Güvenilir dış politika ve strateji uzmanları, Ankara’nın Suriye Krizi’nde Rusya ile yol ayrımına gelmekte olduğu görüşünde birleşiyorlar.

Bunun iki nedeni var:

Birincisi; İdlib’de Rus uçaklarıyla desteklenen saldırıda 33 kahraman askerimizin şehit edilmesi.

İkincisi ise; Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın 5 Mart’taki Kremlin Sarayı ziyaretinde, Rusya Devlet Başkanı Putin tarafından bekletildiği görüntülerin Rus televizyonlarında yayınlanması...

★★★

Görüştüğüm kaynaklar, hem siyasi iktidarın, hem de Türk Silahlı Kuvvetleri’nin, her iki olayın Putin’in bilgisi ve onayı olmadan gerçekleşemeyeceği kanısını taşıdıklarını, dolayısıyla ona olan güvende derin bir kırılma yaşandığını öne sürüyorlar.

Aynı kaynaklar, Rusya ile çözümü zor bir ihtilafın da Moskova’da imzalanan son mutabakatın ardından çıktığını belirtiyorlar. Onlara göre Rusya, İdlib’te sıkışan cihatçı teröristlerin -ılımlılar ayıklandıktan sonra- temizlenmesi işini, Türkiye’ye havale ediyor. Hatta bu konuda zorlayıp baskı uyguluyor. Ankara ise, bunun yapılması halinde, radikal unsurların geçmişteki gibi, Türkiye’deki uyuyan hücrelerini harekete geçirerek, intihar saldırılarıyla yeni bir kanlı terör dalgası yaratmaya kalkışacağını bildiğinden, iki ucu pis değneği tutmak istemiyor. İki ucu pis diyorum, çünkü TSK’nın bunu yapmaması durumunda, Rusya destekli Suriye rejim güçlerinin bu radikal gruplara saldırarak sınırlarımıza büyük bir göç dalgasını tetiklemesi ihtimali göz ardı edilmiyor. Üstelik bu dalgada yer alacak kitlelerin masum insanlardan değil, büyük ölçüde teröristlerden oluşacağı biliniyor.

Belirttiğim nedenlerle Rusya ile stratejik ilişkilerde henüz netlik kazanmamış bir yol ayrımına gelindiği iddia ediliyor.

★★★

Buna karşılık ekonominin içine girdiği çok sıkıntılı sürecin de etkisiyle rota, ABD’ye çevrilmiş bulunuyor.

Bu bağlamda S-400’lerin aktive edilmesi, nisan ayı yerine, belirsiz bir tarihe erteleniyor, yani askıya alınıyor.

Görüştüğüm uzmanlar bunu söylerken, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, koronavirüs mücadelesine katkı sağlayabilmek için ABD’ye gönderilen ekipmanla birlikte Başkan Trump’a hitaben yazdığı mektuba dikkat çekiyorlar.

Zira Erdoğan o mektupta “Türkiye’nin ABD’nin güvenilir ve güçlü ortağı olarak her türlü dayanışmayı sergileyeceğinden emin olabilirsiniz. (...) Suriye ve Libya başta olmak üzere bölgemizdeki son gelişmeler, Türkiye-ABD ittifakı ve işbirliğinin  en güçlü şekilde sürdürülmesinin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha göstermiştir” diyerek altı çizilmesi gereken bir mesaj veriyor.

Erdoğan iki ülke arasındaki 100 milyar dolarlık ticaret hacmi hedefinin gerçekleşmesi dileğini belirttikten sonra “Umuyorum ki Kongre ve ABD basını, salgın sırasında sergilediğimiz bu dayanışmanın da etkisiyle ilişkilerimizin stratejik önemini daha iyi kavrayacak, ortak sorunlarımızla ortak mücadelemizin gerektirdiği anlayışla hareket edecektir” diyerek Kongre’nin daha önce S-400’ler nedeniyle Türkiye’ye karşı aldığı CAATSA’nın (ABD’nin Yaptırımlar Yoluyla Mücadele Etme Yasası) uygulanması kararının, bir anlamda hayata geçirilmemesi gerektiği imasında bulunuyor.

★★★

Bütün bu gelişmeler, Rusya ile yaşanan hayal kırıklıkları sonrasında -ekonominin acil gereksinimlerinin de zorlamasıyla- ABD ile ilişkilerde yeniden başa dönüldüğünü düşündürüyor...