖREV

Bizim eski Yabancılar Yasası’nda bununla ilgili benzer hüküm vardı. Bu maddeye göre yabancıyı ülkemizi terk etmeye davet edip, ayrılması için 15 gün süre verilirdi. Ancak Göç İdaresi gelince yabancılarla ilgili kanun yürürlükten kaldırıldı. Artık ne şekilde işlem yapılacağı idarenin tasarrufuna bırakıldı.

Her ülke, gelen yabancıyı kendi sınırlarında tutuyor. Ama Türkiye, hem geleni, hem de gideni tutuyor. Şimdi gelinen nokta şu: Başka bir ülkeye iltica etmek üzere Türkiye’ye gelenlerin asıl hedefleri, Avrupa ülkelerine gidiştir. Türkiye, tek taraflı olarak bu anlaşmayı feshetmediği sürece, gidenleri gittikleri ülkeler iade etmek isterse almak zorunda.    

Bugüne kadar sıkça “Kapıları açarız” diyorduk. Kapılar açıldı. Bundan sonra neler olacağına bakalım...




NOT:

Bugün Ankara Kitap Fuarı’nda saat 13.00’ de Bilgi Yayınevi ve Doğan Kitap stantlarında okurlarımız için kitaplarımı imzalayacağım.