17 Ağustos 1999...

O yakıcı yaz gecesi gerçekleşen büyük Marmara Depremi’nde yaklaşık 18 bin yurttaşımız hayatını kaybetti, 24 bin kişi de yaralandı.

Enkaz altında kalanlardan biri de ülkemizin en büyük sivil toplum örgütü olan, hepimizin sevgilisi Türk Kızılayı idi.

Kızılay ekiplerinin felaket bölgesine zamanında yetişemeyip gereken yardımları yapamaması, toplumda infial yaratmıştı.

Herkesin zihninde aynı soru vardı:

“Kızılay’ı böylesine acınası, böylesine çaresiz duruma düşüren gerçek neydi?..”

★★★

Arena ekibi sorunun cevabını bulmakta gecikmedi.

Siyasetin güdümündeki Kızılay, yandaşlar için istihdam deposuna dönüştürülmüş ve bu liyakatsız ellerde çağın çok gerisinde kalan hantal bir yapı oluşmuştu.

Arena kameralarının Kızılay depolarında kaydettiği görüntüler acı gerçeği tüm çıplaklığıyla gözler önüne seriyordu.

1939 yılından kalma, üzerleri bir karış toz tutmuş pamuk ve gazlı bez paketleri, yırtık maskeler, çalışmayan, paslanmış tansiyon aletleri, çatısı çökmüş depolarda çürümeye terk edilmiş küflü battaniyeler, yataklar, giysiler ve çeşitli yardım malzemeleri...

★★★

Kimsenin hesap sormadığı bu başıboş ortamda yolsuzluk iddiaları da ayyuka çıkmıştı. Yağmur geçiren çadırları ihaleyle Kızılay’a satanlar, Arena kameraları önüne geçip, kime ne kadar rüşvet vererek bu işleri aldıklarını tek tek itiraf etmişlerdi.

★★★

Arena ekibinin toplumu sarsan Kızılay haberlerinden sonra peş peşe gerçekleşen yönetim değişikliklerinin ardından, nihayet 2005 yılında, bu tarihi kurumu ayağa kaldırıp devrim gibi bir değişime imza atacak Tekin Küçükali başkanlığındaki yönetim iş başı yaptı.

Küçükali ve ekibi Kızılay’ı, üzerine yapışan enkaz kalıntılarından kısa sürede kurtarıp, gerek yurt içinde gerekse uluslararası alanda övgüye değer bir yardım kuruluşu haline getirmeyi başardı.

Öyle ki Kızılay, tsunamiden sonra Endonezya’nın Banda Aceh eyaletinde 1053 konut, dört okul yaptı. Bunlardan Mustafa Kemal Atatürk Lisesi, eyaletin en büyük okulu oldu. Ünlü New York Times gazetesi bile, 2007 yılı temmuz ayında Endonezya’daki tsunami felâketinden sonra uluslararası yardım gruplarının inşaatlarındaki sorunlara yer veren bir haber yayınladı. Haberde tüm olumsuz örnekler sıralandıktan sonra, sadece Türk Kızılayı’nın tuğla evlerinde yaşayanların ne kadar memnun olduğu yazılıyordu.

★★★

Pakistan depreminde de oraya ilk giden Türk Kızılayı idi. 11 bin çadır kuruldu. 100 bin insana aylarca bakıldı.

Güney Asya depremi ve tsunami felaketinde Kızılay, Endonezya ve Sri Lanka’ya gitti. Kampanyalarda 40 milyon dolara yakın para toplanmıştı. Sri Lanka’da Midigama isimli bir Türk köyü kuruldu. Burada Atatürk’ün annesi Zübeyde Hanım’ın adını taşıyan bir anaokulu, sağlık ocağı, 22 dükkan ve bir toplum merkezi inşa edildi. Bağışçıların isimleri sokaklara verildi. Budistler için de bir tapınak yapıldı. Kızılay, bir köye traktör aldı, su arıtma tesisi yaptı. Evlerin teslim töreninde Budist olan Midigama belediye başkanı, Müslümanlarla Budistlerin ilk kez aynı törende bir araya geldiklerini söyledi. Budistler kendi dualarını ettiler, imam da Kur’an okudu.

★★★

Bunlar Küçükali döneminde Kızılay’ın başardığı ilklerin ve alkışlanacak hizmetlerin küçük bir bölümü. Hepsini yazmaya kalksam sayfalar almaz.

“Kızılay’da devrim gibi değişim oldu” derken, inanın hiç abartmıyorum.

★★★

Ama burası Türkiye...

Güzel ve yalnız ülkemizde ne yazık ki hiçbir başarı cezasız kalmıyor.

Tekin Küçukali de siyasetin güdümünde çalışmayı kabul etmeyince, istifa edip ayrılmak zorunda bırakıldı. (2011)

★★★

Günümüze gelirsek;

Elazığ ve Malatya’da 41 canımızı kaybettiğimiz depremin hemen ardından Kızılay Genel Başkanı Kerem Kınık’ın SMS’lerle yardım çağrısında bulunması büyük tepki topladı.

Evet, Kızılay bağışlarla yaşıyor.

Çok kişinin zannettiği gibi bir devlet kurumu da değil. Maaşlı profesyonellerin dışında, gönüllülerin hizmet verdiği en köklü sivil toplum örgütü.

Ama toplumdaki algısı maalesef iyi değil.

Bunun nedenini anlamak için Uğur Mumcu’nun yolunda ilerleyen değerli soruşturmacı gazeteci Murat Ağırel’in Yeniçağ’da yazdıklarına bakmak yeterli.

Ona göre Kızılay, siyasetin yönettiği, yandaşların görev yaptığı, yolsuzluk ve usulsüzlük iddialarıyla çalkalanan bir kurum...

Yani Kızılay’ın 17 Ağustos 1999 depreminde çağın gerisine düşmesine neden olan alışkanlık ne yazık ki geri dönmüş durumda!..

İnternette gazetecilik yapan Celal Eren Çelik’in 8 milyon dolarlık bir bağışın Kızılay üzerinden yandaş Ensar Vakfı’na aktarıldığını öne sürdüğü haberi ise “Vah Kızılay, vah” dedirtiyor!..