Cumhuriyet’in kuruluşunun 97’nci yılının onurunu yaşıyoruz...

Elime aldığım ilk kitap, Koçak Koleksiyonu’ndan çıkan “Dünya Basınında Atatürk 1912-1938” arşivi...

Mustafa Kemal Atatürk’ün ölümünden 16 gün sonra dünya basınında çıkan haberler arasında, bir Fransız dergisinden alıntı dikkatimi çekiyor:

Cenevre muhabiri Noelle Roger imzalı makalenin başlığı aynen şöyle: “Türklerin Babası’nın Yadigarı”.

★★★

Yazar makalesinde Anadolu topraklarının kurtarıcısı olarak tanımladığı Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün “Yeni ilim ve iktisat zaferlerine hazırlanıyoruz” sözlerine yer veriyor.

★★★

Roger, Gazi’nin ilk büyük zaferinin Ankara mucizesi olduğunu vurguluyor.

20 bin kişinin yaşadığı, bir çöl platosunu andıran kentin 5 yılda baştan aşağı inşa edildiğini ve geniş bulvarların açıldığını belirtiyor.

Sıtmanın durdurulduğu ve kanalizasyon sisteminin ıslah edildiği Ankara’nın 150 bine çıkan nüfusuyla modern bir başkente dönüştüğünü anlatıyor.

★★★

Roger üniversitelere ve müzik okuluna kavuşan Ankara’da, 15 bin dekarlık arazide 6 milyon ağaç dikildiğinin altını çiziyor.

Marmara kıyılarından Toroslar’a, oradan Fırat nehri kıyılarına kadar açılan okullarda öğretmenlerin öğrencileri “yürekten bir çabayla” eğittiklerini vurguluyor.

★★★

Çiğdem Toker, Cumhuriyet mirası Ankara’nın Saraçoğlu mahallesinde, Emlak GYO’nun Güryapı şirketine yaptırdığı restorasyona yönelen itirazları yakından takip ediyor.

Gazetelerde çıkan haberlere bakıyorum da; 2012’de Atatürk Orman Çiftliği (AOÇ) arazisinden 60 bin metrekare kiralayan Külliye’nin, 2016 sonunda kapladığı alan 310 bin metrekareye çıkmış.

Başka söze gerek yok aslında...

★★★

Atatürk Nutuk’ta; Fethi Bey (TBMM İcra Vekilleri Heyeti Reisi ve Dahiliye Nazırı Fethi Okyar) Kazım Paşa (Milli Savunma Bakanı Kazım Fikri Özalp) ve İsmet Paşa (Korgeneral ve Dışişleri Bakanı İsmet İnönü) ile 28 Ekim 1923 akşamı Çankaya’da organize ettiği yemeği anlatıyor:

Yemek sırasında ‘Yarın Cumhuriyeti ilan edeceğiz’ dedim. Orada bulunan arkadaşlar derhal düşünceme katıldılar. Yemeği bıraktık. O dakikadan itibaren, nasıl hareket edileceği konusunda kısa bir program yaparak arkadaşları görevlendirdim.

★★★

Devam ediyor:

O gece birlikte olduğumuz arkadaşlar erkenden ayrıldılar. Yalnız İsmet Paşa Çankaya’da misafirdi. Onunla yalnız kaldıktan sonra, bir kanun tasarısı müsveddesi hazırladık.”

★★★

Atatürk bu müsveddede 20 Ocak 1921 tarihli Teşkilat-ı Esasiye Kanunu’nun (Anayasa) birinci maddesinin sonuna “Türkiye Devleti’nin hükümet şekli Cumhuriyettir” cümlesini eklediğini, üçüncü maddeyi de “Türkiye Devleti, Büyük Millet Meclisi tarafından idare olunur. Meclis, hükümetin ayrıldığı idare kollarını Bakanlar vasıtasıyla yönetir” biçiminde değiştirdiğini ekliyor.

★★★

Türkiye’nin kurucu Anayasası’nı oluşturan bu maddeler; 29 Ekim 1923, saat 20.30’da ilan edilen “Cumhuriyet” ile Osmanlı artığı muhaliflerin halifelik hayallerini suya düşürüyor.

★★★

1924 Anayasası; 2017 referandumu ile yapılan değişiklikle uygulanmaya konulan “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”ne, muhalefetin neden “Saray Rejimi” nitelemesi yaptığını anlamımızı kolaylaşıyor.

★★★

Atatürk’ün hazırladığı Anayasa; Cumhurbaşkanlığı kararnameleri, torba yasalarla yönetilen bir demokrasi tarifini içermiyor.

★★★

Geçtiğimiz gün okumuş olmalısınız...

Uğur Dündar 2013 yılında New York ve Londra’da, bir yıl sonra da Türkiye’de yayımlanan “Genç Atatürk-Osmanlı Zabitinden Türk Devlet Adamlığına” kitabının yazarı Prof. Dr. George W.Gawrych ile SÖZCÜ’ye özel yapılan röportaja yer verdi.

★★★

ABD Teksas’daki Baylor Üniversitesi’nde tarih profesörü Gawrych, “Askeri ve siyasi bir deha” olarak tanımladığı Atatürk’ün liderlik vasfının  “dimağ, vicdan ve his” eksenine oturduğunu anlatıyor.

★★★

1948 yılı Kırklareli Kepirtepe Köy Enstitüsü mezunu yazar Nazif Karaçam; Gawrych’in kitabıyla ilgili incelemesinde; “338 sayfalık kitap, Mustafa Kemal’in ‘Tarih yapan akıl; mantık, muhakeme değil, belki bunlardan ziyade hissiyattır’ sözü ile başlıyor” cümlesine yer vermiş.

★★★

Peki, bugün ne eksik de; yoksullaşan, her bir kamu malı satışa çıkan, her bir varlığı ve de parası değer yitiren bir Türkiye yaşıyoruz?

Dimağ, vicdan ve his...