Pazar gecesi Cumhurbaşkanı Erdoğan Kanal-D ve CNN Türk ortak yayınında konuşurken “İranlı General Kasım Süleymani ve beraberindekilere füzeli saldırının yapıldığı gece, ABD Başkanı Trump’la konuştum. Bana birkaç saat sonra saldırıda bulunacaklarını söylemedi” dedi.

★★★

Oysa Suriye krizinin alevlendiği günlerde ne diyordu dönemin kudretli Başbakanı Ahmet Davutoğlu?

“Bu coğrafyada artık oyun kurucu biziz. Bizim haberimiz olmadan kuşlar bile bir yerden bir başka yere uçamayacak. Ecdat mirası olan topraklarda Osmanlı’yı yeniden inşa ve ihya edeceğiz. İki ay gibi kısa süre içinde Suriye’nin başkenti Şam’da cuma namazı kılacağız!..”

★★★

Aradan aylar değil, yıllar geçti.

Hayaller peşinde koşma uğruna “Suriye Krizi”ne balıklama dalmanın ve ısrarla yanlış politikalar uygulamanın ülkemize çıkardığı acı fatura ortada.

Milyonlarca göçmen...

Bölgede giderek artan istikrarsızlık...

Ve büyük itibar kaybı...

★★★

Kuşların bile bizden habersiz bir yerden başka bir yere uçamayacakları iddiasını dünyaya duyurduğumuz günlerden, Ortadoğu’yu hatta dünyayı kan gölüne çevirme tehlikesi yaratan füzelerin uçuştuğundan haberdar olamadığımız günlere!..

Çok acı değl mi?..

★★★

Oysa gerçek oyunu görmek için “stratejik derinlik” sahibi olmaya hiç gerek yoktu. CIA’nın eski Ortadoğu Bölge Şefi Robert Baer’in ürkütücü bir cesaret ve açık sözlülükle dile getirdiklerini bilmek bile yeterliydi.

Zira Baer, gerek yazdığı kitapta, gerekse televizyon konuşmalarında “Sünni-Şii savaşını tetikleyelim! Ayrıca niye biz ölelim ki? Bırakalım Sünni ve Şii Müslümanlar kendi aralarında birbirlerini öldürsünler” diyordu.

Bununla da yetinmiyor, “Ortadoğu’da sınırların yeniden düzenleneceğini” itiraf ediyordu!..

Sadece o mu?

ABD’nin en derin Dışişleri Bakanlarından Condoleezza Rice, Ulusal Güvenlik Danışmanı olduğu 2003 yılında, Washington Post Gazetesi’ne yazdığı makalede Ortadoğu coğrafyasında uygulanacak kanlı senaryonun ipuçlarını şöyle veriyordu:

“Ortadoğu’daki 22 devletin rejimleri, sınırları ve haritaları değişecek. Türkiye de bunların içinde!..”

★★★

Rice’ın yazısının üzerinden çok geçmeden kıyamet kopuyor, adına “Arap Baharı” (!) denilen kara kışla birlikte, Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) adım adım hayata geçirilmeye başlanıyordu.

Libya’da kargaşa çıkıp, kendilerine “Koalisyon Gücü” diyen emperyal ülkeler saldırıya geçtiğinde, dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan, “NATO uçaklarının Libya’da ne işi var?” diyerek gelen tehlikeyi işaret ediyor, ancak o da kısa bir süre sonra, bu güçlerin safında yer alıyordu!

★★★

Diktatörlerin devrileceği ve yerine demokrasinin egemen kılınacağı söylemiyle başlatılan operasyonun sponsorluğunu, diktatörlükle yönetilen ve ABD emperyalizminin sadık hizmetkarı olan Suudi Arabistan’ın mezhepsel hegemonya uğruna üstlenmesi bile, tartışma konusu yapılmıyordu!..

★★★

Oysa emperyalizmin bayraktarı ve oyun kurucusu ABD/İsrail ortaklığı ürünü olan BOP’un uzun vadeli hedefi belliydi:

Bu toprakların petrol zenginliklerine oturulacak, ekonomide dev adımlar atan Çin ve gelişmiş Uzakdoğu ülkelerine giden enerji yolları tutulacak, İsrail’in korkulu rüyası İran’a ambargo uygulanarak zayıflatılacak, Suriye örneğindeki gibi mezhep çatışmalarıyla Müslümanlar birbirine kırdırılacak, petrol fiyatları düşürülerek yüksek maliyetle petrol üretimi yapan Rusya’ya ekonomik pranga vurulacaktı!..

★★★

Türkiye de, Suriye ve İran’dan sonraki hedef ülkeydi. Çünkü üniter yapısı ve güçlü ordusu, senaryonun arzulanan biçimde hayata geçirilmesinin önündeki en büyük engeldi. O halde zayıflatılmalı ve Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) caydırıcı özelliği tırpanlanmalıydı.

Nitekim öyle de yapıldı. Emperyalizm FETÖ maşasını devreye soktu ve gerek içerideki güçlü yapılanma, gerekse 15 Temmuz hain kalkışmasıyla TSK’nın caydırıcı gücüne ağır darbeler indirdi!..

Nihayet ABD; İsrail’in güvenliğini sağlamak amacıyla Suriye topraklarında kurulacak Garnizon Kürt Devleti kartını, (üniter yapımıza bir tehdit olarak) öne sürdü!.. Sonra da yaptırım tehditlerini...

★★★

Sözün özüne gelirsek;

Yazar Salih Tuna’nın dediği gibi; diline, dinine, mezhebine, kavmine ve coğrafyasına bakılmadan ABD emperyalizminin zulmüne maruz kalanların yanında olmak, insanlık görevidir...