Pandemi sürecinde birçok işyerinde faaliyetler kısmen veya tamamen durdurularak kısa çalışma uygulamasına geçildi.

Bugün gelinen noktada, bazı işyerinde haftalık normal çalışma sürelerine dönülmesine rağmen, kağıt üzerinde kısa çalışmanın devam ettirildiği, gelen okur sorularından anlaşılıyor.

Kısa çalışma nedeniyle prim gün sayısının eksik bildirildiği ya da hiç bildirilmediği, ancak tam süreli olarak çalışılmaya devam edildiği, aylık ücret ile kısa çalışma ödeneği arasındaki farkın avans olarak ödendiğine ilişkin yakınmalar oldukça arttı.

Asgari ücretle özel okulda çalışan ve mart ayından bu yana kısa çalışma ödeneği aldığını belirten okurum, “Sigortamı kontrol ettiğimde sıfır. Sigorta primim yatmıyor ama haftanın 6 günü tam mesai çalışıyorum” diyor.

Kısa çalışma ödeneği (KÇÖ) ile maaşı arasındaki farkın “avans” olarak banka hesabına yatırıldığını ifade ediyor ve “Bu durum haklı feshe girer mi? diye soruyor.

İşyerinde haftalık normal çalışma sürelerine dönülmesine rağmen, kağıt üzerinde kısa çalışma uygulamasına devam eden işveren açısından iki ayrı risk söz konusu.

KÇÖ’YÜ FAİZİYLE GERİ ÖDEME

İşveren açısından oluşan risklerin ilki, İŞKUR tarafından ödenen kısa çalışma ödeneklerinin yasal faizi ile geri ödenmesi.

Kısa çalışma yapacak işveren İŞKUR’a; “Ben işyerimdeki çalışma süresini 15/45; 30/45 ya da 45/45 oranında azalttım” diyor. SGK’ya da çalışanların prim günlerini eksik bildiriyor ve eksik prim ödüyor ya da hiç prim günü bildirmiyor ve hiç prim ödemiyor. İŞKUR da çalışılmayan süreye ilişkin kısa çalışma ödeneğini çalışanın banka hesabına yatırıyor.

Çalışma süresini azalttım diye beyanda bulunup, tam süreli çalışma yapan işveren hem İŞKUR’a yanıltıcı bilgi vermiş oluyor hem de SGK’ya çalışanların prim günlerini ve prime esas kazançlarını eksik bildirmiş oluyor.

Şikayet ya da tespit halinde, yersiz ödenen kısa çalışma ödeneklerinin yasal faizi ile geri ödenmesi gerekeceği gibi, SGK açısından da eksik ödenen primlerin cezalı olarak ödenmesi söz konusu olabilecek.

HAKLI FESİH SEBEBİ

Kısa çalışmaya rağmen tam süreli çalışmanın işveren açısından ikinci riski, bu durumun çalışan açısından iş sözleşmesini haklı nedenle fesih hakkı doğurması.

İşyerindeki kısa çalışma uygulaması kapsamında İŞKUR’a bildirilen azaltılmış çalışma süresi kadar çalışmakla yükümlü olan çalışan, ayın kalan günlerinde çalışmak zorunda değil. İşveren çalışmaya zorlayamaz. Yaptırılan çalışma yasal değil. Kısa çalışma ödeneği alan personelin tam süreli çalıştırılması, “çalışma şartlarının uygulanmaması” olarak değerlendirilir ve çalışan açısından “haklı fesih sebebi” sayılır.

Bu durumda çalışan iş sözleşmesini haklı nedenle feshedebilir ve kıdem tazminatına hak kazanır. Ancak kıdem tazminatının ödenmemesi durumunda önce arabulucuya başvurması gerekir. Arabuluculuk görüşmelerinden sonuç alınamaması halinde yargı yoluna gidebilir.

NORMALLEŞME TEŞVİĞİ

İşverenin önünde bu riskleri ortadan kaldıracak bir yol var aslında. Kısa çalışma ödeneğinden yararlanan çalışanların, işyerindeki kısa çalışmanın sona ermesi ve haftalık normal çalışma sürelerine dönmeleri durumunda, asgari ücret üzerinden hesaplanan SGK primlerinin sigortalı ve işveren paylarının tamamı tutarında, 3 ay süreyle işverene “prim desteği” veriliyor. Normal çalışmaya dönen işverenler, yasal olmayan çalışma şekline devam ederek riske girmek yerine, normalleşme teşviğinden yararlanabilirler.