Cumhuriyet’in kuruluşunda, Türk Milleti iki büyük imtihan verdi. “Cehalet yenilmesi gereken en büyük düşmandır” diyen Atatürk liderliğinde,  bir yandan dış düşmanla bir yandan da cehaletle savaşılıyordu. “Milli Eğitim” ve “Misak-ı Milli” milletin ortak kırmızı çizgisiydi. Yunan taarruzu ile ordu Sakarya’ya geri çekilmek zorunda kalsa da, öğretmen ve öğrencilerin askere gitme yükümlülükleri ertelendi. 1921’in 16-17 Temmuz’unda aydınlık bir nesil yetiştirme hedefiyle, ateş çemberi altında I. Maarif Kongresi toplandı. Millet, eğitimi ‘millileştirme’ sorumluluğunu bu kongreye yükledi.

100 YILLIK UYARI

Başkanlığını Ziya Gökalp’in yaptığı I. Maarif Kongresi’nde kimler yoktu ki? Edebiyatçı Köprülüzade Fuat Bey, Hukukçu Mustafa Zühtü Bey, Tıpçı Dr. Vasfi Bey, Galatasaray’dan muallim Behçet Bey, Adana’dan köy okulu muallimi Şekip Bey, İzmirli muallim Hikmet Bey, Sivaslı beden eğitimi muallimi Sırrı Bey gibi 618 eğitim sevdalısı  oradaydı. Atatürk, cepheden gelip açtığı kongrede, ‘doğu-batı’ etkisinde yabancılaşmış eğitim sistemini, “Saçma sapan yöntemler” diye niteleyip, milletin geri kalmasında en önemli etken olarak işaret etti. “Gelişigüzel kurulacak yabancı bir eğitim, şimdiye kadar izlenen yabancı kültürlerin yıkıcı sonuçlarını tekrar ettirecektir” diye uyarıp, cepheye geri döndü.

MİLLİ BİR MESELE

MEB’den, Talim Terbiye’nin kuruluşuna, din derslerinin niteliğine kadar kongrede 25 önemli karar alındı. Bu kararlarla daha Cumhuriyet kurulmadan, Onu sonsuza kadar yaşatacak nesillerin yetiştirilme usulü belirlendi. Türkiye’ye özgü ilk yerli ve milli eğitim sistemi Köy Enstitülerinin fikir harcı da bu kongrede karılmıştı. 1939’da, yeri hâlâ doldurulamayan Hasan Ali Yücel, I. Maarif Şurası’nı toplayarak, “Eğitim öğretimi öyle bir kurmalıyız ki, her bir parçası birbirinden haberli işleyebilsin” dedi.  1940’ta eğitime açılan Köy Enstitüleri ise 1954’te kapatıldı. Atatürk’ün yıkıcı etkisine dikkat çektiği yabancılaşmış eğitim de, hızla geri döndü.

KİM TOPLAYACAK?

Sonra ne mi oldu? 1980 ihtilalinde, 1 yıl arayla 2 kez yapılsa da, geleneksel olarak her 4 yılda bir toplamda ise 19 kez Milli Eğitim Şurası toplandı. AKP İktidarında, 2006’da 17’ncisi, 2010’da 18’incisi, 2014’te de 19’uncu şura yapıldı. Son şuranın üzerinden 6 yıl, yapılması gereken 20’ncisinin üzerinden 2 yıl geçti. Oysa, kararları tavsiye de olsa tartışmasız bir milli eğitim mutabakatıdır. Kurtuluş Savaşı’nda bile eğitimde millilik, ortak akıl ve değerlerle oluşturulurken, toplanmayan şuralarla, eğitimde ortak akıl askıya alındı. Eğitim Bakanı Ziya Selçuk da, şurayı toplamakla mükellef TTK Başkanı Burhanettin Dönmez de, bir şura toplama kararı alamıyor.

AYDINLIKTAN KORKMAYIN

Neden mi? Türk Eğitim Sistemi’nde son 10 yıldır artan ötekileştirme, Cumhurbaşkanlığı sistemiyle birlikte eğitime dair tüm kararları, tek bir siyasi iradeye hatta kişiye bıraktı. Koronavirüs günlerinde dünya eğitimde yeni bir düzen kurarken, Türkiye korona hiç yokken elde ettiği milliliğe dair tüm kazanımlarını da bu süreçte kaybetme riskine girdi. Ulusal değerlere yabancı yeni eğitim sistemleri, kaçınılmaz sonla kapıdan bacadan her eve girecek. Türkiye bu sürece ulusal güvenlikli bir teknolojik altyapısı bile yokken hazırlıklı diyemeyiz. “Karanlıktan korkan bir çocuğu kolaylıkla affedebiliriz. Hayattaki gerçek trajedi yetişkinlerin aydınlıktan korkmasıdır” diyen Platon’un, 2500 yıl önce söylediği bu cümleyi eğitimciler çok iyi düşünmeli!

KARIŞIK BİR KOKTEYL

Hakkari’nin dağ köyündeki öğretmene de, eğitim fakültesindeki profesöre de fikri sorulmayacaksa, tavsiye kararları hayata geçirilmeyecekse şura toplanmasının da zaten bir anlamı yok. “Son şura kararlarından kaçı hayata geçti?” derseniz, bir kaçına birlikte bakalım; İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük ders saati azaltıldı. Fizik-kimya-biyoloji seçmeli ders oldu. İlkokul 3’e kadar din dersi artık zorunlu. Kutlu Doğum Haftası, 15 Temmuz’dan sonra kutlanmıyor. Okul müdürleri sınavı, ortalıkta hiç yok. Öğretmenlik Meslek Kanunu mu? Sabrederseniz, bir ara belki çıkar. Ülkede hâlâ bir üstün zekalılar okulu yok. Beyin göçü liseye indi, aklını alan gidiyor. O kadar da kötü değiliz yine de. Şura tavsiyesiyle, Otelcilik ve Turizm liselerinden ‘Alkollü içki ve kokteyl hazırlama dersi’ kaldırılıp, eğitimdeki en acil dert hızla çözüldü! “Bir bilen” emrettikçe, kalanı da çözülecektir.