Görevine başlarken Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde içtiği anda “Cumhurbaşkanı sıfatıyla... Türkiye Cumhuriyeti’nin şan ve şerefini korumak, yüceltmek ve üzerime aldığım görevi TARAFSIZLIKLA yerine getirmek için bütün gücümle çalışacağıma Büyük Türk Milleti ve tarih huzurunda namusum ve şerefim üzerine and içerim.” diyerek (Anayasa mad. 103) “Devletin başıdır. Bu sıfatla Türkiye Cumhuriyeti’ni  ve Türk Milleti’nin BİRLİĞİNİ temsil eder” ( Anayasa mad.104/1) açıklamalarıyla geçici görev yüklenen bir kimsenin bir partinin üyesi ya da başkanı olmasının hukuksal aykırılığı ortadadır, çelişkileri açıktır. Ayrıca, ”Anayasa’nın dayandığı temel görüş ve ilkeleri belirten BAŞLANGIÇ kısmı Anayasa metnine dahildir” kuralı da ( Anayasa mad. 176) Anayasa’nın hukuksal yerini, Türk vatanı ve Milleti’nin sonsuza değin bağımsız ve özgür yaşamı ile Yüce Türk Devleti’nin bölünmez bütünlüğünü vurgulamaktadır.

“Fikir, inanç ve kararıyla anlaşılmak, SÖZÜNE ve RUHUNA bu yönde saygı ve mutlak sadakatle yorumlanıp uygulanmak üzere TÜRK MİLLETİ tarafından, demokrasiye aşık Türk evlatlarının vatan ve millet sevgisine emanet ve tevdi olunur” ( Başlangıç, son iki prgf.) açıklığı durumun anlamını, değerini ve önemini hiçbir tartışmaya olanak vermeyecek biçimde ortaya koymaktadır.

Tüm açıklamalar karşısında günümüzde cumhurbaşkanlığı makamında oturan iktidar partisinin genel başkanının durumu kanımızca Anayasa’yla asla bağdaşmamaktadır. Anayasa’nın yukarıda değindiğimiz 104. maddesindeki ulusal birliği temsil göreviyle de uyuşmamaktadır. Bu açık ve kesin konuma ve duruma karşın geçerlik savı dayanaktan yoksundur. TARAFSIZLIK’la parti genel başkanlığını birbiriyle bağdaştırıp geçerli kılmak hiçbir hukuk yorumu ve anlamıyla olanaklı değildir. Şimdiki durumla içilen andla, bağdaşmamakta ve çatışmaktadır. Ulusun temsil edilmesinin çok özgün, çok önemli anlamıyla, bir partinin temsil edilmesini birbiriyle uyumlu görmek anlaşılmaz bir direniştir. Şimdi cumhurbaşkanlığı makamında bulunan Bay RTE birleştirici değil, sanki yalnız kendi partililerinin cumhurbaşkanıymış gibi ayrıştırıcı konuşarak parti liderliğini öne alıyor, önde götürüyor. Tartışmasız, kesin, berrak, bağlayıcı TARAFSIZLIK sözde kalıyor. Bay RTE’ın Anayasa’yı çiğneyip çiğnemediği, andına bağlı kalıp kalmadığı, durumunun ve tutumunun Anayasa’ya uygun olup olmadığı siyasal amaçla ve nedenle değil, salt hukuk yönünden ele alınmalı ve gerçek ortaya konulmalıdır. Böylece ulusu temsil makamı da korunmuş olur. Bu tür makamlarla bu makamlarda oturan kişilerin, oturma yöntem ve biçimleri tartışma konusu olmamalıdır. Yüce Divan tartışmasına yol açmamalıdır.

İktidara, RTE’a yaklaşma ve yanaşma çabasında olanların kimileri günah çıkarır gibi kendilerini savunup haklı ve iyi göstermeye çalışıyor. Kimileri de arsızlık ve yüzsüzlüklerini katılaştırıyor, yoğunlaştırıyor. Yandaş medyada ki kimi yalakalardan oluşan kuyruklar korosu, terbiyeyi unutup yalana sığınan düşükler görünüşüyle tiksindiriyor. Demokrasinin aydınlığını karartanları kınayarak ulusumuza en iyi dileklerimizi sunuyoruz.

NOT: Dün, 27 Mayıs 1960’ın 60. yıl dönümüydü. Millî Birlik Komitesi’nin yönetime el koymasıyla açılan yeni bir siyasal dönemin başlangıcı, demokrasiye geçiş sürecinin adımıydı.