“7 Ağustos 1998...

Futbolda Süper Lig, Çanakkale Dardanelspor-Fenerbahçe maçıyla başlıyor.

Maçtan önce Dardanelspor Başkanı Niyazi Önen’in, Güzelyalı‘daki evinin bahçesinde verdiği ızgara partisine; değerli dostlarım Prof. Haluk Şahin ve Ali Kutluer‘le birlikte katılıyoruz.

Kulüp başkanlığının yanı sıra, Dardanel firmasının da sahibi olan Niyazi Önen bize konuklarını tanıştırıyor:

Fenerbahçe Kulübü’nün efsanevi Başkanı Aziz Yıldırım... Gelibolu’daki 2. Kolordu’nun Komutanı Korgeneral İlker Başbuğ, Koramiral Atilla Kıyat ve diğerleri...

Bu isimlerle ilk kez, Önen ailesinin güzelim yaz bahçesinde tanışıyoruz.

★★★

İlker Başbuğ o yıllarda, Arena programında, Çanakkale Şehitler Abidesi‘nin bitirilebilmesi için yaptığımız haberleri dikkatle izlediğini söylüyor. Israrlı çabalarımız nedeniyle Haluk’u, beni ve tüm ekibimizi kutluyor.

Şehitler Abidesi’yle başlayan sohbet, Çanakkale Savaşları’yla sürüyor.

Haluk, Çanakkale Savaşları’nı anlatan bir belgesel üzerinde çalıştığını söyleyince, Korgeneral Başbuğ’un bu konuda engin bilgiye sahip olduğunu anlıyoruz.

Güneşin kırmızının her tonunu saçarak battığı anlardaki konuşmalar, tabii ki askeri konularla sınırlı kalmıyor.

Felsefeden sosyolojiye, oradan hukuk ve edebiyata kadar yayılan geniş bir yelpazede, hafızamda bugün bile canlılığını koruyan bir beyin fırtınasına dönüşüyor.

Yaklaşık bir saat süren sohbetin sonunda Haluk da ben de aynı izlenimi ediniyoruz:

‘İlk bakışta her asker gibi çok mesafeli, hatta gizemli bir duruş sergileyen, ama bilgisi ve öz güveni yüksek bir aydın, hatta bir entelektüel... Hem iyi bir asker, hem de ülkesinin ve dünyanın sorunlarına kafa yoran, bu doğrultuda özgün ve dikkat çekici analizler yapan, yurtsever bir kişilik...’

★★★

İlker Başbuğ daha sonraki yıllarda mesleğinde hızla ilerledi.

28 Ağustos 2008’de, her subayın hayali olan Genelkurmay Başkanlığı’na terfi etti.

Türk Silahlı Kuvvetleri, onun Kara Kuvvetleri Komutanı olduğu dönemde, terörle mücadelede büyük başarılar sağladı.

Örneğin Şubat 2008’de sınır ötesinde yapılan ‘Kış Operasyonu’nda, bölgedeki 350’ye yakın teröristin 240’ı etkisiz hale getirildi.

Harekatta 379 mağara ve barınağın yanı sıra, teröristlerin kullandığı 11 köprü imha edildi.

On binlerce silah ve mühimmat ele geçirildi.

Üstelik Mehmetçikler sırtlarında 40 kiloluk yük taşıyarak yürüdüler.

Askerler, 2 bin rakımlı arazide, eksi 29 derecelere varan soğukta, çoğu kez kar ve tipi altında sürdürülen operasyonda, 8 gün boyunca, toplam 16-17 saat dinlenebildiler.

★★★

Orgeneral Başbuğ’un Genelkurmay Başkanı olarak büyük hayalleri ve idealleri vardı.

Öncelikle Türk Silahlı Kuvvetleri’ne çağın getirdiği yenilikleri yansıtmayı ve modernize etmeyi planlıyordu.

Ama FETÖ’nün kumpas davalarıyla uğraşmaktan, düşündüklerini gerçekleştirebilecek zamanı ve ortamı bulamadı...

★★★

Ve ne yazıktır ki,

Türkiye‘nin terörle mücadele tarihindeki en büyük başarılarından birini sağlamanın haklı gururunu yaşayan bu değerli komutan, bir yılı aşkın süredir ‘terörist’ (!) suçlamasıyla cezaevinde yatıyor!

Karargahıyla birlikte yargılandığı davada, bölücü teröristlerin tanıklığına başvuruluyor!

Tanık teröristin, kendisini yakalayan sanık (!) komutanlara yukarıdan baktığı gün, toplum vicdanında sözün bittiği yere geliniyor.

Nokta!..”

★★★

Okuduğunuz bu satırlar, hayatını vatan savunmasına ve terörle mücadeleye adayan İlker Başbuğ’un “Terör örgütü kurmak ve yönetmek (!)” suçlamasıyla Silivri Cezaevi’nde yattığı günlerde, bu köşede yayımlandı.

Son günlerde yaşadıkları, noktayı erken koyduğumu gösteriyor!..

Çünkü geçenlerde katıldığı bir televizyon programında şu iddiada bulundu:

“25 Haziran 2009’u, 26 Haziran’a bağlayan gece yarısı, Meclis gündemine bir yasa teklifi getirildi. Sessizce geçirilen bir madde ile askeri şahısların askeri mahallerde işledikleri suçlarda bile, özel yetkili mahkemelerde yargılanmaları kabul edildi. Bu tamamen Albay Dursun Çiçek’le ilgiliydi. Çünkü bu konu medyada ‘AK Parti ile Cemaati Bitirme Planı’ manşetiyle yayımlanmıştı. Ben o yasanın FETÖ ile ilgili olduğunu düşünüyorum. O teklifi hazırlayanlar araştırılsın!..”

Başbuğ bu iddiasıyla, kamuoyunun araştırılıp ortaya çıkarılmasını beklediği FETÖ’nün siyasi ayağına işaret etmişti.

Nitekim yasanın kabul edilmesiyle birlikte FETÖ savcılarının önü açılmış ve seri operasyon dalgalarıyla Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) çok değerli, yurtsever ve Atatürkçü komutanları peş peşe tutuklanmıştı.

Tutuklananlar zincirinin son halkasını ise TSK’nın 26’ncı Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ oluşturmuştu.

★★★

Ancak son televizyon konuşmasının ardından kızılca kıyamet koptu!..

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bütün partilerin oylarıyla geçen bir yasa konusunda Başbuğ’un Meclis’e hakaret ettiğini öne sürerek, o teklifi getirenlerin kendisi hakkında suç duyurusunda bulunmalarını istedi.

Onlar da bulundular!..

★★★

Bunun üzerine CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel sert açıklamalar yaparak İlker Başbuğ’un talebinin yerinde olduğunu ve arkasında durduklarını belirtti. Özel özetle şunları söyledi:

“O önergedeki imzalara sahip çıkıyorsanız FETÖ’nün kurduğu kumpaslara da sahip çıkıyorsunuz demektir. Buna sahip çıkmak Ergenekon ve Balyoz’a da sahip çıkmak demektir! FETÖ size bu imzayı attırarak kendisiyle mücadele edenleri temizledi! Kimi kandırıyorsunuz?

Şimdi AKP için suç duyurusuyla ayıp örtme, kusurunu gizleme değil, öz eleştiri yapma ve özür dileme zamanıdır!..”

★★★

Bakalım öz eleştiri mi yapılacak, yoksa vatan ve millet aşkıyla TSK’ya hizmet ederken ağır bedeller ödemiş 26’ncı Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral Başbuğ’un üzerine gidilerek, FETÖ’nün ekmeğine yağ mı sürülecek?