Yaşamımızı düzenleyen kuralların devlet yaptırımlarıyla etkinliği sağlananları, hukuk kurallarıdır. Ulusal bağlamda geçerliliği ve öncelikleri nedeniyle uygar devletlere, hukuk kurallarıyla yönetilen devletlere de “hukuk devleti” denir. Mutlakiyetten meşrutiyete, daha sonra hukukun benimsenmesiyle hukuk devletine dönüşen yapılar demokratik düzenin temelini oluşturmuştur. Ne var ki biçimsel yönden ya da ad olarak kimi ülkelerde “demokrasi” niteliği kullanılsa da öz olarak yönetim- yönetici davranışlarındaki aykırılıklarla çelişkiler ve kötülükler nedeniyle “demokrasi” sözde kalmaktadır. Kapalı ve açık diktalar, rejim bozukluğunun örnekleridir.

Düzenleyici kuralların egemenliği nedeniyle “hukuk devleti” çağımızın yapısıdır. Adaleti amaçlayan, gerçekleştirmekle yükümlü hukukun devletin adı olması, özlenen duruma ve düzeye bağlanmalıdır. Hukuk devleti olmasına çalışılan yapılar yöneticilerin yanlışları ve yanılgıları nedeniyle niteliklerini yitirmekte, rejimin doğası bozulmaktadır.

Yargısı bağımsız olmayan devlet hukuk devleti değildir. Yargı, devletin onuru ve namusudur. Hukuk, devletin kan damarı, Anayasa da yüreği ve beynidir. Adalet, yaşamın, hakların ve özgürlüklerin güneşi ve güvencesidir. Barışın dayanağı, insanlığın kaynağıdır, aşkıdır. Yargı, adaletle koruyup kollayan ve mutluluk duyuran silâhsız devlet gücüdür. Bu nedenle yargı bağımsızlığı bir devletin hukuk devleti olma koşuludur. Lozan Barış Antlaşması devletimizin kuruluş, Anayasa da yaşam belgesidir.

Baroların bölünmesini uygun bulan Anayasa Mahkemesi kararına katılmak güç olmakla birlikte mahkemenin varlığını ve etkinliğini savunmak görevdir. Savunma hakkı, hukukun varlık koşulu, anlamı ve göstergesidir. Özellikle kişisel yaşam için en sağlıklı güvence olan hukukun uygulanması devlerin görevi olduğundan siyasal yapılanmaların ve tutumlarının önemi büyüktür. Yöneticilerinin davranışları da bu nedenle dikkatle izlenmelidir. Ülkemizde hukuksal sorunların her alanda giderek büyümesi, çözümlerine ilişkin içtenlikle, yapıcı, gerçekçi bir çözüm çabası izlenmemesi üzücüdür. Aydın kesimin koşullanması, bilim kuruluşlarının sessizliği, çıkar güdüleriyle siyasal katılıkların artışı toplum yaşamının kara bulutlarıdır.

Oysa Anayasa değişikliği tartışılmalı, gerçekleştirilmelidir. Parlamenter düzene dönüş gerçekleştirilmelidir. Tarafsızlık andına aykırı yapılanmayla tutum ve davranış içinde olan kimsenin cumhurbaşkanlığı söz konusu olmamalı, cumhurbaşkanlığı beş yıllık en çok iki dönem için öngörülmelidir. Yargı bağımsızlığının gerçekleşmesi için adalet bakanı Hâkimler ve Savcılar Kurulu’nun başkanı olmamalıdır. Konu gündeme gelince sorunlar ve çözümler ele alınır. Şimdilik anımsatmak istedik. Gerçek hukuk devletine kavuşmak- erişmek için. Biliyoruz ki Anayasa ulusun siyasal yapılanmasının ve devletin örgütlenmesinin temel belgesidir.

NOT: Cumhuriyet Gazetesine ilan uygulamasındaki sakatlığı kınıyorum.