“Bu hayatı bir kez yaşayacaksınız. Öyle büyük hayaller kurun ki gerçekleştirmek için tüm gücünüzü verin. Öyle aşık olun ki, uğruna tüm dünyayı karşınıza alabilme cesaretini gösterin. Öyle arkadaşlıklar edinin ki, gerçek ve samimi olsun...”

★★★

Hayaller, tutkular ve arkadaşlıklar üzerine söylenmiş bu sözler, önceki gün kovid-19 nedeniyle kaybettiğimiz saygın bilim insanı, daha doğrusu bilim şehidi Prof. Dr. Cemil Taşçıoğlu’na ait.

Onu yakından tanıma bahtiyarlığını yaşamış meslektaşları, öğrencileri ve hastaları için merhum Cemil Hoca, herkese anlatılması gereken liyakatta muhteşem bir hekim ve çok değerli bir insandı...

★★★

Örneğin öğrencilerinden Dr. Bahar Eryaşar’ın okurken gözlerimi yaşartan anlatımında olduğu gibi:

“Ben öğrenciyken Cemil Hoca çakı gibi bir uzmandı. Dahiliye rotasyonumda, o müthiş enerjisiyle odadan odaya uçarken, ben de civciv gibi peşinden ayrılmazdım; ağzından çıkan her sözü yakalayayım, hastanın derdini bir dedektif gibi çözüşünün bir tek anını kaçırmayayım diye...

Bilgisi öyle uçsuz bucaksızdı ki, anlatışı kocaman bir okyanusun küçücük bir çeşmeden akışına benzerdi. Ne kadar anlatsa, geride o dev okyanus kalırdı. Hep coşkuyla, sevgiyle ve güler yüzle anlatırdı.

★★★

Kendisine özgü enerjisi, öğretme-paylaşma coşkusu, güler yüzü, tanıdığım ilk günden son görüşüme kadar değişmedi. Kimsenin sözünü dinlemeyen yaşlı teyzelerin, amcaların yatağına oturup sohbete koyulur, sonuçta en zor hastayı bile elini öperek ikna etmeyi başarırdı. Vizitte bir koğuşa girdiğinde, ona çevrilen bakışlarda sevgi, saygı, minnet ve umut okunurdu.

Ekibindeki profesöründen uzmanına, hemşiresinden asistanına, öğrencisinden temizlik işçisine, herkesi hiçbir zaman ayırmadan bağrına basardı.

★★★

Yıllar geçti. Benden sonra da binlerce öğrencinin, binlerce hastanın hayatına dokundu. O tadına doyulmaz vizitlerden sonra kah servisteki toplantılarda, kah salı vakası toplantılarında o bilgi ve insanlık okyanusundan süzülenleri adeta yudumlayarak ve hiç doymayarak dinlemeye devam ettik.

Ondan sadece tıbbı değil, hayatı ve alçakgönüllü olmayı da öğrendik.

★★★

Öylesine özdeş olmuştuk ki, yanımızda değilken bile bizimleydi.

Hiç unutamıyorum. Çok soğuk bir kış günü pazara gitmiştim. Üşüyorum, sıcak tutacak bir kabana ihtiyacım var. Gündüz okuyup gece çalışıyorum ama öğrencilik hali işte; ancak pazara yetecek kadar param var.

Bir tezgahta tam aradığım gibi bir şey buldum, lakin fiyatı cebimdeki paranın neredeyse iki katı. Satıcının da o kadar indirim yapması imkansız. İstemeye istemeye bıraktım. Sohbet ederken İTF’den (İstanbul Tıp Fakültesi’nden) olduğumu öğrenince adam ‘Cemil Taşçıoğlu’nu tanır mısın?’ dedi. Şaşırarak ‘Evet, hocamdır. Ama siz onu nereden tanıyorsunuz?’ dedim. ‘Haydi al, kaban senin olsun. Hocana da selamlarımı, saygılarımı söyle. Haftaya çayımı içmeye pazara bekliyorum kendisini’ dedi. O kabanla soğuk kış aylarını üşümeden geçirdim. Cemil Hoca’nın sayısız iyi yanlarından kim bilir hangisi, paranın kalan kısmını ödedi?..

★★★

Durumunun ağırlaştığını biliyordum, ama umut işte... Hem umudun ucunda Cemil Hoca var, kolay mı? Akşam hastane dönüşü evine gittiğimde babam haberleri izliyordu. Benim zihnim hocayla ve çıkarken hakkında konuştuklarımızla meşgul; dalgın, keyifsiz içeri girdim. Biraz sonra ekranda ‘Son Dakika’ notu çıkıp Zafer Arapkirli, hocamın adıyla cümlesine başladığında beni duyacakmış gibi haykırdım:

‘Sus! Ne olursun söyleme!..’

★★★

En son 10 yıl önce anneciğimi yitirdiğimde ağladım ben. 10 yıldır ilk defa ağlıyorum, gözyaşlarımı durduramadan. Canım çok yanıyor. Yıkılırsak öğrettiklerine nankörlük olur. Ama amfilere onsuz ilk girişimiz nasıl olacak, bilmem. ‘Hipokrat’ın Çapa koridorlarında dolaşan ruhudur’ demişti biri hocamız için. Hep orada olacak...”

★★★

Sevgili okurlarım,

Bu yazıyı, sevgi, saygı, minnet ve rahmetle andığımız Prof. Cemil Taşçıoğlu ile kovid-19’dan kaybettiğimiz tüm şehit bilim insanlarımızın aziz hatıralarına ve hastalarının canlarını kurtarmak için kendi hayatlarını tehlikeye atan sağlık çalışanlarımıza adıyorum...