Bugün size Türkiye’nin en eski üniversitesinin içler acısı halini anlatacağım. Hemen belirteyim, yazımda paylaşacağım bilgileri, dünyaca saygın bilim insanı ve İstanbul Teknik Üniversitesi Öğretim Üyelerinden Prof.Dr. Celal Şengör’den aldım.

Aynen aktarıyorum:

“Üniversite Araştırma Laboratuarı (ÜniAr) 2020 yılı, “Öğrenci Memnuniyet Araştırma Raporu”nun sonuçlarını açıkladı.

Raporu okudukça içim cız etti. Zira, Türkiye’de yüksek öğretimin can çekiştiği sonucuna can-ı gönülden katılmakla beraber öğrencilerin beğendiği üniversiteler arasında İstanbul Teknik Üniversitesi’ni (İTÜ) görememek, bende bizzat öğrencilerin yaptıkları değerlendirmede çok ciddî yanlışlar olduğu kanaatini uyandırdı. Hele ‘Öğrenciler YÖK’ten memnun’ ifadesi karşısında şoke oldum.

★★★

Öğrencinin İTÜ’den çok da memnun olmaması şaşırtıcı değil; ama bunun nedeni ne üniversite yönetimi, ne de rektörler. Sorumlular; başta YÖK, sonra yargı, en son da ülke yönetimi...

★★★

Yıllardır İTÜ, kendisine YÖK tarafından verilen kontenjanın gerçekçi olmadığını, bu kadar kalabalık bir kontenjanla adam gibi bir eğitim verebilmenin imkânsızlığını YÖK’e bildiriyor. YÖK bu uyarıları hiç dikkate almadığı gibi, İTÜ’nün kontenjanını arttırmaya devam ediyor! Durumun daha iyi kavranabilmesi için bir benzetme yapayım: İki odalı bir evde oturan ve bir eşin maaşıyla geçinen iki çocuklu bir aileyi düşünelim. Birileri gelip, bu eve daha onbeş kişiyi yerleştirmek gerektiğini söylese ve bu onbeş kişiye de tek eşin maaşıyla bakılmasını istese, durum ne olur? İşte İTÜ tam böyle bir durumla karşı karşıya.

★★★

Oysa İTÜ, öğretim üyesi ve öğretim ve araştırma gereçleri (kütüphane, laboratuvarlar, üniversite dışı eğitim ve araştırma gezi bütçesi vs.) kapasitesi gereği en çok 15.000 öğrenciye iyi bir eğitim verebilir. Aslında ideal rakam 10.000’dir. Örneğin bütçesi yılda 3 milyar dolar cıvarında olan Caltech’in (Kaliforniya Teknoloji Enstitüsü) öğrenci sayısı sadece 2000’dir.

Şimdi sıkı durun; YÖK, İTÜ’ye, lisansüstü öğrencilerle birlikte 35.000’in üzerinde öğrenci yolluyor! İTÜ’ye devlet tarafından verilen bütçe ise bugünkü kurla 1.5 milyon dolar. YÖK, bunu yaparken İTÜ’de öğretim üyesi sayısının kabarık olduğunu ve bunun 35.000 küsur öğrenciye yeteceği görüşünü savunuyor! Oysa bu doğru değil...

İTÜ’de öğretim üyesi başına 35.37 öğrenci düşmektedir.

Yarışmamız beklenen üniversitelerden ünlü MIT’de (Massachutusetts Teknoloji Enstitüsü)  öğretim üyesi/öğrenci oranı 1/3’tür. Sınıflarının % 70.8’inde öğrenci mevcudu 20’nin altındadır.

Yani arada korkunç bir fark var!..

★★★

İkinci nedene gelince...İTÜ sırtında çok sayıda verimsiz öğretim üyesi taşıyor! Peki bunun sorumlusu İTÜ’mü? Hayır! Sorumlu yargı! Yani İTÜ’de kimin nasıl terfî edeceğine üniversite yönetimi değil, eninde sonunda mahkemeler karar veriyor. Bu da davulun İTÜ’nün boynunda, ama tokmağın yargının elinde olması anlamına geliyor. Sonuçta hiçbir işe yaramayan kişiler, zamanla öğretim üyesi kadrolarının şişmesine neden oluyor.

★★★

Üçüncü sorumlu ise doğrudan devlet yönetimi.

Bilindiği gibi İTÜ, bir devlet üniversitesi ve Türkiye’deki üniversitelerin en eskisi...

Birkaç yıl önce İTÜ Merkez Kütüphanesi olan Mustafa İnan Kütüphanesi binasının ve kütüphane bütçesinin yetersizliği görülünce üniversite, ek bir bina yaptırmak ve kütüphane bütçesinin sürekli düşürülmesini de durdurmak amacıyla, gerekli yerlere başvurdu. Buna karşın hükümet hiçbir tedbir almadı! Hattâ bir hayırsever aracılığı ile devlet tarafından İTÜ’ye ciddî bir masrafla güzel bir cami yaptırıldı ama acil ihtiyaç olan ek kütüphane binası inşa edilmediği gibi, kütüphane koleksiyonlarını giderek zayıflatan bütçe kesintileri de durdurulmadı.

Kütüphanenin böyle bir üniversite için ne anlam ifade ettiğini, eksikliğinin öğrencinin öğretim ve araştırma kalitesini doğrudan çok olumsuz yönde etkileyeceğini anlayamayanlara ne söyleyeceğimi bilemiyorum!..

★★★

Eğer dünyadaki ciddi üniversitelerle rekabet edilmek ve Türkiye’nin pazar gücü artırılmak isteniyorsa, devlet yönetimi ülkenin en eski ve en köklü üniversitesi İTÜ’ye gerçekçi bir destek vermek zorunda...

Yukarıda da değindiğim gibi bu acil desteğin mâliyeti o kadar da fazla değil. Bunlar sağlandığı takdirde, İTÜ’nün son yıllarda yaptığı büyük atılımın resmi ancak görülebilecek ve öğrencilerimiz de İTÜ’nün gerçek yerini daha iyi değerlendirebilecekler...”

★★★

Celal Hoca’yı dinlerken doğrusu benim de içim cız etti...

Turkiye’nin en eski, en köklü üniversitesi bu durumdaysa varın diğerlerinin halini siz düşünün!..