Bugün, Gazi Mustafa Kemal Paşa ile ona inanmış kahraman silah arkadaşlarının ve Kuvayı Milliyeci Anadolu halkının, güzel İzmir’i, emperyalist devletlerin tüm güçleriyle destekledikleri Yunan işgalinden kurtarışlarını kutluyoruz.

Bugün, düşman askerlerinin, 15 Mayıs 1919 sabahı Kordon’da yürüyüşe geçtikleri sırada, “Olamaz, olamaz! İzmir’e böyle ellerini kollarını sallayarak giremezler” diye haykırarak ilk kurşunu sıkan Hukuk-u Beşer gazetesinin sahibi, büyük yurtsever Hasan Tahsin’in şahadetiyle başlattığı şanlı direnişin, Yunan’ı ve hain işbirlikçilerini denize döküşünün 98. yıldönümünü görmenin eşsiz mutluluğunu yaşıyoruz.

Bugün, henüz 8 yaşındayken, 1.Dünya Savaşı cephelerinde savaşmak üzere evinden ayrılan babası  Çetmili Kara Ali Çavuş’a, 11 yıl sonra Büyük Taarruz günlerinde Dumlupınar’da kavuşup kucaklaşan, babasının orada şehit düşmesinden sonra, düşmanı yüzlerce kilometre kovalayıp İzmir’e, Milli Ordu’nun en ön saflarında girdiği sırada, kendisi de şehit olan Sancaktar Onbaşı Mehmet ve tüm şehitlerimizin aziz hatıraları önünde minnet ve rahmetle eğiliyoruz...

“Şanlı zafer hepimize kutlu olsun” diyoruz...

★★★

Bugün ayrıca, adları basın tarihimize silinmez harflerle yazılacak olan değerli meslektaşlarımız Murat Ağırel, Barış Pehlivan ve Hülya Kılınç’ın özgürlüklerine kavuşmalarını bekliyoruz.

Hasan Tahsin, milletimizin özgürlüğü için savaşmıştı. Onlar da milletimizin haber alma hakkı ve basın özgürlüğü için verdikleri mücadele nedeniyle, aylardır zindanda yatıyorlar.

Murat Ağırel kardeşim, Silivri Cezaevi’nden gönderdiği son mektubunda şöyle diyor:

“Ağabey,

Sen yılların gazetecisisin. Kitaplar yazdın, binlerce de okudun.

Şimdi sana soruyorum; bir kitabın bir sayfasıyla tüm kitap hakkında, bir sayfanın bir paragrafıyla tüm sayfa hakkında, bir paragraftaki bir cümle ile tüm paragraf hakkında, bir cümledeki tek kelime ile de tüm cümle hakkında yorum yapabilir misin?

Hayır mı?

Yapanlar var ama!..

Hani şehitlerimize kahraman diyerek yad ettiğim bir tweetim vardı ya, işte ben o tweet mesajımdaki tek bir kelime ile, yabancıların da anlayacağı şekilde “ifşa” yapmışım!..

Vallahi bunu mahkemede öğrendim. Editörüm haklıymış. “Murat cümlelerin çok uzun, kısalt” der dururdu.

“Olmaz öyle şey, delil vardır, tanık vardır” diyorsun ama yok işte.

Delil yok ama benim delilleri karartma ihtimalim varmış!..

Ayrıca hakkımda tanık da yok ama, olmayan tanığın olmayan beyanı varmış!..

Ha bir de unutmadan söyleyeyim; iki defa kendim mahkemeye ifade vermeye gitmeme rağmen, kaçma şüphem de varmış!...

Vallahi saçmalamıyorum.

Bunları mahkemede söylediler. İftira atacak halleri yok ya! Neyse...…

Ağabey,

Senden ricam, hani olur da “adalet” ve “vicdan” kardeşleri görürsen,  9 Eylül’de (bugün) Çağlayan Adliyesi’nde beklediğimi söyler misin? Çok özledim onları, 183 gündür hasret kaldım!..”

★★★

Murat Ağırel, Barış Pehlivan ve Hülya Kılınç’a, bugünkü duruşmada özgürlüklerine kavuşacakları ümidiyle, kucak dolusu sevgiler gönderiyorum. Sincan Cezaevi’ndeki yiğit meslektaşımız Müyesser Yıldız’ın da bir an önce özgür kalmasını diliyorum.

9 Eylül Özgürlük Günümüz tekrar kutlu olsun...