Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, “istihdam” odaklı yeni eğitim stratejisini açıklamak üzere hafta başında ekonomi yazarlarıyla bir araya geldi.

İşsizlik rakamlarının yer almadığı basın toplantısında Selçuk “durum” saptaması yapıyor:

“Türkiye; hem dünyadaki hızlı değişimi hem de kendi değişimini eş zamanlı ve derinden yaşıyor.

Ortalama yaşı 32 olan iş gücü nüfusu 32.7 milyon. TÜİK’in 2018 verilerine göre, ne eğitimde ne istihdamda olan gençlerin oranı erkeklerde yüzde 15.6, kadınlarda bunun iki katı; yüzde 33.6’ya ulaşıyor.

Sonuç: Her 4 gençten 1’i ne okulda ne de işte: Boşta!

★★★

Selçuk, orta gelir tuzağından çıkış yolunu gösteriyor:

“Üretimin ortalama yüzde 5’i yüksek, yüzde 40’ı düşük, geri kalanı ise ortanın altı ve üstü teknolojiye dayalı ürünlerden oluşuyor. Yüksek teknoloji yoğun üretim olmadan orta gelir tuzağından çıkmak pek mümkün değil. Bunun yolu eğitimin niteliğinin paradigmal olarak dönüşmesinden geçiyor.”

Dijitalleşen sektörlere uyumlu “yapısal dönüşümü” sağlayacaklarını söyleyen Selçuk, ekonomi ve eğitimde birbiriyle konuşan politikalar üreten bir model inşa ettiklerini anlatıyor.

★★★

Selçuk’un “Kalkınma olmalı, sosyal hayat zenginleşmeli ve bunun sonucunda da demokrasi yeşermeli” sıralaması tartışmalı...

“Dar Koridor” ve “Ulusların Düşüşü” kitaplarının yazarı ve adı Nobel Ekonomi Ödülü ile anılan MIT İktisat Profesörü Daron Acemoğlu, ekonominin niteliğinin kapsayıcı demokrasi ve toplumsal özgürlük alanlarının genişlemesi ile gelişebileceğini vurguluyor.

★★★

“Eğitim; sınıfın içinde değil, paydaşları ve bileşenleri ile bütünsel bir anlam taşır. Okul dışarıdaki üretimle, istihdam setleriyle ilişkili değilse, kendi kendine kapalı devre çalışan bir kurum olur” saptaması yaptıktan sonra, “Bu nasıl yenilir” soruna şu yanıtı veriyor:

“Eğitim ekosistemi kurarak, trans disiplinler anlayış geliştirerek...”

Öngörülen “trans disipliner-disiplinler üstü” alan; multi disipliner ve de disiplinler arası ekosistemden farklı olarak, “toplumsal etkileşimi yoğun” eğitim sistemini üst başlık olarak ele alıyor.

★★★

Eğitim süreçlerinin tamamına dahil edilen sektörlere; müfredatı güncelleme, beceri eğitimlerini düzenleme, öğretmenlerin iş başı ve mesleki gelişim eğitimlerine destek verme işlevi yüklüyor.

İşbirliği kapsamındaki okullardan mezunlara istihdam önceliği vermeyi de taahhüt eden model ilk kez bu kapsamda uygulanacak.

Halk Eğitim Merkezleri kurslarının yanı sıra; 3601 Meslek ve Teknik Eğitim Anadolu Lisesi’nde 1 milyon 390 bin 326; 323 Mesleki Eğitim Merkezi’nde 114 bin 801 öğrenci yer alıyor.

Mesleki Eğitim Merkezleri’nin sayısı artarken, meslek liselerinde bazı alan ve dalların sayısı azaltılıyor.

★★★

Meslek lisesinde derslerin bir kısmı atölyede geçiyor. Mesleki eğitim merkezinde ise öğrenci haftanın 4 gününü işyerinde geçiriyor.

Bu öğrencilere askerlikte tecil imkanı da sağlanıyor.

Mesleki Teknik Liseler ve Mesleki Eğitim Merkezleri’nde döner sermayeden yüzde 15 olan Hazine kesintisi yüzde 1’e indirildi. Üretim yüzde 160’ın üzerinde bir arttı.

Asgari ücret alan öğrencilerin bu üretimden aldığı katkı payı, 2018’e göre 2019’da yüzde 48 oranında arttı.

★★★

Yasal düzenlemeyle yeterli altyapıya sahip özel sektöre mesleki eğitim merkezi kurma izni çıktı.

İşletmelerin içinde açılan okullarda, öğretmenler ve öğrenciler için sağlanan standartlar protokole bağlandı.

Bundan böyle TOBB Başkanı ile Milli Eğitim Bakanı’nı daha sık birlikte görebiliriz!

★★★

Sözün geldiği yer; “mesleki ve teknik eğitimin”, toplumun “ontolojisine, değerlerine” uyumlu insanlar yetiştirmeyi amaç edinmesi.

Yazarımız Saygı Öztürk’ün katıldığı “Türkiye’de Tarikat-Cemaat Yapılanması ve Tehditler” panelinden paylaştığı notlardan bir alıntı:

-Türkiye’de bir milyon çocuk tarikatların elinde eğitim görüyor. Tevhid-i tedrisat yani ‘eğitimde birlik’ yerine, dini eğitim yolu açıldı.”

Örneğin tarikat okullarında eğitim gören öğrenci sayısının 1 milyona ulaşması, “ontolojimize-varoluşsal” en uygun sonuç mudur?