Ulusal-toplumsal yaşamın esenlik ve güvenlik kaynağı, hukuk güneşidir. Devlet yapısıyla yurttaşların hak ve görevlerini düzenleyen, güvenceleri içeren anayasalar, ulusu adına yetkili organların kotarıp yürürlüğe koydukları bağlayıcı üst kurallar demetidir. İç hukukun kaynağı ve dayanağı olan anayasalar, yaşamsal ilkeleri, uyulması zorunlu kurallarıyla ulusal yaşamın sonsuza akışını yönlendiren ve yöneten bilimsel bir göstergedir. Yönetim yetkililerinin kişisel ve partizan davranışlarıyla kimi aykırılıklar, kimi yararsız, hattâ sakıncalı değişiklikler geçirerek değeriyle oynarsa da temel metin olarak tartışmasız önemi açıktır. Sorumlu ve kusurlu olanlar, yaşamın, bilimin ve gerçeklerin tersine kendi kişisel ve partizan amaçları, düşünceleri için değişikliklerle anlamıyla, amacıyla oynayanlardır. Siyasal erk çoğunluğuyla yapılan çıkarcı ve partizan değişiklikler bir de kişisel tutkulara kapı açıp olanak veriyorsa büsbütün sakıncalıdır.

Anayasalar, dünün deneyimlerinden kalkarak geleceğin her yönden daha iyi, daha yararlı, daha doyurucu olmasını sağlayan ilkelerin-kuralların demeti olmalıdır. Geçici olanakları ellerinde bulunduranların anayasalarla oynaması, kişisel ve partisel amaçlarına elverişli duruma getirmeleri hem insanlık, hem hukuk yönünden büyük ve bağışlanmaz bir kusurdur. Yetkili olmaktan daha önemlisi yetkiyi iyi kullanmaktır.

Ülkemizde neredeyse 100’ü geçen hukuk fakültesi var. Yargıç, savcı, üye ve avukat olarak binlerce hukukçu var. Yaşam aydınlığı ve güvenliği konusunda hukukun yadsınmaz önemi paylaşılırken hukuksuzluklar konusunda kimlerin sesi çıkıyor? Anayasanın bağlayıcılığı, hukukun üstünlüğü yaşamamızda gereken saygıyı ve önemi görüyor mu? İktidar hukuk devletine yaraşır tutum ve davranışlar sergiliyor mu? Haksızlık ve hukuksuzluk boyutlarıyla yaşam düzeyimiz ölçülüyor, değerlendiriliyor mu?

Haksızlık-hukuksuzluk yakınmaları gereken ilgiyle ele alınıyor, önlenmesi için çaba gösteriliyor mu? Suçların önlenmesi ve yaptırımların uygulanması için adaletle doyuran çalışmalar yapılıyor mu? Anayasanın ve hukukun geçerliği, keyfîliğin geçerliği karşısında gereken ağırlıkla ele alınıyor mu? Yargı kararlarının doyuruculuğu, yargıçların yansızlık ve bağımsızlığı konusunda endişeleri giderici, olumsuz uygulamaları kınayıcı ve yinelenmesini önleyici çalışmalar, çabalar var mı? Hukuk yetkili ve ilgililerinin bu konularda yeterli ve doyurucu ses çıkarmamaları düşündürücü ve üzücü.

Bay RTE’ın AKP Genel Başkanı olarak söylemleri, içtiği tarafsızlık andına uymazken, hukuk devleti niteliğinden söz etmek gerçekle bağdaşmıyor. Üniversite öğretim üyeleri görüşlerini açıklayarak ulusa hizmet yükümlülüklerini yerine getirmezse, çoğu iktidar kuyruğundaki medyanın topluma vereceği hiçbir ileti yoktur. Bu konu, salt bir siyaset sorunu değil, ülke-devlet-ulus bileşkesinin hukuksal niteliği belirlemesidir. ‘Lâf’la hukuk devleti olmaz. Biçim değil, öz önemlidir. ‘Ad’a değil, içeriğe ve uygulamaya bakılır. Hukuk devleti olma amacı çok önemli ve çok değerli bir yaşam yaklaşımıdır. Hukukun üstünde kişiler olursa hukuk düzeni olmaz. Açık ya da dolaylı-kapalı dikta düzeni olur.