AKP/Erdoğan’ın dilinde yine sadece şu var:

-Esat...

-Rejim...

Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın, Samandağ’da ziyaret ettiği şehit evinde “savaş ne zaman son bulacak” sorusuna “rejim yıkılana kadar” yanıtını verdiği yazıldı.

Böylesine amatörlük olamaz!

Son günlerde AKP/Erdoğan’ın söylediklerini alt alta koyup okuyun, şaşırıp kalırsınız.

-Hiç mi strateji-taktik bilmiyorlar?

-Hiç mi psikolojik harp bilmiyorlar?

-Hiç mi tarih bilmiyorlar? Kıbrıs Savaşı’nda Başbakan Ecevit ne dedi; “Biz aslında savaş için değil, barış için; ve yalnız Türklere değil, Rumlara da barış getirmek için Ada’ya gidiyoruz.”

Klasik savaş; cepheleri, cephaneleri, toprakları hedeflerken, psikolojik savaş düşünceleri, algıları, yorumları, gönülleri hedefler...

O dönem iktidarda AKP olsa ne derdi? Yazmak bile istemiyorum... Kinci iletişim dili olmaz!

Sun Tzu M.Ö. 500’lü yıllarda yaşamış Çinli askeri deha. “Harp Sanatı” adlı eserinde psikolojik harp konusunu literatüre kazandırdı. Dedi ki:

-Hiçbir komutan kendi hırsı için savaşa kalkmamalıdır...

-Öfkeli, kızgın, öç alma peşindeki komutan kaybetmeye mahkûmdur...

Şunu demek istiyorum:

DERİNLİK SAVAŞI


II. Dünya Savaşı bitti.

Müttefikler (Sovyetler Birliği/SB, ABD ve İngiltere) amaçları başka olsa da kendileri için sürekli bir sihirli sözcüğü dillerinden düşürmedi: Güvenlik...

Evet, Soğuk Savaş sürecinin tek savunma argümanı “güvenlik” oldu! Özellikle SB ve ABD tüm yaptıklarını bu kelimeye dayandırdı!

-Kimse isim zikretmedi...

-Kimse rejim demedi...

-Tek söyledikleri “güvenliğimizi almak zorundayız” oldu!

Bugün AKP/Erdoğan’ın ağzında “güvenlik” sözü yok. Hele yandaşları “Esat-rejim” diyerek bilinçaltlarına yuvalanmış Şii-Alevi düşmanlığını ortaya çıkarıyor. Oysa...

-Sana ne Esat’tan?

-Sana ne rejimden?

-Sana ne mezhebinden?

Sürekli “benim güvenliğim” desene...

-Bu kadar mı algı yönetiminden uzaksınız?

-Bu kadar mı mezhepçilik çukurundasınız?

-Bu kadar mı iç siyasete mahkûmsunuz?

Mehmetçik, Esat’ı-rejimi yıkmak için neden şehit olsun?

-Esatlar 50 yıldır iktidarda...

-Rejim 50 yıldır iktidarda...

Bunlar Mehmetçik’in bugün niçin hedefi olsun?

Bize ne Esat’tan, rejimden?

İşte... Bu sebeple yüreklerine kor düşmüş insanlar soruyor:

Sınır ötesi harekâtı güvenliğimiz -PKK/PYD terör devletini yıkmak- için yapmadık mı? Yaptık. Haklıydık. Oysa bugün?

Suriye ile sınır derinliği anlaşmazlığı yaşıyoruz! Ve: Sınır boyumuzun büyük bölümündeki PYD/PKK savaşı gülerek takip ediyor! 465 km uzunluğundaki güvenli bölge talebi niye unutuldu?

Bu nedenle mi “güvenlik” kelimesini ağızlarına alamıyorlar?

Bu nedenle mi işi mezhep savaşına sürüklüyorlar? “Esat-rejim” lafları bunun kamuflajı mı?

ASIL KİM


Deniyor ki:

Gerek Stalin...

Gerek Truman...

Soğuk Savaş’ı/yeni düşman yaratmayı rejimlerinin iç gerekliliği gördü. Yeni düşman tehlikesi ülkelerini yönetmeyi kolaylaştıracaktı...

Bir dönem unutulan Esat-rejim yeniden neden düşmanlaştırıldı?

-İktidar/Erdoğan tüm müzakerelerde “Suriye’nin toprak bütünlüğünü” savunmadı mı? Peki, bugün gelinen ne?

-Mehmetçik’in hedefi PYD/PKK iken, savaş nasıl Suriye’ye dönük oldu?

Düşman konsepti niçin değişti:

Rusya’ya yakın (PYD/PKK hamisi) ABD’ye mesafeli iken; ne oldu da birden ABD’ye sıcak, Rusya’ya soğuk olundu?

Heyhat!

ABD korumasındaki PYD/PKK tehlikesi unutuldu! Rusya-İran korumasındaki Suriye devletiyle savaşılıyor! Niçin?

Rusya’ya, İran’a güvensizlik duyulmasını yaratan hangi gelişme oldu? Örneğin, “Türk Ordusu’nda orta kademe rahatsız” diyen RAND Corporation tehdidi mi? İç gereklilik mi?

Çok soru var.

Asıl düşman terör örgütü orada dururken “Eyy Esed” diyerek -ekonomik kriz yaşayan- ülkeyi savaşa sokmanın kime yararı var?

Bu konuda AKP ve Külliye ikiye bölündü mü? Saray’daki “kravatlı Selefiler” mezhepçi bakışlarıyla Erdoğan’ı yanlış mı yönlendiriyor?

Güvenliğimizi tehlikeye atan/atanlar asıl kim/kimler?

AKP’liler, MHP’liler unutmayınız ki:

Barışta oğullar babalarını, savaşta ise babalar oğullarını toprağa verir!

Yazık etmeyin bu güzelim ülkeye; savaş, bulduğu ülkeyi bir daha bırakmaz çünkü!