AKP ve MHP’nin 2018 seçimlerinde kurduğu “Cumhur İttifakı”, meslek kuruluşlarına sıçradı.

Bu tablo bize Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin toplumu tam olarak ikiye böldüğünü gösteriyor.

16 Ağustos günü yapılacak, 31 bin 210 bin üyeli İstanbul Tabip Odası (İTO) seçimlerinde saflar netleşti.

Bunlardan 30 bin 412’si oy kullanabilecek, çünkü diğerleri yabancı hekimler...

Bezmialem Üniversitesi Tıp Fakültesi Koordinatörü ve Hekim Hakları Derneği (HHD) Başkanı Prof. Dr. Adem Akçakaya’nın liderliğinde oluşan “Hekim Hakları Platformu” ile “Milliyetçi Hekimler Derneği” bildirisi ortak imza ile sonlanıyor.

Beni Türk Hekimlerine Emanet Ediniz” sözünün alıntılandığı “Kemal Atatürk”...

★★★

AKP’ye yakın isimlerden oluşan “platformun” onur kurulu adayı tanıdık bir isim; İstanbul Üniversitesi eski rektörü Prof. Dr. Yunus Söylet...

Söylet aynı zamanda HHD Onursal Başkanı.

★★★

Seçimlere mevcut yönetim “Demokratik Katılım Grubu” adıyla katılıyor.

Çağdaş, laik, demokratik bir ülkede mesleğimiz, mesleki itibarımız, meslek örgütümüz için” diyerek oy isteyecekler.

2018-2020 dönemi İTO Başkanı, İstanbul Üniversitesi Tıbbi Onkoloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi ve Türk Tabipler Birliği (TTB) Merkez Delegesi Prof. Dr. Pınar Saip’in listesinin delegasyon adayları arasında TTB eski Başkanı Prof. Dr. Raşit Tükel de yer alıyor.

★★★

Dr. Saip liderliğinde seçime giren ekip “İktidardan bağımsız bilimin ışığında, hekimlerin özlük hakları ile etik ve deontolojik (bir mesleği uygularken mutlaka uyulması gereken ahlaki değer ve etik kuralları inceleyen bilim dalı) uygulamalardan uzaklaşmadan, halk sağlığını önceleyen bir meslek odası istiyoruz” diyor.

Şu ana kadar İTO’da üç grup rengini belli etti. Henüz açıklama yapmayan gruplar da bu iki kanattan birini destekleyecektir.

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi modeli, STK’lara da yayıldı...

★★★

İstanköylü antik çağ hekimi Hipokrat’ın coğrafyasında en zor mesleklerden birisinin hekimlik olması ne acı.

Fazla öteye gitmeye gerek yok.

Covid-19’dan kaybettiğimiz 57 sağlık çalışanının 27’si hekimdi ve bunların 16’sı da İstanbul’daki hastanelerde görev yapıyordu.

Sadece İTO Hukuk Birimi, son 10 yılda 300 sağlıkta şiddet davası takip etti.

Tüm Türkiye’de son 15 yılda sağlıkta şiddet nedeniyle 10 hekim hayatını kaybetti.

★★★

Türk Tabipler Birliği’nin (TTB) 2007 yılından beri mücadelesini verdiği  “Sağlıkta Şiddeti Önleme Yasası” bile, binlerce doktor şiddete uğradıktan sonra; ancak pandemi ile ağırlaşan çalışma koşullarında çıkabildi.

★★★

İktidarın sağlık sistemine bakışı ortada: Pazar genişlemesi odaklı bir “sektör”, hastaneler döviz kazandıran “turistik tesisler”, tıbbi sarf malzemeleri “küresel lobi aracı”, halk sağlığı kurumları “şirket”, hastalar “müşteri”, doktorların “para makinası...

Özetle sağlık sistemi halka “Hasta ol, git hastaneye para harca” mesajı veriyor.

★★★

Sağlık Bakanlığı verilerine göre; 2002-2017 yılları arasında hastane sayılarındaki artış oranları özel sektör iştahının kabardığını gösteriyor.

Sağlık Bakanlığı’na bağlı hastanelerin sayısı anılan dönemde yüzde 13, üniversite hastaneleri yüzde 36, özellerde ise yüzde 110.7 oranında artıyor.

Bu piyasacı yaklaşımı görmek için pandemi sürecinde uygulanan test ve filyasyon politikalarına; açılan AVM’lere, denetlenmeyen işyerlerinde artan ölümlere bakmak yeterli.

★★★

Hekimler mutlu mu? Bu sorunun yanıtını, sağlıkta itibarı belirleyen “Good-Standing Belgesi” veriyor.

2013 yılında 30 hekim yurt dışına giderken her yıl yaşanan artışlarla 2019-2020 döneminde bu sayı 383’e çıkıyor.

2020 başında pandemi döneminde yurt dışına giden hekim sayısı 124’e ulaşmış.

★★★

Geçtiğimiz ay Meclis’ten geçen “Çoklu Baro Yasası”, Türkiye Mimar Mühendis Odaları Birliği (TMMOB) gibi Türk Tabipler Birliği gibi mesleki kuruluşların da parçalanmasının yolunu açıyor...

Meclis tatilden dönünce Türkiye’nin gündemi salgınla nerelere savrulur kestirilemez ama dosya konular şimdiden hazırlanılıyor.

★★★

Temiz Hava Hakkı Platformu’nun, 16 sivil toplum kuruluşu ile birlikte paydaşları arasında TTB de yer alıyor.

Platform önceki gün kamuoyu ile paylaştığı “Kara Rapor 2020: Hava Kirliliği ve Sağlık Etkileri” çalışmasında önlenebilir ölümlere dikkat çekiyor:

2017 yılından beri her yıl hava kirliliği trafik kazalarının 6 katından fazla ölüme sebep oluyor. İstanbul, 2017 yılından beri hava kirliliğine bağlı ölüm sayısının en yüksek olduğu il.

Trafikten çevreye, kadına yönelik şiddetten pandemiye; her taraftan sağlık sorunu ile yüzleşen İstanbul’un tabip odasının sorumluluğu yalnızca hekimlerin özlük hakları olamaz.