İnsan, nitelikleriyle seçkin ve üstündür. Tutum ve davranış özelliği kişilik düzeyinin kanıtıdır. Aile bağlarında, toplumsal ilişkilerde giderek gözardı edildiği üzüntüyle izlenen özenden uzaklığın sakıncaları söylemlerde yansımaktadır. Özellikle siyasal konuşmalarda kendilerinden öncekileri karalayıp kötülemek, onları suçlayıp kendilerine övgü ve alkış beklemek bir tür hastalık olmuştur. Yurdumuzun kurtarıcısı, devletimizin kurucusu, laik ve çağdaş cumhuriyetimizin başmimarı ATATÜRK’e karşı değerbilmezlik ötesi, gereksiz, haksız, çirkin sözler yalnız sevip sayanları üzmemekte, toplumsal barışı da sarsmaktadır. AKP’lilerin Ayasofya Camii için kalkıştıkları savunmalar, İstanbul’u alıp Türkiye’mizin en görkemli kenti yapan ATATÜRK’ü yadsıyan sözleri, özellikle “Tarihe ihanet, hukuka aykırı” nitelemeleri yalnız dil ve düşünce bozukluğunu değil, amaç sakatlığını da yansıtmaktadır. Atatürk’ü böylesine suçlamak, yeterli bilgiden yoksunluktan öte yöneliş ve doğrultu bozukluğunu da göstermektedir. Bay RTE 11 Temmuz 2020 günlü Ayasofya konuşmasında “Haram işlemiş, günah kazanmış” sözleriyle sınırı aşmıştır. Üstelik, günah kazanılmaz, işlenir.

Kim olursa, ne olursa olsun, bize başta bağımsızlık ve özgürlüğümüzle güzel yurdumuzu, bunca değerleri kazandıran Atatürk’e saldıranlar, nice gerekli değer ve nitelikten yoksun olanlardır. Atatürk’ü tarihe ihanetle suçlamak kimsenin haddi değildir. Bay RTE, devleti tarafsızlıkla yönetip temsil eden biri değil de kendinden öncekileri karalayıp suçlayan “karşı taraf” olarak konuşuyor. Son zamanlarda ülkemizde inanç ve duygu sömürüsü alabildiğine sürüyor. Şeriat düzeninden söz edilerek bölücülük yapılıyor. Ne dediğinin ayırdında olanlar sözlerinin nerelere gideceğini, kendilerinin kim olduğunu gözardı edemez, unutamaz, savsaklayamaz. Başkalarına yönelik sözlerinde, değerlendirme ve eleştirilerinde kişiliğe saldıranlar alacakları karşılık ve yanıtları dikkate almalıdır.

ATATÜRK hepimizin, ulusal ve kişisel tüm değerlerimizin simgesidir. O’na karşı söz edenlerin ulusal yapımızdan kişisel varlığımıza kadar saldırgan oldukları tartışılmaz. İnsan olan, insanlık gereklerini ve değerlerini bilenler O’na duyulan minnet ve şükranla yurtseverlik ve yurttaşlık nitelikleri taşırlar. Saygıyla, değerbilirlikle bağdaşmayan sözler kimden gelirse gelsin kınanacak küçüklüklerdir. Atatürk’ümüzün değerini bilmeyen, gazete haberlerindeki taşkınlık ve çirkinlikleriyle kınanan saldırganlar, büstlerine ve resimlerine yönelen sapkınlar, kötü söz sahipleri, bilinçsiz aymazlar kendi karanlıklarında unutulacaklardır. Ulusal dayanışmayla toplumsal barışa aykırı sözlerin yöneticilerden gelmesi büyük bir aykırılıktır. Atatürk’e uzanan kara ve kötü diller hem kendini bilmezliktir, hem de kötü örnektir. İktidar goygoycusu kimi gazetelerde onun sözcülüğüne soyunan kimileri, iktidar buyruğundaki kimi devlet birimlerinin yetkilileri sorumluluklarını unutup siyasal gövde gösterilerine katılıyorlar. Bir tür RTE ve AKP hukuku geçerli. Ayasofya’ya ilişkin Bay RTE’ın sözlerindeki çelişki (öncekiyle şimdiki arasında) siyasal amaçla kalkışma olduğunu gösteriyor. Cumhurbaşkanlığı andındaki tarafsızlığıyla çelişen parti liderliği, düşünceleri ağırlaştırıyor. Baroları bölme sakıncası da AKP’nin kusurunu yoğunlaştırıyor.

Yarın, Lozan Barış Antlaşması’nın 97. yıl dönümü. Kurtuluş ve Kuruluş’un mimarları ATATÜRK ve İNÖNÜ ile arkadaşlarını en iyi duygularla anıyor, bağlılık, saygı ve sevgilerimizle şükranlarımızı yineliyoruz.