Ülkelerin gelişmesinde anahtar kelime eğitim ve en kârlı yatırım birikmiş insan sermayesidir. G20’ler Grubu diye bilinen 19 ülke ve AB’den oluşan küresel sermaye aktörlerinden Amerika 476 milyar dolar, Çin 370 milyar dolar, Japonya 170 milyar dolar araştırma bütçesiyle eğitimi nakite çeviriyor. G20’de aynı karede poz versek de, kılıç kuşanmış hallerimiz ve 15.3 milyar dolarlık araştırma bütçemizle 2050’deki gelişmişlik fotoğrafının neresinde yer alabiliriz? Bu iyi düşünülmelidir. 14 Ağustos’a kadar sürecek, ulusal üniversite tercih telaşımız dün başladı. Yerleştirmeler bittiğinde, 8.5 milyon kişiyle genç nüfusumuzun 3’te 1’i üniversiteli olacak.

NOBEL BİLE EMANET

Sayısal artışın ulusal ve bireysel ekonomiye katkısı ne? Sorusunun cevabı küresel eğitimdeki yerimizde saklanıyor. Dünya Üniversite Sıralamaları QS 2020’de ilk 100’de, G20 üyesi ABD 29, İngiltere 18, Avusturalya 7 üniversiteyle yer alıyor. Türkiye’den tek bir üniversite bile ilk 100’e giremedi. G20’ye bile alınmayan Malezya ise ilk 100’de 1 üniversitesiyle var. Bilimsel yayında; ABD 570 bin, Çin 569 bin, İngiltere 172 bin, Almanya 158 bin ile 4 sıralamayı oluştururken, yine G20 üyesi olmayan Hindistan 152 bin yayınla 5’nci oldu. Türkiye, 39 bin 847 yayında kaldı. Şimdiye kadar dağıtılan toplam bin 370 Nobel Ödülünden yüzde 34.4’ünü ABD almış. Öyle trajik ki; ulusal gururumuz Aziz Sancar’ın 5 yıl önce kazandığı ödül de Amerika’nın 368 olan ödül hanesine yazıldı. ArGe karnemiz mi? Çin'in 1.8 milyon, Amerika'nın 1,4 milyon, bizim 111 bin 893 araştırmacımız var.

ÇİNLİ ALİ BABA

Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü patent başvurularına bakıyoruz; Çin 1,5 milyon, Amerika 515 bin derken İHA ve SİHA’ larla son 2 yılda yüzde 46’lık artışla neyse ki, 2 bin 58 buluş için patent başvurusu yapmışız. ‘Ne kadar ekmek o kadar köfte’ basit hesabı bile yüksek teknoloji yatırımlarıyla Çin’i yılda 700 milyar dolar teknolojik kazancıyla, eğitim ve kalkınma ilişkisini doğru kuran ülke yapıyor. Türkiye’nin 20 yıl önce 1.1 milyar dolar olan teknoloji kazancı şimdi 3 milyar dolara çıkmış. Apple, Google, Microsoft, Amazon’un her birinin yıllık geliri 1 trilyon dolar sınırında. Ali Baba olsa da adı kendisi Çinli olan şirketin yıllık 526 milyar dolar geliriyle, Türkiye’nin 431 milyar dolarlık dış borcunu kapatabiliyor.

ÇÖLDE TEKNOLOJİ

İşte tüm bunları eğitimle başardılar. Yine, ABD’deki 6,5 trilyon dolarlık şirketlerin yüzde 45’ini göçmenler kurmuş. Bize göçenler, 1980’lerde kalan bakkalları yeniden açtı. Silikon Vadisi’ndeki 3 milyon kişi gece gündüz bilgisayar, matematik, fizik, mühendislik buluşu yapıyor. Suudi Arabistan bile 3 yıldır çölün ortasına Silikon Vadisi benzeri Geleceğin Teknoloji Üssü adlı üs kurmaya çalışıyor. Bizde ise Cumhurbaşkanlığı İK Ofisi, 14 Ağustos’ a kadar üniversite seçecek adaylar için ÜniVeri’yi kurdu. Üniversiteye bakış açısını maaşa indirgemiş duygusu hissettirse de, 71 bölüm ve yüzlerce meslek tercih yapacak adaylara tanıtılıyor.

SEFALET İTİRAFI

Biraz incelediğimde gördüm ki; Öğretmenlerin yüzde 55,6’sı mezun olunca ilk 6 ayda iş buluyor ama utanç verici olsa da eğitim ve kalkınma devriminin neferleri olması gereken öğretmenlerin yüzde 55.8’i asgari ücretle mesleğe başlıyormuş. Deprem kuşağındaki Türkiye’de, jeoloji mühendislerinin yüzde 58.3’ü de asgari ücretle çalıştırılıyor. Kamuda işe yerleşme oranı yüzde 15 ve 3 mühendisten biri iş bulamıyor. Tıp mezunlarında asgari ücretli tek kişi bile yok ve yüzde 92,5’i 6 ayda iş buluyor. İlahiyatçıların yüzde yüzde 81,5’i ilk 1 yılda iş buluyor. Yüzde 44.7’si asgari ücretle istihdam edilirken, yüzde 54’ü 3-6 bin TL arasında maaş alıyor. Kamuda işe yerleşme oranı? Yüzde 90’lar. Bir uçak fabrikamız olmasa da, uçak mühendislerinin yüzde 13.6’sı da asgari ücretle hemen iş buluyor.

DİPLOMAMLA DÖVME

İster ilahiyatçı, ister mühendis, ister öğretmen olsun, üniversite mezunlarının asgari ücretle istihdamı ulusal bir utançtır. Çünkü, asgari ücretle çalışmak için üniversite okumaya gerek yoktur. Tekstil işçisi ile tekstil mühendisi aynı asgari ücretle çalıştırılırsa, nanoteknolojiyle kumaş üretilemez. Eğitimle kalkınmayı hadi unutalım. Hiç olmazsa gece gündüz dirsek çürüterek üniversite bitiren eğitimliler, alınteri  diplomalarıyla dövülmesin. Zaten 1 milyon kişi sınırındaki üniversiteli işsiz sayısı, bilimsel hesaplara göre 5 yıl sonra 2 milyon kişiyi geçecek. Sayılar hepimizi boğsa da, gerçekler kadar can yakmayacak kanaatindeyim.