Yaşamın değişik süreçlerinde dayanıklık, etkinlik, verimlilik ve başarı yönünden gözönünde bulundurulacak durumlar ve koşullar vardır. Bilgi, yeterlik, kotarma gücü ve sonuç alma istenci, amaca ulaşmanın başlıca koşullarıdır. Yasaların yaptırım öngördüğü eylemler suç sayılıp işleyenler ve sorumlu olanlar “sanık” olarak yargılanıp ceza alırlarsa  “suçlu” sıfatını alırlar. Tüm sorumlulukların başında asıl sorumluluk, vicdanî sorumluluktur. Bu nedenle ve değeri tanımlanamayacak, ölçülemeyecek kadar önemli olan vicdanın (özgüdü, özyargı, içyargı) insanlık katında yeri çok özeldir ve çok önemlidir. Her şeyden önce insanlık, ahlâk ve meslek sorumlulukları yönünden etkin ve ağırlıklıdır. “Vicdan terazisi” diye tanımlayabileceğimiz içsel yargı, insanlık gereklerinin temeli, odağı ve özüdür. Ahlâk değerlerini ve gereklerini öteleyen tutum ve davranışların toplum ve kişiler katında karalanmasının başlıca nedeni anlayış ve alışkanlıktan önce vicdana aykırı bulunmasıdır. Bu konuda büyük özen gerekirken kimilerinin çıkar, ün, unvan ve san için sırt çevirip bildiğini okuması üzücüdür. Böyle durum ve tutumları olanların başında kimi siyasetçiler gelmektedir.

Kişilerin yaşam değerleri ve düzeyi yönünden öncelik taşıyan ahlâk anlayış ve durumları, dünyanın her yerinde önemli bir ölçüdür. Ne var ki kimi yararlar ve çıkarlarla kimi düşkünlükler soyluluk gereklerini arkada bırakarak insanları karartmakta, güç durumlara düşürmektedir. İlişkilerin düzeni ve düzeyi, yakınlık ve uzaklık gerekleri gözardı edilirse bağların, ilkelerin, ölçülerin hiçbir önemi kalmaz. Özen ve duyarlık yaşam ölçütlerinin önde gelenleridir. İnsanlık, akrabalık, komşuluk ve arkadaşlık bağlarının yaşamsal değeri ötelenemez, gözardı edilemez. İlişkilerin sağlığı, bağların gücünden ve niteliğiyle nedeninden gelmektedir.

Yaşam ortamında ve düzenlinde gözeteceğimiz değerler birer temeldir, dayanaktır ve çok önemlidir. Bunları umursamamak, savsaklamak ve öteleyerek yadsımak yaşamı karartır ve geçerliğini düşürür. İnsanlık değerlerinin üstünde ve ötesinde hiçbir değer yoktur. Ulusal varlıklarla değerler de üstünlerin başında gelir. Kişisel ve toplumsal ilişkiler dayanışmanın temelini oluşturur. Ne kadar güçlü ise yaşam olanakları da o ölçüde sağlıklıdır.

Görüşlerine ve düşüncelerine önem verdiğim bir hukukçu meslektaşım günümüz olaylarının şeriat yolundaki yetkili ve etkinlerle olumsuzluklarının arttığını, adaletin ötelenerek “Fetö, fetva ve ferman dönemi” ne özenildiğinden yakınmalarını iletti. Bu çağda, bu durumda yaşamanın güçlüğü, insanlık ödevlerinin önemini ve ağırlığını artırmaktadır. Ödevlerin, görevlerin, işlevlerin yerine getirilmesi etkinliği, insanlık değerini dokumakta, daha anlamlı ve daha saygın kılmaktadır.