Geçenlerde başarılı haberci, sevgili İsmail Küçükkaya, Gökmen Ulu kardeşimin imzasını taşıyan “Olağanüstü Bir Hayat” kitabımızı konuşmak üzere davet edince, İstanbul-Kazlıçeşme’deki FOX TV binasına gittik.

Daha önce depo olarak kullanılan tarihi yapı çok güzel restore edilerek, televizyon yayınına uygun hale getirilmiş.

Haber Genel Yayın Yönetmeni Doğan Şentürk dostumun, genç meslektaşlarımın ve beğeniyle seyredilen “Çalar Saat Programı”nın yapımcısı İsmail Küçükkaya’nın Gökmen’i ve beni sımsıcak konukseverlik örneğiyle karşıladıkları bu binaya ilk kez girmiş olmama karşın, bende unutulmaz anıları var.

★★★

Anlatayım:

Yıl 1986...

Dönemin ünlü bir peynir firmasının Trakya’daki mandırasında çok kötü koşullarda üretim yapıldığını ortaya çıkarmıştık. Haberi basın şehidi Çetin Emeç, Hürriyet’te manşetten vermişti. Mandıradaki durum öylesine berbattı ki, tüm ayrıntısıyla yazsam mideniz bulanır, devamını okuyamazsınız. Sadece hijyenin “h”sinin bulunmadığını, makinelerin kir pas içinde olduğunu ve çalışanların peynir çiğnedikleri çizmelerle tuvalete girdikten sonra yine aynı işe devam ettiklerini belirtmekle yetineyim!..

★★★

Haberin yankıları devam ederken bir ihbar aldık.

Arayan kişinin iddiasına göre; o firmanın yurt dışından getirdiği peynirler, son tüketim tarihleri geçince piyasadan toplanarak kiracısı olduğu o depoya getiriliyor, etiketlerindeki tarih değiştirildikten sonra, sanki yeni ithal edilmiş gibi piyasaya sürülüyordu!

Yaptığımız araştırma ihbarı doğrulayınca, durumu İstanbul Belediyesi Genel Sekreteri Atanur Oğuz’a ilettim. Çünkü o tarihlerde belediyelerin gıdaları denetleme yetkileri henüz ellerinden alınmamıştı. Üstelik sonradan trafik kazasına kurban giden merhum Atanur Oğuz asker arkadaşımdı. Yedek subay teğmen olarak vatani görevimi 24 ay süreyle yaparken o da son altı ayda, asteğmen rütbesiyle bölüğün takım komutanları arasında yer almıştı.

★★★

Atanur, “Tamam dostum, şimdi baktırıyor ve sana dönüyorum” deyince, foto muhabiri arkadaşımı deponun yakınlarında bir yerde konuşlandırdım. Atanur’dan önce o aradı ve depodan peynir yüklü bir kamyonun çıkarak hızla uzaklaştığını söyledi!..

Atanur Oğuz’dan beklediğim telefon ise birkaç saat sonra geldi. “Bizim ekipler depoda hiç peynir bulamadılar!.. Demek ki ihbar doğru değilmiş” diyordu!

Anladık ki, belediyeden birileri firmaya haber vermiş ve son kullanım tarihi değiştirilmek üzere depoda toplanan peynirler kamyona yüklenerek oradan kaçırılmış!..

★★★

Bunu neden bugün konu ettiğime gelince...

Hafta sonu İstanbul’daydım. Caddedeki satıcıdan simit ve eritme peynir alarak bir arkadaşımın ofisine gittim. Akşamüstü ofis çalışanlarıyla çay-simit muhabbeti yaparken, burnuma peynirden kaynaklanan bir küf kokusu geldi. Diğerleri de aynı kokuyu alınca, yemeyip çöpe attık.

Anlaşılan son kullanım tarihi geçen peynirler toplanıp etiketleri değiştirilmiş ya da eritilerek ambalajlandıktan sonra, yeniden piyasaya
sürülmüştü!..


Demem o ki; aradan 34 yıl geçmiş olmasına karşın, gıda terörü cephesinde yeni bir şey yok sevgili okurlarım.