Türkiye’nin kapanmayan yarası Köy Enstitülerinin, kuruluşunun 80’inci ve kapatılmasının 66. yıl dönümündeyiz. Cumhuriyet’in kalkınma hamlesinin kalesi enstitüler 15 yılda 17 bin 341’i öğretmen, bin 599’u sağlıkçı, 8 bin 675’i eğitmen 27 bin 989 köy çocuğu yetiştirdi. Köy çocukları, yolu olmayan köylere eşek sırtında umut ışığı olarak gönderildi. Köylüye sadece okuma yazma değil nitelikli çiftçilik, arıcılık, besicilik gibi 22 iş kolu öğreteceklerdi. Anadolu’yu tırnaklarıyla kazıyıp, binlerce dönüm çorak toprağı tarımla ve yüz binlerce ağaçla tanıştırdılar.

MAKARNA SİYASETİ

Atatürk’ün öncülüğünde sonsuza kadar tam bağımsız Türkiye ideali için eşi benzeri görülmemiş bir eğitim politikası geliştirilmişti. Kalkınma, köyden başlayacak Türk Milleti tüketim değil üretim toplumu olacaktı. İç, dış düşmanlar el ele verdi. “Komünistler, kız-erkek bir arada ahlaksız yuvası” gibi atılmadık iftira, görülmedik ihanet kalmadı. “İyileştireceğiz” diyen DP’lilerin kararlı, CHP’lilerin pasif desteğiyle 1954’te kapatıldılar. Kapatmanın kilit noktasında makarna siyaseti var. “Makarna da nereden çıktı?” diyebilirsiniz. O zaman, evinize makarna getirenler ile markette yağmalanan boş makarna rafları eğitim, ekonomi, tarihi ve sosyolojik olarak analiz edilmeli.

ATATÜRK OKULU

Koronavirüsle savaşan insanlık, kapitalist dünyanın üretim ve  tüketim toplumu gerçekliğinin acımasızlığını sorguluyor. Çiftçisi dahi evine pirinç, bulgur, makarnayı marketten alır hale gelen ülkeler, sorgulamaya eğitim politikalarından başladı. ABD’den Kore’ye, Venezuela’dan Hindistan’a 100’ün üzerinde ülke, “Atatürk Okulu” diye isim taktılar. Yaşayarak, üreterek öğrenme felsefesi yani Köy Enstitülerini kuruyor. Dünya, açlık imtihanında enstitüleri umut ışığı gördü. Türkiye’nin bu hikayenin neresinde olduğunu anlamak için Kanadalı Fay Kirby ve Vanlı Kinyas Kartal’a 80 yıl geriye giderek bakmalıyız.

KANADALI KEMALİST

Katolik yoksul bir ailenin öğretmen kızı Fay Kirby, 1926’da Boston’da doğdu. 1940’larda enstitülerin başarısı ABD’ye kadar gidince, Robert Kolej’de öğretmenlik için anlaşıp 21 yaşında İstanbul’a geldi. “İstanbullular için tek köy var, Kadıköy” diyerek, 40 yıl kalacağı Anadolu’ya gitti. Prof. Dr. Niyazi Berkes ile evlenip, Türk vatandaşı oldu. Dağ bayır gezen bu kadın MİT için CIA ajanı, CIA için ise KGB ajanıydı. Kirby, “Koyu bir Kemalistim, komünistlerden daha kötüydüm” diye gülerek, gezdi. Türk eğitiminde modernleşmenin 2 asırını II. Mahmut’tan, 1960’a kadar inceledi. “Türkiye’de Köy Enstitüleri” adlı bir kitap ve California Üniversitesi arşivine de 600 sayfalık doktora tezi yazdı.

SADAKA UYARISI

Türkiye’nin ekonomik ve sosyal kalkınma davası Kirby, Edirne’den Van’a katır sırtında köy çocuklarının enstitülere taşınmasına bizzat tanıklık ederek inceledi. Kemalist ideolojiyi benimsemiş görünen korkak ve çıkarcılardan nefret ettiğini hep söyledi. “Türk olan her şeyin en Türkü, yerli olan her şeyin en yerlisi, kökü dışarıda olmayan bir eseri toplum yıkıcısı olarak gösteren hilebazlar var” diye uyardı. Türklerin, hiç bir memlekette eşi benzeri olmayan bir sistem keşfettiğini tezinde yazdı. ABD’de, Almanya’da Fransa’da olmayan bu sistemin yıkılmasında dış güçlerin payı olmadığı iddia edilemeyeceğini de ekledi. “Yabancı sermayeye dayanan, geleceğini sadakaya bağlayan hiçbir ulus müstakil bir ulus iddiasında olamaz” diye  uyardı.

KİNYAS AĞALAR

Gerçeği, cesurca haykıran bir isim daha vardı. Van’da 258 köyün sahibi Biruki Aşireti Reisi, 2 eşinden 10 çocuklu AP milletvekili Kinyas Kartal. Kinyas Ağa, “Enstitüler, bizim devletteki gücümüzü kaldırıyordu, içimize sindiremedik. Ben kapattırdım ben” diyerek, toprak ağalarının köylüyle güç paylaşmak istemeyişini anlattı. Kinyas da, Kirby de 1991’de öldü. Tam 60 yıl önce, “Türkiye’nin eğitim davası çözümlenmeden öyle duruyor. Bugün ne İsmail Hakkı Tonguç var, ne de Hasan Ali Yücel. İşi bırakılan yerden alıp, daha da ilerilere götürecek biri çıkacak mı? “ sorusuyla doktora tezini bitiren Kirby’ye cevap vermek isteyen yoksa, gidip eve birkaç paket makarna alınmasında yarar var..