Son derece kritik ve her türlü tehlikeye gebe günler yaşıyoruz.

Ülkemizi yönetenler çok dikkatli olmak ve dış politikadaki yanlışlarında asla ısrar etmemek zorundalar.

Zira ürkütücü biçimde görülüyor ki coğrafyamız, küresel emperyalizmin saldırılarıyla parçalanmak, haritalar ve yönetimler değiştirilmek, Müslümanlar birbirine kırdırılmak isteniyor.

O halde iktidar ne yapmalı?

Şeriat anayasaları ve Mesih söylemleri peşinde koşanların sesine kulak vermek yerine, vatanı emperyalizmin saldırısından kurtarıp bağımsızlığımızı sağlayan Atatürk’ün düşünceleri ve eşsiz emaneti Cumhuriyet’in kuruluş felsefesinin rehberliğinde hareket etmeli.

Bu amaçla aşağıdaki sözlerini ders gibi okumalı:

★★★

“Dış siyasetimizde başka bir devletin hukukuna saldırı yoktur. Ancak hakkımızı, hayatımızı, memleketimizi, namusumuzu savunuyoruz ve savunacağız. Günümüz uygarlığının devletlerarası ilişkilerde ortaya attığı ve en yüce, temiz emel ve düşüncelerin bir özü demek olan ‘Her milletin kendi yazgısına kendisinin egemen olması’ hakkını biz yeryüzünde yaşayan milletlerin hepsi için tanıyoruz, bizim de bu hakkımızın kayıtsız şartsız tanınmasını istiyoruz...”

★★★

“Anadolu, her türlü sataşmalara, saldırılara karşı bütün varlığıyla kendini savunmaktadır ve bunda başarı kazanacağından emindir. Anadolu bu savunmasıyla yalnız kendi yaşamına ait görevi yerine getirmiyor, belki bütün Doğu’ya yönelik hücumlara engel oluşturuyor. Bu hücumlar elbette kırılacaktır, bütün bu sataşmalar kesinlikle son bulacaktır. İşte ancak o zaman Batı’da, bütün Dünya’da gerçek huzur, gerçek refah ve insanlık geçerli olacaktır...”

★★★

“Tarihin bu memlekette şimdiye kadar oluşturmadığı bu milli birlik ve beraberliğin bozulmasına ait her hareketi, bir vatan ihaneti sayarak ona göre gereken karşılığı vermede tereddüt etmeyeceğiz...

... Burada asıl olan dahili cephedir. Bu cephe bütün memleketin, bütün milletin vücuda getirdiği cephedir. Görünürdeki cephe, doğrudan doğruya ordunun düşman karşısındaki silahlı cephesidir. Bu cephe sarsılabilir, değişebilir, mağlup olabilir. Fakat bu hal, hiçbir vakit bir memleketi, bir milleti mahvedemez. Mühim olan, memleketi temelinden yıkan, milleti esir ettiren dahili cephenin düşmesidir. Bu hakikate bizden ziyade vakıf olan düşmanlar, bu cephemizi yıkmak için asırlarca çalışmışlar ve çalışmaktadırlar. Bugüne kadar muvaffak da olmuşlardır. Hakikaten ‘kaleyi içinden almak’ dışından zorlamaktan çok kolaydır...”

★★★

“Bütün dünyanın bilmesi gerekir ki, Türkiye halkı, Türkiye Büyük Millet Meclisi ve onun hükümeti, uşak davranışına katlanamaz. Her uygar millet ve hükümet gibi varlığının, özgürlük ve bağımsızlığının tanınması isteğinde kesin olarak direnmektedir. Ve bütün davası da bundan ibarettir! Biz savaşçı değiliz; barışseveriz. Ve bir an evvel barışın gerçekleşmesini görmek ve ona yardım ve hizmet etmek isteriz...”

★★★

“En büyük düşman, düşmanların düşmanı, ne falan ne de filan milletler. Bilakis bu, adeta her tarafı kaplamış ve saltanat halinde bütün dünyaya hakim olan kapitalizm afeti ve onun çocuğu olan emperyalizmdir...”

★★★

“Ekonomik bağımsızlık olmadan tam bağımsızlık olmaz...”

★★★

Sevgili okurlarım,

Küresel kumpastan çıkışın tek yolu var:

İktidar hesaplarıyla içeride sürdürülen kamplaşma, kutuplaştırma ve “dedim, yaptım, oldu” gibi tek adam dayatmalarından vazgeçip, Atatürk’ün sözlerinden ibret dersleri çıkarmak...

Dahili cephede birlik ve bütünlüğü sağlayarak, Cumhuriyet’in kuruluş felsefesine  ve bilimin aydınlığına sıkı sıkıya sarılmak...

Gecikerek de olsa, kurtuluşun kuruluşta olduğunu görmek...