Konfüçyüs, yargıçlık yaptı.

-“Adalet, devletin hazinesidir” dedi.

İktidarları uyardı:

“Halkı, siyasal güçle yönetip yasa ve cezayla sınırlarsanız, yasaların söylediğine saygı duyacaklardır ama dürüstlük ve utanma konusunda hiçbir anlayışları olmayacaktır.”

Ne zaman ki vasatlık güçlü hale geliyor, hakikat suçlu ilan ediliyor! Bu çevreler yalanla dost, gerçekle düşman oluyor.

Odatv, 13 yıldır hep hakikati aradı...

Odatv, 13 yıldır hep bulduğu hakikatleri yazdı...

Fakat.

Kimileri için gerçekler korkutucu; hakikatle yüzleşmek istemiyorlar. Doğruyu ve onu yazanları sevmiyorlar. Odatv’nin de “algı yaratma kervanına” katılmasını isteyip ağır baskı yapıyorlar. Biz 13 yılda hep bunu gördük. Arzuları gerçekleşmeyince, gerçeklerin ışığını söndürmek isteyenler Odatv’ye kin duyuyor.

Ve bu iftiralar atölyesi, fırsatı yakaladığı an, iktidardan topluma kadar herkesi size karşı kışkırtıyor.

Dün Odatv’ye FETÖ yaptı bunu...

Bugün yapanlar kim? 14 Şubat 2011’de kumpasla nasıl Silivri zindanına atıldık ise bu kez yine benzer kumpasla arkadaşlarımız hapse konuldu!

Odatv’ye 13 yıldır kimse “yalan haber yaptınız” demiyor. Bunun yerine hep “niyet okuma” yapılıyor, pusu kuruluyor!

PEKİ NE OLDU


-TBMM’de basın toplantısı yapan bir milletvekili MİT şehidinin adını verdi.

-Bazı ulusal gazeteler haberi yaptı.

-Şehidin toprağa verileceği Manisa’da parti yönetimlerine çağrıda bulunularak, cenazeye katılmaları istendi.

-Şehidin ailesinin yaşadığı köyün muhtarı ve yakınları, şehidin adını verip fotoğraflarını facebook’ta paylaştı.

-Tüm şehir gibi gazeteci Hülya Kılınç da şehidin toprağa verileceğini öğrendi. Cenazeye katıldı. İfadesinde dedi ki:

-“Yapmış olduğum haberde, sosyal medyada şehidin tüm kimlik bilgileri paylaşılırken, ben sadece ismini ve fotoğrafını paylaştım. Soyadını vermedim.

Yapmış olduğum haberdeki fotoğrafları sosyal medyadan edindim. Köyün adını, görüşme yaptığım babasının, annesinin ismini dahi yazmadım. Görmüş olduğum muhtarın ismini, herhangi bir şekilde köyün adının açığa çıkmaması için haberimde geçirmedim...”

Gazeteci Kılınç’ın bu haberi Odatv’ye geldiğinde bizim arkadaşların duygusal halleri/ moralleri -son günlerdeki şehit haberleri nedeniyle- oldukça fırtınalı. Cenazeye ilginin az olması canlarını sıkıyor. “Şehidimize sahip çıkmalıyız” düşüncesiyle haberi yapıyorlar.

Şehit haberi yapmanın suç olacağı akıllarına bile gelmiyor.

Arkadaşların düşünemedikleri şu:

Odatv kiniyle gözlerini karatmış kimileri -bir merkezden düğmeye basılmış gibi- sosyal medyayı ayağa kaldırıyor. Sanki Odatv büyük devlet sırrı ifşa etti; sadece şehit haberi verdi!

Yani... Odatv, yalan haber yapmadı. Yasada “şehit bile olsa” ibaresi bulunmadığından cenaze haberinin yapılacağını düşündü. Ki burada yasayı tartışacak değilim. Üzerinde asıl durmak istediğim şu:

DÖNEK SOLCU ARSIZLAR


Odatv sorumlu haber müdürü Barış Terkoğlu’nun evine saat 04.00’te gidiliyor!

Sonra... Barış Terkoğlu ve Hülya Kılınç saat 03.30’da tutuklanıyor!

FETÖ döneminde tanık olduğumuz yine olağanüstü bir hâl var:

-Sabahın köründe ev basmalar...

-Sabahın köründe yargılamalar...

Ve hemen tutuklamalar...

Hani tutuklamalar cezaya dönüştürülmeyecekti? Daha on beş gün önce Adalet Bakanı Abdulhamit Gül benzer açıklamayı yapmadı mı? Yeni infaz yasası TBMM’deyken gazetecilerin şehit haberi yüzünden hapse atılmasını anlamak güç!

Yasaya göre, “MİT mensupları ve ailelerinin kimliklerini, makam, görev ve faaliyetlerini herhangi bir yolla ifşa edenlere üç yıldan yedi yıla kadar hapis cezası verilir.”

Odatv, MİT şehidinin haberini yaptı, görevdeki bir MİT görevlisinin değil! Ki soyadını yazmadı; ailesinin adını yazmadı. Vs.

Buna rağmen arkadaşlarımız neden tutuklandı? Hadi diyelim yasayı keyfinize göre yorumluyorsunuz; istenilen cezanın az olması ve kaçma şüphesi olmayan gazeteciler nasıl tutuklanır?

Dünyanın gözü basın özgürlükleri konusunda Türkiye’nin üstündeyken, bu hapis cezasına niçin ihtiyaç duyuldu?

Bu güzelim ülkeyi, sosyal medyadaki kimi dönek solcu arsızlara ve belediye başkanlığı dönemindeki hırsızlıklarının üzerini kapatmak isteyen yüzsüz aileye kurban etmeyin...

Konfüçyüs’ün dediği gibi:

Bir yerde küçük insanların büyük gölgeleri varsa, o yerde güneş batıyor demektir.