Ülkenin eğitim politikalarını yöneten 3 önemli kurum MEB, YÖK ve ÖSYM 3 profesörün güvencesiyle önümüzdeki Haziran’da 3 hafta boyunca LGS, YKS, MSÜ gibi 3 önemli sınav yapacak. Ülkenin geleceği 14-17 yaş aralığında 5 milyon genç, virüs tehdidi altında ağızlarında maske, gözlerinde buğu yapması kaçınılmaz gözlükleriyle  165 dakika boyunca ter dökecek.  Öğrenciler, sınavı kazansalar dahi üçte biri üniversiteden mezun olduğunda işsiz kalacağı gerçeğini bilse de, yarışı azimle bırakmıyor.

3 SINAV 3 PROFESÖR

Eğitim Bakanlığı, LGS tarihiyle ilgili başından bu yana temkinli davrandı. YÖK, Haziran’da virüs tehdidinin geçmeyeceği öngörüsüyle, 20-21 Haziran’da yapacağı YKS’yi 25-26 Temmuz’a aldı. Turizmciler,  ekonomik gerekçelerle bastırınca sınav tarihi değişti ama gizleniyordu. Kapalı kapılar ardında olup biteni , ‘Çocuklara kıymayın efendiler” diye biten bir yazıyla geçen hafta bu köşede yazdım. Öğrenciler, LGS’nin 20 Haziran’a, YKS’nin 27-28 Haziran’a geri çekileceğini okuyunca, haklı olarak inanmak istemedi. Çünkü, eğitim tarihinde bir sınavın geri alındığı hiç görülmemişti.

UGANDA DA DUYDU

YKS adayları, bir tek bu sorunun cevabını öğrenmek istiyordu. Eğitimi yöneten 3 profesöre, “Yalvarırız hocam, gerçeği söyleyin” diye seslendiler. “Sınavıma dokunma” diye twitter’da bir hashtag açarak, 1.4 milyon tweetle sordular. Türkiye gündeminde 1 Mayıs Emek Bayramı’nda TT olup, dünya gündemine de girdiler. Uganda bile çığlıklarını duydu. YÖK Başkanı Prof. Dr. Yekta Saraç, ÖSYM Başkanı Prof. Dr. Halis Aygün ve Milli Eğitim Bakanı Prof. Dr. Ziya Selçuk, susuyordu. 4 Mayıs’ta Cumhurbaşkanı açıklayacağı için zaten ağızları mühürlüydü.

HOCALAR NEREDEYDİ?

Çocuklar, ‘Anne, sınavdan vazgeçtim. Sınav sırasında, virüs kapıp ölmek istemiyorum’ diye ağlarken, gelecekleri emanet edilen 3 profesör neredeydi? Aslında, onlar da sosyal medyadaydı. Prof. Saraç, Türkiye’nin nitelikli insan kaynağıyla ilgili geleceğe dair umudunu paylaştı. Prof. Aygün, Türkiye’nin kalkınmasında emeği olanların 1 Mayıs Emek Bayramı’nı kutluyor ama öğrencilerin emeğini görmüyordu. Prof. Selçuk’un doğum günüydü, ‘Küçük bir doğum günü hediyesi isteyebilir miyim?’ diye sesleniyordu.

OYUN OYNADILAR

Bakan Selçuk öğrenci ve ailelerinden, ‘Bir de böyle yürü’ adlı oyununu oynamalarını istiyordu. Bu nasıl bir oyundu? Karikatürler de paylaştı. Öğrenciler, başlarında bir kitapla ayaklarının altında kızgın kumlar, cam kırıkları, buz varmış gibi yürüyecek, çok gülünecekti. Tarif de vardı. ‘Yürümeye yeni başlamış bir bebek gibi, bebeğini uyandırmaktan korkan bir anne gibi, mutlu bir haber alıyor gibi’ yürüyeceklerdi. Bunu gören adaylar, ‘Hocam, neden üç maymunu oynuyorsunuz? Konuşun’ çağrısı yapsa da, sustular. Oyun oynaması istenilen çocuklar, yalnız bırakılan o gece hayatlarının sınavına girmeden, hayatlarının dersini alıp büyüdüler.

SUS DUYULMASIN!

Cumhurbaşkanı 4 Mayıs’ta kararı açıklayınca 3 profesör suskunluğunu bozdu. 30 dakika ek süre, barajın 10 puan düşürülmesi, herkesin kendi okulunda sınava girmesi gibi müjdeler sıralandı. ‘Yeter ki susun!’ denilmese de, adaylar bunu ‘sus payı’ olarak gördü. Sevinmediler, tam tersi üzüldüler.  Çünkü, YKS’ye emek veren başarılı öğrenciler TYT’ nin en temel özelliği zamanla yarışın ortadan kalktığını gördü. YÖK, başarıya odaklanmaktan  vazgeçmişti. 10 puan perdesi aralandığında; YKS’de geçen yıl 180- 170 puan arasında kalıp barajı geçemeyen 200 binden fazla aday, bu yıl 300 bini aşacak. Devlet ve vakıf üniversitelerinin boş kalan kontenjanları dolacaktı.  Gerçekte ise 3 hafta boyunca 3 büyük sınav için 15 milyon kişi sokağa çıkarılacak. Aileler şimdi, “Tehdit geçti. Sınavda, virüs bulaşma riski yok” diye taahhütname istiyor.  Eğer, verilemiyorsa bu sınavlar yapılabilir mi? Zaman gösterecek...