SİVRİCE Depremi, bilim ve hurafeler arasına sıkışmış eğitimde bir dönüm noktasıdır. Jeologların, kırmızı renkle yıkıcı etkisini vurguladığı Doğu Anadolu ve Batı Anadolu fayları gibi eğitim de ‘Bilimsel Eğitim’ ve ‘Biat Eğitimi’ fayları arasına sıkışmıştı. Eğitimde, tarikat ve cemaatlerin hassaslaştırdığı sinir uçlarıyla, sistematik olarak oynanıyordu. Anadolu’da, hayati kayıplar verilen jeolojik fay hattı sadece toprağı değil toprakların dokusuna aykırı eğitimleri de sarstı. Millet, hayati imtihan verdiği -15 derecede bilimin ışığını gördü.

SİVRİCE BİLİMSEL GERÇEKLİK

Kot pantolonlu öğretmen Ziya Selçuk, tüm unvanlarından sıyrıldı. Gücünü bilimden alan pedagojik terapi için depremzede çocuklarla oyunlar oynadı. Öğretmenler, pedagoglar, mühendisler, doktorlar oradaydı. Bilimsel araştırmasıyla Prof. Dr. Naci Görür depremden aylar önce, ‘Sivrice’ diye açık adres vermesi toplumda bilime olan inancı perçinledi. Deprem felaketini, kız çocuklarının geç evliliğine bağlayan başka tür bir profesör ile jeolojik fay hatlarını doğu-batı illerinde seyyah gibi gezdiren palavracı şeyhler enkaz altında kaldı.

STENOGRAFLAR DA DUYDU

Laik bilimsel eğitime ne olmuştu? Cihatçı, biatçı, mezhepçi, cinsiyetçi, özgürlüklere  kapalı, ötekileştiren bir yapı güçlenmişti. Kilit, 2010’daki 18. Eğitim Şurası’ndaydı. Eğitimde, öncekilere hiç benzemeyen bir değişim olacaktı. TBMM Eğitim Komisyonu  24 Şubat 2012’de toplandı. ‘Post-modern’ darbe kabul edilen 28 Şubat’ın rövanşı alınacaktı. İmam hatiplerin orta kısmı açılması için 4+4+4 gelecekti. Nabi Avcı birden, ‘stenograflar duymuyor’ deyince, Ömer Dinçer, basını dışarı çıkardı. Öğretmen kökenli milletvekili Recep Gürkan, ‘Milletten, neyi saklıyorsunuz?’ diye sordu.

AHTAPOTUN KOLLARI

Meclis’te, cevaplanmayan bu soru 8 yıl sonra cevap bulacaktı. 30 Mart’ta kavga dövüş yasa meclisten geçti. Türkiye, yeni döneme girdi. 458 imam hatipte 77 bin öğrenci varken, İHL sayısı 4 bin 893’e, öğrenci sayısı 1.4 milyona çıktı. İstanbul’dan, Adıyaman’a 30 tarikat, 500’ü geçkin alt kol, 800 medrese, 455 tekke, binlerce apartman medresesi vakıf ve dernek adı altında örgütlendi.‘Değerler Eğitimi’ adıyla protokoller imzalanırken, tarikatlar, cemaatler ahtapotun kolları gibi eğitimi sardı.

MATRUŞKA BAKANLIĞI

Eğitim Bakanlığı, gitgide matruşkaya benzedi. Anayasal sorumluluklarını, cemaatlere terk eden MEB, taşeronlaştı. Genel müdürler, il müdürleri, ilçe müdürleri hatta okul müdürleri bile tarikatlarla işbirliği yarışına girdi. Eşitlikçi, düşünen, sorgulayan, demokrat bireyler yetiştirme hedeflerinden uzaklaşıldı. 2023 vizyon hedeflerine bakıldığındaysa, ‘kodlama, yapay zeka, inovasyon, özgürlük, bilim’ denilerek, sıkıntısız bir sakinleştirme alanı da yaratılmıştı. Oysa  şeriatla yönetilmediği için Türkiye’yi cihat bölgesi ‘Darülharb’ ilan eden tarikatlar devlet okullarında derse bile giriyorlardı. Kişiliğin oluştuğu, 3-6 yaş grubu dahil 1 milyondan fazla öğrenci zaten yurt ve yuvalarında cihat eğitimindeydi.

UÇURUM KIYISINDA OYNAMAK

Okullarda bunlar olurken Bakan Ziya Selçuk, derinlerdeki fay hatları gibi susuyor. Suçları, soruşturmayla sabit sıradan bir okul müdürünü dahi görevden almasına, ‘O bizden’ diye izin verilmiyor. Üstelik bunu teşkilatı da biliyor. Eğitimciler, ‘Ziya Hoca ısrarla niye susuyor? diye soruyor. Kuzucuklar ile oyunlar oynaması takdire değer bulunsa da, Türkiye çok büyük oyunlarla uçuruma sürüklenirken susması, olası yıkıcı kırılmalarda sorumluluğunu azaltmayacak. Kamuflajla, laik bilimsel eğitimin kodlarıyla oynandığını Sivrice Depremi görünür kıldı. Millet artık bilim dışı hezeyanlı akıllara inanmayıp, sorguluyor...