Siyaset kurumunun, tribünlerden oy devşirme amaçlı eğitimde ideolojik yapılanması eğitim sistemini ilkokuldan üniversiteye çökertti. Üniversiteler, çok para kazanmak isteyenler için artık İş ve İşçi Bulma Kurumu gibi oldu.  Cübbelerini  çıkarıp işçi tulumu giyen akademisyenler de,  bu sürece sessizlikleri ile ortak oldu. Eleştirel düşünen, sorgulayan, analiz eden, entelektüel bireyler yetiştirme sorumluluklarından sıyrılan profesörler, kampüslerin fabrikaya çevrildiği bu süreçte artık birer usta başıydı. ‘Dünya klasiklerini, biz ortaokulda okuduk. Üniversiteliler bile şimdi..” diye başlayan cümleler aslında, yükseköğretimin değil aynı zamanda ilköğretimden üniversiteye topyekün bir iflasının ilanıdır.

40 YILLIK GİYOTİN

Uçurumdan yuvarlanan Türk eğitim sistemindeki kötü gidişi görmek için 1980’den bu yana 40 yıllık üniversite sınavı serüvenine çok iyi bakılmalı. Ülkede son 40 yılda merkezi sistemle yapılan sınavlara 54 milyon 663 bin 394 genç üniversiteli olmak için girmiş. Onların, yüzde 35’ini oluşturan 19 milyon 359 bin 150’si üniversiteli olurken, 35 milyon 304 bin 244’ü sınav giyotininde elenmiş. Milyonların yarış dışı kalması artık sorgulanmalıdır. Sistem kurucularının başarısızlığı, komşu kızı Ahmet ve Ayşelerin başarısı üzerinden normalleştirilme safhasını geçmiştir. Bilesiniz ki, ‘Bizim çocuk aptal çıktı da elendi’ öğretisi toplumda artık kabul görmüyor. Buna rağmen 40 yıllık değişmez alışkanlığıyla bu ülkede eğitimi yönetenler, 43 gün sonra 18’inde 2.5 milyon genci ağır psikolojik baskı ve koronavirüs tehdidi altında yine bir sınavda yarıştıracaklar.

ZORUNLU ÇÖKÜŞ

Liseyi bitirmiş 628 bin 796 öğrenci  2019 YKS’de 15 soruyu doğru çözemediği için baraj altında kalmıştı. Ailelere, ‘Senin çocuğuna biz aslında 12 yıl zorunlu ama çok niteliksiz bir eğitim verdik. Okuldaki her yılına karşılık 1.2 soruyu bile doğru çözemedi’ diye kim diyebilirdi ki? Genel kültür sorularını çözemeyen, okuduğunu bile anlamayan nesil bundan sorumlu tutulamaz. Ancak şimdi 2020 YKS’de baraj puan 180’den 170’e indirilerek, üste 30 dakika ek süre de verilerek, bu çocuklar üniversiteli yapılma telaşına düşüldü. Boş kontenjan ve kasalar, eş zamanlı doldurulmak isteniyor gibi görünüyor.

ÜNİVERSİTELERİN İFLASI

İktidar, 18 yıl önce 78 üniversite ile yükseköğretimi devralmıştı. ‘Her ilde bir üniversite’ politikasıyla son 11 yılda üniversite sayısı 78’den 207'ye çıkarıldı. Üniversite vardı ama 680 bölümde hoca yoktu. ‘Senin kız, benim oğlan, gelin, damat’  derken hukuk fakültelerine ilahiyatçı dekan bile atandı. ‘Çaktırma, kızların resimlerini de görmüş oluyoruz böyle...’ diyen Atatürk’ün kurduğu Gazi Üniversitesi Fen Fakültesinin Dekanı Prof Dr. Orhan Acar’ın bu sözleri sadece bir istismar değil aynı zamanda hakkıyla unvanını taşıyan bilim insanlarını utandıran bir gerçektir. Gençler artık kendilerinin geleceği için değil de, dost ahbap istihdamı için yeni üniversiteler ve bölümler açıldığından şüphe duymamayı işsiz kala kala öğrendi.

AMFİDE TEK BAŞINA

YÖK 2020 verilerine göre; ‘Bir dakika, bu bir üniversite değil’ diyen yüzbinlerce genç, tam 976 bölümü hiç tercih etmeyerek, öğrencisizlikle cezalandırdı. Tek bir öğrencinin tercih ettiği mimarlık, mühendislik, ziraat, tarım, uzay bilimleri, adalet, sanat, sağlık ve  konservatuar gibi yüzlerce bölümler de var. Bu gençler, Anadolu’nun dört bir yanında plansız açılan üniversite ve bölümlerde tek başlarına okuyorlar. En fazla doktora düzeyinde bir akademisyenden ders alıp,  bir profesörle hiç karşılaşmadan üniversite diplomaları da olacak. Üniversite bitirecekler ama tek bir tane dahi sınıf arkadaşları olmayacak. Onlar hangi üniversitelerdeler? Yazsak, tefrika olur. Bazı örnekler şöyle; Şeyh Edebali Tarım Bilimleri’nde 1 kız çocuğu, Akdeniz İşletme’de 1 erkek, Erciyes Sivil Havacılık’ta  bir erkek, Van Yüzüncü Yıl Mimarlık’ta bir kız bir oğlan diye sıralanıyorlar...

YIKILSIN TAHTIN

Türkiye’nin en köklü yüksek öğretim kurumlarından 44 yaşındaki Harran Üniversitesi’nde de tek başına okuyan bir öğrenci var. YÖK Genel Kurulu kararıyla  2011’de bu üniversiteye bir de Devlet Konservatuarı kuruldu. Aradan 9 yıl geçti. Halen farklı sınıflarda 12 öğrencisi olan konservatuarı, 2019’da sadece bir erkek öğrenci daha tercih etti. Sınıfta tek başına olsa da, yine de çok şanslı. En azından, kampüste üst sınıftan abileri ve ablaları var. Sınıf arkadaşlarına arya söyleyebileceği bir orkestrası olmasa da kampüste, ‘Kararsın bahtın, yıkılsın tahtın. Yalvardım yakardım, yol bulamadım’ diye yükseköğretimin ruhuna hep birlikte merhum Urfalı Kazancı Bedih’ten bir gazel tutturabilirler...