Devlet yönetimlerinin düzen kaynağı olan siyaset, dayanağı olan hukuktan uzaklaştıkça, kişisel ya da kitlesel tutkularla gelişigüzelliğe, partizanlığa kaydıkça bir yöntem ve araç olmak niteliğini yitirir. Özellikle devlet iş ve işlemlerini konu edinen siyasetin insanların başlıca uğraş alanını oluşturması, uygarlık çizgileriyle birlikte gerçekleşmiştir. Ancak, siyasal çabalar ve çalışmalarla uğraşanların kişilik, terbiye, bilgi ve deneyimlerine bağlı başarıları birçok değişiklikler göstermekte, ülkeden ülkeye olması bir yana, kişiden kişiye değişmektedir. Ölçülü, düzenli, gerçekçi, kişilikli ve yapıcı siyaset, ahlâk, bilgi ve düzey sorunudur.

Başarılı görünmek ve istediği sonucu almak için her yolu geçerli, her eylemi yararlı bulan anlayış sakatlığı, siyaseti bir yönetim sanatı ve becerisi olmaktan çıkarıp yönetimde etkin ve egemen olmayı sağlayan “her tür uğraş” olarak algılanmakta, bu nedenle yakınma konusu birçok duruma uzanan olumsuzluklar alanına dönüşmektedir.

Bir yargı organı ya da görevlisi için en ağır kusur ya da suç yandaşlık ya da karşıtlık konumu ve tutumudur. Siyasette de “Ne pahasına, nasıl olursa olsun sonuç almak” anlayışı ve tutumu da böyledir. Anlayışlı, duyarlı olanları uyarmaya, onlara anımsatmaya gerek yoksa da aksaklıklar, yanlışlıklar, tutarsızlıklar ve sakıncalar için herkese iyi niyetle yaklaşım, öneri ve uyarı, seçkin bir insanlık gereğidir. Ülkemizde tek kişilik ve partizan yönetim gerçeği karşısında yurttaşlık duyarlığıyla eleştiri ve öneri getirerek uyarmak herkesin hakkı, hattâ ödevidir. Tersine durum ve tutum, siyasal bir çarpıklığın sonucudur.

Yönetimin insanları güdercesine davranışı, kendisinin her istek ve istencinin geçerliğine yönelik karşı görüşleri gereksiz bulma tutumu, zayıflığın ve yetersizliğin dışavurumudur. Örnek olacak, ışık tutacak, yol gösterecek, güç verecek davranışlar bırakılıp kışkırtıcı, saptırıcı, kötü örnek olacak tutumlar olursa herkes zarar görür.

Ağır eleştirilerini engellemek için olacak, AKP’ye alınıp Bakan yapılan Bay Süleyman Soylu herkesin yapması doğal hukuksal eleştiri yerine yargıya saygıyla bağdaşmayan bir dille kararı için Anayasa Mahkemesi’ne çıkışmış, karalama sayılacak sözlerle devletin temeli olan adaleti gerçekleştirmeye çalışan kuruma saldırıda bulunmuştur. Bu da kötü örneklerden biridir. Yargıya ilişkin eleştiriler kararı veren organa yönelik değil, karara yönelik olur. Bakanın kabadayılık gösterisi içerikli sözleri yakışıksızdır, yersizdir, sakıncalıdır. Yargı, siyasal çıkışlar, siyasal amaçlar, siyasal nedenler için söz konusu edilemez. Herkes sözünün sınırını (haddini) bilerek konuşursa dinlenir ve dikkate alınır. Yargıya saygı, adalete yaraşır olmanın koşuludur. Sokak çocukları ağzıyla konuşmak hiç kimseye yakışmaz.

Hukuk devletinin konumunu ve önemini bilmeyenler devlet adamı olamazlar.