Lozan’da imzalanan en önemli belgelerden biri de Türk Boğazları’nın statüsü ile ilgili sözleşmedir. Lozan Barış Sözleşmesi’nin 23. maddesinde Boğazlar sorunu genel olarak yer almış ve Barış Antlaşması’na ek olarak Lozan Boğazlar Sözleşmesi ile ayrıntılı olarak düzenlenmiş. Lozan Boğazlar Sözleşmesi, Boğazlardan serbest geçişi, Boğazlar Komisyonu’nun kurulmasını, Boğazların ve civarının askersiz hale getirilmesini hedef tutan ve Milletler Cemiyeti’nin de garantisini sağlayan hükümleri içeren 20 maddelik bir sözleşmedir.

Lozan Boğazlar Sözleşmesi üç ilkeye dayanıyordu. Bu ilkeler, Türkiye için çok önemliydi. Kendi topraklarıyla çevrili Boğazlar bölgesine hakim olamamak, gelecek tehlikelere anında müdahale edememek, müdahale edebilmesi için garantör ülkelerden izin almak, Türkiye için büyük endişe kaynağıydı.

ÜÇ İLKE

Sözleşmenin önemli üç ilkesi şunlardı: 1- Boğazların askersiz hale getirilmesi. (Kıyılardan 20 km. mesafeye kadar. Ayrıca Boğaz önü adaları da askersizleştirilecekti.) 2- Boğazlarda gemilerin geçişini kontrol etmek ve bu geçişleri Milletler Cemiyeti’ne bilgi vermekle yetkili bir Boğazlar Komisyonu’nun kurulması. 3- Askeri bakımdan Türkiye için tehlike oluşturacak bir duruma engel olmak üzere, Milletler Cemiyeti’nin, özellikle İngiltere, Fransa, İtalya ve Japonya’nın garantisinin sağlanması.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, “Kanal İstanbul”u gündeme getirmesi, Boğazlardan yabancı gemi geçişlerini düzenleyen Montrö Sözleşmesi’ni tartışılır hale getirdi. Hiç tartışmaya açmaması gereken Türkiye olması gerekirken, kendimiz ülkemizin aleyhine olabilecek konuları tartışıyoruz.

Boğazlar uluslararası bir komisyon tarafından yönetildiği dönemde, Türkiye’nin tek başına söz hakkı yoktu. Hem o kadar söz hakkı yoktu ki ünlü Yavuz zırhlımız yaralı olduğu için bunun havuzlanması gerekiyordu. Boğazlar Komisyonu, geminin Boğazda havuzlanmasına izin vermedi. Gölcük’e götürüldü. İşte, Gölcük’ün daha sonra deniz üssü olması da bu olaydan sonradır.

BAĞLAMAZSA NE OLUR?

Montrö Sözleşmesi’nin Kanal İstanbul’u ilgilendiren en önemli kısmı, başlangıçta yer alan şu bölümdür:

“Boğazlar, genel deyimiyle belirtilen Çanakkale Boğazı, Marmara Denizi ve Karadeniz Boğazı’ndan geçişi ve gemilerin gidiş- gelişini (ulaşımı) düzenler. Lozan’da, 24 Temmuz 1923 tarihinde imzalanan Barış Antlaşması’nın 23. Maddesi’nde bu ilke sağlandı. Türkiye’nin güvenliği, Karadeniz’de kıyıdaş devletlerin güvenliğini koruyacak biçimde düzenleme yapıldı. Sözleşme, 24 Temmuz 1923’de Lozan’da imzalanan sözleşmenin yerine konuldu ve tam yetkili temsilcilerini atadı.”

40.Donanma Komutanı emekli Koramiral Nusret Güner, “Balyoz” davaları döneminde arkadaşlarının tutuklanmasına tepki gösterip, Deniz Kuvvetleri Komutanı olmasına 6 ay kala istifa eden bir komutandı. Arkadaşları tutuklanırken koltukta oturmayı büyük onursuzluk saymıştı. İstifasından sonra SÖZCÜ’ye çarpıcı açıklamalar yapmıştı. Montrö Antlaşması’nın başlangıç bölümünün ne anlama geldiğini bize şöyle yorumladı:

İKİ GÖRÜŞ

“Burada görüleceği üzere, her ne kadar amacın Türkiye’nin ve Karadeniz’e kıyıdaş ülkelerin güvenliği olduğu işaret edilse de bu sözleşmenin Boğazlardan geçişi düzenlemek için yapıldığı belirtilmektedir. Buradan hareketle iki görüş öne sürülebilir:

1- Boğazların tarifinde sadece İstanbul ve Çanakkale Boğazları ile Marmara Denizi vardır. Kanal İstanbul bu tarifin içinde olmadığından Montrö Sözleşmesi Kanal İstanbul’u bağlamaz; harp ve ticaret gemileri sınırsız olarak kanaldan geçebilir.

2- Her ne kadar Kanal İstanbul, sözleşmenin tarifinde yer almasa da Montrö Sözleşmesi’nin amacı Türkiye’nin ve Karadeniz’e kıyıdaşı ülkelerin güvenliğidir. Bu nedenle, kıyıdaş olmayan ülkelerin Karadeniz’deki harp gemilerinin toplam tonajı 45 bin tonu geçemez. Bu yabancı gemiler Karadeniz’de en fazla 21 gün kalabilir vb. Montrö Sözleşmesi’nin sınırlamaları Kanal İstanbul için de geçerlidir.”

TARTIŞMAYA AÇIK

Haklı olanın değil, güçlü olanın kazandığı bir dünyada yaşıyoruz. Türkiye, Lozan’da çözülemeyen ve Boğaz’lardan geçişin uluslararası bir komisyon tarafından yönetildiği bir noktadan, belirli sınırlamalar olsa da Türkiye’nin önemli ölçüde söz sahibi olduğu bir duruma geldi.

Ticaret gemilerinin geçişinden elde edilecek paradan daha önemli bir konu var. Karadeniz’in güvenli kalmasının yanında, bir savaşta veya kendimizi bir savaş tehlikesinde gördüğümüzde, tüm geçişlerin nasıl olabileceğine bizim karar verecek olmamız da bu sözleşmenin bize sağladığı önemli bir avantaj olduğunu da unutmayalım.

NOT: Bugün Adana Kitap Fuarı’nda Doğan Kitap ve Bilgi Yayınevi standında “Menzil” ve diğer kitaplarımı imzalayacağım.