Yıl 1976...

İzmir Fuarı’nın en parlak günleri...

Ülkemizin dört bir yanından gelenler, birbirinden ünlü şov yıldızlarının sahneye çıktıkları Fuar’a akın ediyorlar.

Onlar arasında Korkuteli’de biyoloji öğretmenliği yapan Fatma Feyza Aytan ile annesi, babası, kız kardeşi ve bir öğrencisi de var.

★★★

Bir günlüğüne gelen bu gurup, gece eğlence bittikten sonra, konaklayabilecekleri bütçelerine uygun bir otel aramaya koyuluyorlar.

Ama bulmak ne mümkün!

Bütün oteller dolu olduğu gibi, bazılarında koridorlara bile yataklar serilmiş durumda...

Otel bulma çabaları sonuç vermeyince, geceyi arabalarında geçirmek üzere Kordon’a gidip, bir balık lokantasının yanına park ediyorlar.

İşyeri henüz kapanmamış.

Arabadakilerden birinin tuvalet ihtiyacı gelince, lokantaya girerek kullanma izni istiyor.

İşyerinin sahibi olduğunu sonradan öğrendikleri bir bey, hepsini içeri buyur ediyor ve “Biz de kapatmak üzereydik. Şimdi lütfen arabanıza geçin ve beni takip edin, sizi konaklayabileceğiniz bir yere götüreceğim” diyor.

★★★

Onlar da söyleneni yapıyor ve öndekini takip ediyorlar.

Ama bir yandan da “Hiç tanımadığımız birinin peşine takılmakla doğru mu yaptık? Ya başımıza kötü bir şey gelirse” diye endişeleniyorlar.

Epey gittikten sonra öndeki araba bir evin önünde duruyor.

Adam kapılarını açıp “Evinize hoş geldiniz” diyor!..

★★★

Onları güler yüzle karşılayan evin hanımı da tanrı misafirlerini sımsıcak bir ses tonuyla içeriye buyur ediyor.

Konuklar şaşkın, olup biteni seyrederken, o, yere sakız gibi bembeyaz yataklar seriyor ve iyi geceler diledikten sonra sessizce uzaklaşıyor.

★★★

Durun daha bitmedi...

Konuklar, sabah mükellef bir Ege kahvaltısının kendilerini beklediğini gördüklerinde ne diyeceklerini bilemiyorlar.

Konukseverliğin muhteşem örneğini sergileyen ev sahiplerine gözyaşları arasında teşekkür edip ayrılıyorlar.

★★★

İki günlük bir aradan sonra içimizi aydınlatan bu olayı neden anlattığıma gelince...

Dün, haftanın ilk yazısını kaleme almak üzere e-posta kutumu açtığımda yardım bekleyen insanların iletileri akmaya başladı.

Üç değil, beş değil, 20’ye yakın kişi, yardım talep ediyor.

Kimi iş bulmamızı, kimiyse çocuğuna burs vermemizi istiyor.

Öylesine çaresizlik öyküleri ki, okurken insanın yüreği daralıyor!..

★★★

Siz de lütfen çevrenize bir bakın.

O çaresizlik dolu bakışları hemen göreceksiniz.

★★★

Öylesine zor bir süreçten geçiyoruz ki, gücü olup da insanlığını yitirmeyen herkesin o bahtsızlara el uzatması, yani kıyıya vurmuş bir yığın deniz yıldızından hiç olmazsa birini, tekrar denize atması gerekiyor...