Yine büyük Atatürk’e hakaretler yağdırıldı, lanetler okundu. Bilgi, akıl, vicdan ve insaf sahibi herkes, haklı olarak, bu dehşet verici nankörlük karşısında infiale kapıldı. Öyle ya, canını feda etmeyi göze alarak, yedi düvele karşı Kurtuluş Savaşı’nı kazanan, cennet misali vatanı bağımsızlığına kavuşturan Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e bunlar nasıl söylenirdi?..

★★★

Atatürk düşmanı bir çevrede yetişmiş olmasına karşın, dinimizi yobazların kulaktan dolma, çoğu uyduruk söylemleri yerine, Kuran’dan öğrenerek doğrusunu yapan, katıksız Atatürkçülüğünün yanı sıra başarılı bir deniz ressamı olarak ünlenen Mustafa Günen’e göre bu husumet, bu düşmanlık, Kurtuluş Savaşı’nı kazanan Atatürk’e değil, inanca ilişkin değişiklikler yapan Atatürk’e!.. Özellikle tekke ve zaviyeleri kapattığı için din tacirleri ve Kuran cahillerinin akıl, insaf ve edep dışı iftiralarla oluşturmaya çalıştıkları ama gerçekte hiç yaşamamış, sanal Atatürk’e!..

★★★

Günen içinde büyüdüğü bu çevrede olup bitenleri şöyle anlatıyor:

“Dinden nemalananlar ya da Kuran’ı iyi bilmeyenler, onu karalamak, gözden düşürmek için başlangıçta Kurtuluş Savaşı’nı Atatürk’ün kazanmadığını, aslında gökten inen manevi orduların kazandığını yaydılar. Ancak okuma yazma oranı artınca bu hikayede önemli bir sorun çıktı. O da ‘Atatürk’e yardım eden bu manevi orduların neden Osmanlı’ya yardım etmediği’ sorusuydu!  Buna ikna edici bir cevap bulamadıkları için hikayeyi değiştirdiler. Son derce dürüst bir insan olan ama kendisine aktarılan yalanlar nedeniyle Atatürk’ü hala sevmeyen annemin söylediğine göre; ‘Atatürk ilk Meclis’i kurduğunda içeriye sarığıyla ve cübbesiyle girmiş! Başta dindarmış! Onun için Allah ona yardım etmiş. Ama sonradan yoldan çıkmış, dine, tarikatlara, mezheplere düşman bir olmuş!..’

Bu hikayede de büyük çelişki vardı. Ben de ona ‘İyi de anne! Savaşta Atatürk’e yardım eden Allah, onun sonradan dine yapacaklarını bilmiyor muydu’ diyerek, bu gerçeğe dikkatini çektim.

★★★

Konuya Kuran ölçeğinden bakarsanız, aslında yüce Allah’ın, Atatürk’ün inanç konusunda yapacağı değişiklikleri bildiği için ona yardım ettiğini görürsünüz. Burada hemen ilgili ayeti vereyim;

MUHAMMED-7: ‘Ey iman edenler! Eğer siz Allah’ın dinine yardım ederseniz, Allah da size yardım eder ve ayaklarınızı sabit tutar.’ Gelişmelere bakarsanız Atatürk, silah arkadaşlarıyla birlikte yedi düvele karşı, tarihte örneği olmayan bir savaşı kazanmış, imkansızı başarmıştır. Böylece ayetteki ‘ayaklarınızı sabit tutar’ ifadesi gerçekleşmiş ve Allah, Atatürk ile arkadaşlarının ayaklarını sabit tuttuğundan onları hiçbir güç yıkamamıştır.

★★★

Kuran’a inananlar, kendilerine şu soruyu sormalılar: ‘Acaba Atatürk, tekke ve zaviyeleri kapatarak gerçekten de İslam dinine kötülük mü yaptı? Ya da Atatürk’ün yaptıkları dinde bir devrim miydi?..’

Bu soruların cevapları da Kuran’da var:

ENAM 159- ‘Şu dinlerini parça parça edenler ve kendileri de grup grup ayrılmış olanlar var ya, (senin) onlarla hiçbir ilişiğin yoktur. Onların işi ancak Allah’a kalmıştır...’

Görüldüğü gibi Kuran, her ne isim altında olursa olsun, bu tür grupların dinde parçalanmaya ve bölünmeye sebep olacağını söyler ve bunların Peygamberle hiçbir ilişkileri olamaz der. (Enteresandır, bütün tarikatlar kendilerini doğrudan Peygamberle ilişkilendirirler.)

Yine benzer ayetlerden ENAM 153, ‘Sonunda yoldan saptıracağı için din adına her türlü gruplardan uzak durulmasını’ söyler. Şurası da çok önemlidir; bu ayetlerde ‘Gruplardan doğru yolda olanlar vardır, onlar hariç’ diye bir ifade de yoktur. Hiçbirisinin Peygamberle bir ilişkisi yoktur diyerek noktayı koyar.

★★★

Peki, bu grupların hepsi de kötü müdür? Elbette hayır!..

İnsanlar tarih boyunca olduğu gibi bugün de birçok iyi niyetli, düzgün ve bilge kişilerin etrafında toplanırlar. Ancak sorun, grupların ve liderlerinin iyi veya kötü kişi oluşlarıyla ilgili değildir, başkadır.

HAC-52- de bizim Hz. Peygamberimizi de dahil ederek ‘Şeytan, istisnasız bütün Peygamberlere onlar her düşündüğünde veya her dilediğinde musallat oluyor. Ancak Allah’ın ayetlerle düzelttiğini’ söylüyor. Peygamberler şeytanın müdahalesini fark edemiyorlar. Ancak Allah düzeltince hataları görüyor veya öğreniyorlar. Kısacası Resulleri bile yanıltan şeytan, diğer herkesi hayli hayli yanıltır. İşte bu yüzden Allah, insan merkezli inanç gruplaşmalarının kapısını kapatmıştır. Nedeni kişilerle, gruplarla ilgili değil, yaratılış mevzuatı gereğidir.

★★★

Kuran’ı çok iyi inceleyen Atatürk, ondaki bu gerçeği fark etmiştir. Kuran hükümleri uyarınca iyisini kötüsünü ayırmadan tekke ve zaviyeleri kapatmıştır. İnancı bilime ve bilgiye emanet etmek için Diyaneti ve imam hatipleri kurmuştur. En önemlisi de anlaşılsın diye Kuran’ı Türkçeye çevirtmiştir; Görüldüğü gibi Atatürk’ün bu yaptıkları dine kötülük değil tam tersine doğrudan Allah’a ve Kuran’a büyük bir hizmettir.

Sonuç olarak Atatürk’ün inanca ilişkin uygulamalarının doğruluğu Kuran’dan yola çıkılarak çok kolay açıklanabilir.

Aslında bana göre Atatürk’ün dine zarar verdiği şeklindeki zehirli iftiranın çözümü ve panzehiri Kuran’dadır...”