Bir arkadaşım anlattı:

Geçenlerde havalimanında uçak beklerken yüzleri maskeli iki çekik gözlü yolcu gelmiş.

Salonda oturanlar, ‘Corona’ virüsü kapma korkusuyla çevrelerinden hızla uzaklaşırken arkadaşım, her türlü riski göze alıp onlarla konuşmuş.

Gerçekten Çinlilermiş!

Ama yıllardır Çin’den uzakta yaşıyorlarmış!..

★★★

Hatırlayacaksınız:

Kuş gribi salgını sırasında da bırakın başta tavuk olmak üzere kanatlı hayvanları yemeyi, tüketiciler korkudan tavuk eti satılan yerlerin önünden bile geçemez olmuşlardı.

Tavuk itlafı korkunç boyutlara varmış, beyaz et sektörü batma noktasına gelmişti.

Fason destekle üretimden ekmek yiyen yaklaşık 200 bin kırsal kesim ailesi perişan olmuştu.

Hepsinden önemlisi, tahıl ağırlıklı beslenen yoksul evlerin çocukları, bu en ucuz hayvansal proteini tüketme imkanından yoksun hale gelmişlerdi.

★★★

Neyse ki saygın bilim insanlarımız, entegre tesislerden sıkı denetimle çıkan tavuklarda virüs olamayacağı güvencesini verince devreye girmiş ve topluma, çekinmeden beyaz et tüketebileceklerini duyurmuştuk.

Böylece panik atlatılmış, dibe vuran beyaz et ve yumurta satışları füze gibi yükselmişti.

Bu sosyal sorumluluk projesini gönüllü katkıyla üstlenmemizin tek nedeni vardı:

Yaklaşık 200 bin ailenin aç kalmasının önüne geçmek ve yoksul evlatlarımızın hayvansal protein tüketebilmelerini sağlamak.

Dayanağımız ise bilim insanlarının görüşleri ve halkımızın bize olan güveniydi...

★★★

Şimdi dünya ‘Corona’ virüsü salgınının tehdidi altında.

Dünya Sağlık Örgütü (WHO) küresel alarm veriyor.

Tehlike büyük. Virüsün çıktığı Çin başta olmak üzere tüm ülkelerin acilen önlemleri eksiksiz almaları gerekiyor.

★★★

Bu aşamada bizler ne yapmalıyız sorusunun cevabına gelince...

Saygın bilim insanı bir dostum şunları söylüyor:

“Batı medyası kaynaklı, sonradan arkasında bir yığın hesap olduğu ortaya çıkan sansasyonel haberlere değil, ciddi bilim insanlarımızın açıklamaları ve uyarılarına kulak verip onların önerdiği kişisel korunma önlemlerimizi eksiksiz almalıyız.

Ama bunları yaparken de korku ve paniğin bedenimizi esir almasına asla izin vermemeliyiz.

Zira biliyoruz ki; korku ve panik, bağışıklık sistemimizin düşmanlarıdır.

Korku ve paniğe kapıldıkları için bağışıklık sistemleri bastırılmış bireyler ‘Corona’ virüsünden kaçarken, tehlikeli bir
başka virüse, örneğin domuz gribine yakalanabilirler!..”