Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın “Kıbrıs’ta çözüm federasyondur. Aksi halde, KKTC bölümünü Türkiye ilhak edebilir. Tayfur Sökmen olmayacağım” şeklindeki sözlerinin yarattığı haklı infial sürüyor.

Tepki gösterenlerin başında da merhum Hatay Cumhurbaşkanı Tayfur Sökmen’in yakınları geliyor. Örneğin üçüncü kuşak torunu Necla Tuba Sökmenoğlu, bu köşeye gönderdiği mektubunda Akıncı’yı açıklamaları nedeniyle kınıyor ve ona adeta tarih dersi veriyor:

★★★

“Son dönemde yaptığı açıklamalarla oturduğu Cumhurbaşkanlığı makamını doldurmayan ilgili şahsiyeti, liberal bir rüzgar yaratarak oy avcılığı yaptığı bu hadsiz açıklamaları nedeniyle kınıyorum.

Kendi yurttaşlarımızın, soydaşlarımızın, kardeşlerimizin yaşadığı zulme son vermek amacıyla; üstelik o günün şartlarında tüm dünyayı karşımıza alarak
yapılması gerekeni yapıyoruz, ardından da binbir zorlukla ambargoları, bir nevi cezalandırılmayı göğüslüyoruz, doğal olarak devletin en üst mertebesinden gelen o açıklamaları içimize sindiremiyoruz. Kuzey Kıbrıs’ın Türkiye’ye bağlanmasının korkunç olacağı ifadesi, dökülen onca kana, bu ülkenin yüreğinde yer alan Kıbrıs sevgisine ve aramızdaki bağa hiç mi hiç yakışmadı. 



Ama yakışıksızlıktan daha da üzücü olan ve insanın kanını donduran, kanımca iki temel konu var:

Birincisi; Rauf Denktaş gibi haklı bir mücadelenin simgesi olan dava adamının koltuğunda esef verici bu sözleri sarf etmiş olması. Nereden nereye gelindi diye sorguluyor insan, işte tam bu noktada hangi politikalarla bu anlamsız dönüşümü yaşadığımız, nasıl Denktaş duruşundan ve mücadelesinden Annan Planı’na, oradan Talat’a, oradan Akıncı’ya kadar geldiğimiz, bu iz düşümünün kaçınılmaz oluşu gibi bazı noktaların iyi analiz edilmesi gerekiyor. Bu konuları siyasiler tartışmalıdır, yarın yapılacak başka yanlışlardan kaçınılmalı ve ortak çıkarlarımızla uzun dönemli devlet politikaları inşa edilmesi gerekliliği her daim hatırlanmalıdır.

★★★

İkincisi ve diğer önem verdiğim konu ise; bir yandan şahsıma ve mensup olduğum aileme dokunması, diğer yandan da tarihine sahip çıkan herhangi bir yurttaş gibi, bu ülkenin asil mücadelesine ve Atamızın son vasiyetine dil uzatılmasıdır. Her dönemde, türlü hesaplara sahip, projelerin ve planların parçası olan ya da tarih bilgisinden yoksun ve tarih yazan vatanperverlerden bihaber insanlar olabilir. Öncelikle, Tayfur Sökmen yıllarca vatan diye haykırdığı her bir mücadele gününün hayali ile zaten Misak-ı Milli içerisinde yer alan ve 40 asırdır Türk yurdu olan Hatay için olması gereken şekilde hareket etti. Referandumla değil, Hatay Meclisi’nin kararıyla, tek başına değil, liderlik ettiği dava arkadaşları ve tüm Hatay halkı ile beraber, Atasının ülküsünden gitti. Kendi milletinden ve devletinden başka hiçbir milletin ve devletin işbirlikçisi olmadı. Tüm bu gerçeklerin karşısında, yıllar sonra ne yazık ki kendi görüşünü tarif etmek için anlamsız kıyaslarla popülist kazanımlar elde etmeyi amaçlayan bir devlet başkanı, dönüp dolaşıyor Tayfur Sökmen’i iç siyaset malzemesi olarak diline doluyor.

