Türkiye’nin en değerli sermayesi çocuklarının geleceği siyasi, dini, maddi çıkar gruplarının karmaşık ilişkileriyle bir kaosun içine çekiliyor. Toplumsal kutuplaşmalar, en hızlı eğitimde karşılık buluyor. Öğrenciler, bu kısır döngüde yakasından paçasından çekiştirilen bir objeye dönüştü. Yaşamla ölüm arasındaki ince çizgiyi yaşadığımız koronavirüs günlerinde bile eğitim içindeki farklı yapıların hesaplaşmaları bir türlü bitmiyor. Öğrenci, öğretmen, veli, kendisini her an bu sistem içinde hayatını alt üst edecek bir sürecin ortasında bulabiliyor. Eğitimdeki bu anlaşılmaz küçük hesaplar yetmez gibi şimdi de sahte evraklarla, dolandırıcılar MEB’e dadandı. En son 1 milyon öğretmenin maaşından 15 Nisan’da 500’er lira kesileceği kaosu yaratmaya kalkıştılar.

KALKINMA EĞİTİMDE

Siyasetle iç içe girdiği aleni ve ideolojik temelli bu eğitim sisteminde en önemli sorun güven sorunudur. Türkiye, halen eğitim sistemine güven sorununu aşamamış iken dünya koronavirüs salgını sonrası için yeni eğitim sistemlerinin felsefi ve mali yapısını kurguluyor. Teknolojiyle eğitimi buluşturan gelişmiş ülkeler, eğitim sistemlerini daha fazla ekonomik kazanıma dönüştürecek. Stanford Üniversitesi’nden Prof. Dr. Eric Hanushek, bilim ve teknoloji uyumunu eğitimde yakalayamayan ülkelerin, küresel dünyaya sadece bugün doğan çocukların yaşamları boyunca maliyetini 260 trilyon dolar kayıp olarak hesapladı. Rapor, OECD’ye sunuldu.

MÜDÜRÜM İŞİNİ BİLİR

Dünyada, sadece 10 yıl sonra 2030 yılında 300 milyar dolara çıkması öngörülen, uluslararası eğitim pazarından en yüksek payı alma yarışı şimdiden başladı. Türkiye’de eğitim politikasını belirleyen bürokratlar bu süreçte ne yapıyor? Siyasal iktidarın, koronavirüs salgını için açtığı yardım kampanyasına maaş yatırıp, makbuzu sosyal medyada paylaşma yarışındalar...İş insanlarından bile önce girdikleri bu yarışta, bağış makbuzları sosyal medyada paylaşıldığı için koltuk yatırımı olarak görülüyor. Darbe, deprem hatta virüs gibi her kriz anında değişmez alışkanlıklarıyla da öğretmenler yine bağış yapmaya zorlanıyor. Makbuzlarını göndermesi
talimatı da verip, hafiyeliğe başladılar.

BALIK TUTMAYI ÖĞRET

Siyaset üstü olması gereken eğitim, bu tür davranışlarla siyasetin tam ortasına çekiliyor. Yurttaşların, başkalarının maaşına ihtiyaç duymayacağı ekonomik kalkınma odaklı, tutarlı, fırsat eşitliği sunan bir eğitim sistemi ise ancak eğitim yöneticilerinin eğitimi bireysel değil ulusal sorun olarak kavramasıyla gerçekleşecektir. BM 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri, kalkınmada tek anahtar olarak nitelikli eğitimi işaret etse de Türkiye’de işler, “Beyefendi öyle istiyor” alışkanlığının ötesine geçmiyor. İlkokuldan üniversiteye 26 milyon öğrencisi, 2 milyon akademisyen ve öğretmeniyle Türkiye, 198 ülke nüfusunu geride bırakıyor. Ancak, global eğitim pastasından pay almada sürdürülebilir bir iddia ortaya koymuyor.

KURDUĞUN SİSTEM BATTI

Türkiye’de, eğitim politikaları belirlenirken nitelikten önce hep perde arkası bir plan öncelik oldu. 10 yıl önce tarikatları özel okul sahibi yapmak için Anadolu liselerinin hazırlık sınıfları kaldırıldı. Yoksul çocukların lisan öğrenmesinin önü kapatıldı. Tarikatçısı, inşaatçısı önüne gelen kolej zinciri kurdu. Özel okul sayısı 2 kat artıp, arz talep dengesi bozulup okul sayısı 12 bin 809’a kadar çıktı. Kontenjan, 3.8 milyon yükselse de, öğrenci sayısı 1.5 milyonu hiç geçmedi. Kolejlerde 2,3 milyon sıra hep boş kaldı. Eğitimde en başarılı 3 ülke Finlandiya, Norveç ve Danimarka’nın toplam öğrenci sayısı kadar boş sıra özel okullarda çürüyor. Şimdi de binden fazla kolej bu eylül ayını görememe yani batma riskine girdi. Bakanlık, nakilleri kapatıp, çocukların özel okullardan gidişini bu yolla da, batışı durdurmayı hedefliyor. Peki, teşviklerle alt gelir grubuna da açılan kolejlerde çocuk okutan veli koranavirüs nedeniyle işsiz kaldı ise ne olacak?

 ZENGİN YOKSUL MAKASI

Türkiye’de, eğitimdeki sıkışmışlıklar ancak yüksek nitelikli eğitim sistemi kurularak aşılabilir. Okul sistemleriyle oynama alışkanlıkları terk edilip, en zengin yüzde 10’la en yoksul yüzde 10’luk dilim arasında yüzde 90’a çıkan eğitimde fırsat eşitsizliği farkı kapatılmalıdır. Doğu/ Batı arasında yüzde 70’i bulan eğitime erişim makası hızla daraltılıp yenilikçi, yaratıcı, eleştirel, sorgulayan eğitim- öğretim kurulmalıdır. Dünya, koronavirüs sonrası eğitimde devrime hazırlanırken, Türkiye’nin kafasına göre takılma lüksü kalmamıştır. Mevcut koşullarda dünyanın en iyi eğitim bakanı bile getirilse, eğitimde başarının yakalanması imkansız görünüyor. Küresel eğitimde söz sahibi olması isteniyorsa, iç çekişmeler bırakılıp, siyaset üstü bir yapıyla bilimsel eğitim politikası acil öncelikler arasına alınmalıdır...