Büyük önder Atatürk’ün yakın arkadaşı ve sırdaşı olan, 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkan 18 “Milli mücadeleci” arasında yer alan,  İstiklal Savaşı boyunca Atatürk’ün hep yanında ve yakınında olan kahramanlardan birisi de Hüsrev Beydi. Hüsrev Bey, 23 Nisan 1920’de Büyük Millet Meclisi hükümeti tarafından Bolu ve Düzce isyanlarını bastırmakla görevlendirildi. Burada verdiği mücadele sebebiyle Atatürk tarafından “Gerede” soyadı ile taltif edildi.

İstiklal Madalyası sahibi olan Gerede, İkinci Dünya Savaşı’nın başladığı 1 Eylül 1939’dan iki gün sonra Berlin Büyükelçiliği görevine başladı. Gerede üç yıllık görevi boyunca üstün kişiliği ile Türkiye’nin İkinci Dünya Savaşı’na girişini önlemede etkin rol oynadı ve Almanya ile Türkiye arasındaki ilişkilerin sağlıklı yürümesini sağladı.

HİTLER: CİDDİ BİR ASKER

Görevde olduğu dönemde günü gününe tuttuğu notlarını, gazeteci-yazar ağabeyimiz, değerli meslek büyüğüm Hulûsi Turgut, titiz bir çalışmayla yayına hazırladı. İş Bankası Yayınlarından çıkan “Hitler Almanyası’nda Berlin Sefirliği Hatıralarım (1939-1942)” kitabından, Cumhuriyet’in kuruluşu ve özellikle II. Harp zamanındaki dış politika açısından oldukça düzgün ve doğru bilgiler ediniliyor. Çok kıymetli bir referans olan kitaptan bazı anekdotlar aktaralım:

Büyükelçiler atandıkları ülkenin devlet başkanına özel bir törenle güven mektubunu sunarak göreve başlarlar. Büyükelçi Gerede’ye güven mektubu töreni için tarih verildiğinde, kendisinin yalnız kabul edileceği söylenir. Buna itiraz eden Gerede, büyükelçi sıfatıyla Alman devlet başkanına yani Hitler’e bütün sefaret çalışanlarını takdim etmekle yükümlü olduğunu, milletlerarası protokolün gereğinin yapılmasını ifade eder. Büyükelçi Gerede’nin dik duruşu sayesinde güven mektubu töreni uluslararası usule göre yapılır ve askeri kıta tarafından selamlanan Türk Büyükelçiliği heyeti Hitler’e takdim edilir.

“ATATÜRK’Ü ÖRNEK ALDIM”

Alman Dışişleri Genel Sekreteri Weizsacker, daha sonra Büyükelçi Gerede’yle bir araya geldiğinde Hitler’in, “Bu adam ciddi bir asker, ben bu adamla anlaşırım” diyerek Gerede’ye duyduğu saygıyı dile getirdiğini aktarır.

Güven mektubu töreninden sonra Hitler, Büyükelçi Gerede’yle görüşme arzusunu iletir. Bu görüşmede Hitler, Atatürk’ü taklit ettiğini, Atatürk’ün Sevres’i (Sevr Antlaşması) yırttığı gibi kendisinin de Versailles’i parçaladığını açıklar.

Hitler’in Atatürk hakkındaki görüşlerine de bu kitapta yer verildi. Hitler, arkasında ordusu olmayan bir komutanın uzun süre yerini koruyamayacağını, Atatürk’ün Halk Partisi sayesinde ülkeyi yönettiğini, iktidara geçer geçmez yeni bir hükümet merkezi ilan ederek çok akıllıca davrandığını, bu şekilde ülkesini kuvvetle kontrol edebildiğini ve bazı uygulamalarıyla tarihte dikkate değer olduğunu ifade etmiş ve Ayasofya’nın müzeye dönüştürülmesine dikkat çekmiş.

HAYLAZLIK EDENLER

Büyükelçi Gerede Almanya’daki görevine başlar başlamaz ilk işi bu ülkede eğitim gören Türk öğrencilerle ilgilenmek olur. Türk gençlerinin iyi yetişmesini milli onur meselesi olarak değerlendiren Büyükelçi, Türk-Alman Ticaret Odası binasının bir bölümünü gençlerin haftasonları oturabilecekleri ve ders çalışabilecekleri bir yer haline getirir. Öğrencilerin durumuna ilişkin hazırladığı rapor dönemin Milli Eğitim Bakanı Hasan Âli Yücel’in takdirini toplar. O raporda babalarının parasına veya mevkiine güvenerek haylazlık eden öğrencilerin Türkiye’ye geri gönderilmesi gerektiği de yazar.

Türkiye’nin savaşa girmesini engelleyenler arasında bulunan Berlin Büyükelçimiz Hüsrev Gerede’nin anıları bir döneme ışık tutuyor. Gazeteci-yazar Hulûsi Turgut, bilinmeyenleri, duyulmayanları bu anılarla gün yüzüne çıkarırken, onurlu bir dış politikanın nasıl yapıldığını da gözler önüne seriyor.

Başta Atatürk olmak üzere, Cumhuriyet aşkı ve vatan sevdasıyla bu ülke için çalışan tüm  arkadaşlarını minnetle anıyoruz...

Kızılcagün Anıtı Ankara’ya yakıştı


Ankara Kulübü Derneği Genel Başkanı Dr. Metin Özaslan, Atatürk’ün Ankara’ya geliş tarihi olan 27 Aralık’a özgü anıt yapılması için Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’a başvurmuştu. Bunun için en uygun yer, Atatürk ile Seymenler arasında geçen ve “Andolsun” ile son bulan o ünlü diyalogun yapıldığı yer olan Genelkurmay kavşağıydı. O, “Kızılcagün” anıtı olmalıydı. Yavaş, bu soylu geleneğin anıtını yaptırdı...

Peki heykelin adı niçin “Kızılcagün” oldu. Yaren geleneğinin olduğu bölgede “Kızılcagün” karanlık bir dönemin kapanıp, aydınlık günlerin açıldığı, yeni bir devletin-düzenin oluştuğu ve liderinin seçildiği gündür.

Atatürk’ün gelişinde de “Seymen dizilme töreni” basit bir karşılama değil “Kızılcagün”dü. O gün, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kuruluşu ve liderinin seçildiği gün olarak kabul ediliyor. Yani son  “Kızılcagün”dü...