★★★

Ve sebebi ne olursa olsun bu devlet başkanının, ömrünü Hatay davasına adamış olan, hayatını gerek Kuvayı Milliye cephesinde, gerekse siyasi mücadele içerisinde geçiren, emperyal güçler tarafından hakkında idam kararı çıkarılan, ama Milli Mücadele’den bir an olsun ayrılmayan, kendi tabiriyle eşsiz Atatürk’ünün izinden bir an olsun uzaklaşmayan, soyadını ve kanını onurla taşıdığım dedem Tayfur Sökmen gibi bir kahramana benzemek istemediğini belirtmesi, bende ve birçok kişide tarif edilemez bir his yaratıyor, tam bir ironi, tam bir aymazlık. Bilmeli ki, kendisinde olmayan tüm değerli özellikler, Tayfur Sökmen’de var. Bir devletin başında, tarihin ağırlığı ve yükünü taşırken bir kesime şirin gözükmek veya bir projenin, bir planın parçası olmak için en ufak bir benzerlik taşımadığı ve asla da taşımasına imkan olmayacak Tayfur Sökmen’i diline dolaması affedilemez. Elbette insanlar fikirlerini söylemekte özgürdür ancak bir devletin sorumluluğunu almış kişiler, bu tarz yersiz benzetmeler, kinayeler ve hadsizlikle bir devleti idare edebilirler mi? Edebiliyorsa da bunları zikrettiğinde ‘Hangi planın, projenin bir parçası? Neyin bedeli’ diye sorular belirmiyor mu insanda! Bu aymazlık kalplerde her şeye rağmen bir yara açmıyor mu?

★★★

Diğer taraftan bu şahsın yarattığı tek fayda, kendi kendini lekelerken, Tayfur Sökmen’in, dürüstlüğüne ve vatanseverliğine neredeyse istisnasız tüm ülkenin kefil olduğunu ve sahip çıktığını göstermek, değerini yeniden hatırlatmak oldu. Karşılık beklemeden, mütevazı kişiliğiyle, onuruyla Milli Mücadele’yi sürdüren Tayfur Sökmen ve onun gibi her bir kahramanın bu yurdun insanında hatırı büyükmüş, bunu gördük.

Bir yanda tarihte Akıncı gibiler var; o koltuklarda oturan herkesin ülkesine, insanına, soyuna bir borcu ve sorumluluğu olmalı, bunu hiçe sayanlar bir dönem yığınla oy alsalar da hiç fark etmiyor, çünkü upuzun tarih yolculuğunda gelecek nesiller tarafından nasıl anılacaklarına ya da nasıl anılmayacaklarına kendileri karar veriyorlar. Bir yanda da Tayfur Sökmen gibiler var. Her kesimden, her görüşten farklı kişiler dedem gibi vatanseverlerin ruhunu minnetle yad ediyorlar, biz de diğer kıymetli büyüklerimiz gibi, dedelerimizin bize bıraktığı soyadını onurumuzla, şerefimizle taşıyoruz, ne mutlu bize! Bizlere, kadın erkek fark etmeden her yaştan, her bir aile ferdine soyadının yanı sıra bir vatan ve Atatürk’ün mirasına, ilkelerine ve fikirlerine bekçilik edecek bir özgüven bıraktı.

★★★

Bu aralar en çok bu sözü duyduk, ben de şahsım ve diğer aile fertlerim gibi Akıncı’ya cevap hakkımı kendimde görüyorum; Tayfur Sökmen gibi isteseniz de olamazsınız! Çünkü aynı nüveye, aynı değerlere ve aynı ideale sahip değilsiniz! Çıkarlar devreye girdiğinde insanlar ikiye ayrılıyor, siz ve sizin gibiler, etrafınızdakiler, başka kulvarlardasınız, bizler başka kulvarlardayız...

Değerli Uğur Bey, size ve okurlarınıza en içten saygılarımla,

Necla Tuba Sökmenoğlu.”