İlk kez 9.4.1934’te bir dernek olarak “Hukukçular Cemiyeti” adıyla kurulan ve 5.4.1935’te “Türk Hukuk Kurumu”, 31.5.1973’te “Türk Hukuk Derneği (Kurumu)” olarak adlandırılan şimdiki Türk Hukuk Kurumu’nun 6.5.1939’da düzenlenmesini kararlaştırdığı LÜGAT (Sözlük), 1 Mart 1943’te Kurum’un Başkanı Manisa Milletvekili Refik İNCE’nin önsözüyle yayımlandı. Üçüncü baskısı 1991’de Başbakanlık Basımevi’nde yapıldı. Daha sonra çoğaltılıp dağıtılmışsa da içeriği korunmuştu. Prof. Dr. Muammer AKSOY’un başkanlığı sırasında yenilenerek basılması öngörülen LÜGAT konusunda yürütülen çalışmalara hız verilmiş, oluşturulan çalışma kurulu Av. Atilâ SAV’ın yönetiminde sona yaklaşmıştır. Eski terimler kimi yenilenmelerle korunmuş, eklenen yeni sözcüklerle birlikte 8 bini aşan yeni sözlüğün basımdan önceki gözden geçirme aşamasına gelinmiştir.

Özellikle hukukçuların çok yararlanıp çok aradığı lügat konusunda Atilâ SAV’ın son duruma ilişkin açıklamasını olduğu gibi sütunumuza alarak bilgiye sunuyoruz:

“Türk Hukuk Lûgatı, Cumhuriyet dönemi hukukunun anıt yapıtlarından biridir.

Cumhuriyetle birlikte girişilen çağdaş uygarlık atılımının verimi olan Hukuk Devrimi’nin genç hukukçu kuşaklarınca kavranması ve benimsenmesi amacıyla hazırlanarak beş dil üzerinden olgunlaştırılmış bir anıt yapıttır.

Lûgat, çağdaşlaşma yolunda gelişen hukukumuzla, İslâm Hukuku’nun dil ve uyuşumunu sağlamak amacıyla her alanda derin bilgisi ile tanınmış hukukçularca hazırlanmıştır. Bu nedenle hukuk ve toplum düzenindeki gelişmelerin hukuk dilinin çevrimine katılması da dikkate alınarak yeni terimler eklenmiştir. Böylece Sözlük güncelleştirilirken, var olan terim hazinesi de korunmuştur.

★★★

İslâm Hukuku’ndan çağdaşlaşan hukuka geçilirken hukuk dilinin yenilenmesine özen gösterilmiştir. Ancak bir bölümü “benimsenme” yolu ile Batı yasalarından kazanılan temel yasaların dili, eski hukukun dilinden etkilenmekten kurtulamamıştır.

Hukuk dilinde özleşme açısından bir atılım da 1945 Anayasası ile yapılmıştır. Her ne kadar 1952’de Teşkilât-ı Esasiye Kanunu’na dönüldü ise de dilsel yenileşme ile kurumsal gelişme hep ileriye ve yeniye doğru oldu. Gerek kavram ve terimler, gerekse kurumsal gelişme yenileşme doğrultusundadır.

1950’de çok partili siyasal dönemde, savaş sonrası siyasal, toplumsal, ekonomik gelişmelerin de etkisiyle uygarlık, teknoloji ve uluslararası ilişkiler yeni bir hukuk düzeni oluşturdu.  Bu yeni düzende ulusal hukuk ile uluslararası hukukun gelişmeleri sürekli etkileşim gösterdi.

Gelişen teknoloji, uygarlık gibi hukuk düzenini de etkiledi.

Yeni açılan ufuk,

-Bilişim, iletişim, bildirişim hukuku

-Uluslararası ilişkiler ve insan hakları,

-Uzay - hava - deniz, hukuku,

-Çevre hukuku ve uluslararası ilişkilerle çerçevesi çizilen yeni alanların açılmasını sağladı. Toplumsal yaşamın kimi alanları (kültür, sanat, spor, vs benzeri) gelişerek hukuk dalları oluştu.

Uluslararası ilişkilerin yoğunlaşması, teknolojinin oluşturduğu gelişmeler sınıraşan uyuşmazlıkların artışı yalnızca kamusal nitelikte değil, özel hukuk açısından da yeni hukuk disiplinleri ve alanları açtı ve geliştirdi. Böylece hukuk terim ve deyimleri ile kavramların yaygınlaşması ve gelişmesi kaçınılmaz oldu. (Uluslararası tahkim, arabuluculuk v.b.).

DİL ÖZELLİĞİ

Türk Hukuk Lûgatı’nın otuzlu yıllarda öngörülen özelliği yeni ve çağdaş hukukun dilinin hukukçulara -özellikle uygulamacılara- benimsetilmesidir. Temel yasalarla birlikte değişen ve yenileşen dilin, deyişin ve terimlerin genç kuşaklara benimsetilmesi amaçlanmakta idi.

Lûgat’ın yayımından sonra dil açısından yenileşme ve gelişme aşamaları yaşandı. 1945’teki “Anayasa” atılımından sonra genel olarak dil devriminin de etkisiyle hukuk dili yenilendi, gelişti. 2000’li yıllarda temel yasalar derişirken “hukuk dili” gelişmeler ve sorunlarla oluştu.

Bu nedenlerle Lûgat’ımızın “kurumsal” özelliğini korumak için terimler, deyimler ve açıklamalarla ilgili kimi ilkeleri belirlemek ve korumak gerektiği düşüncesine önem verdik.”