Toplumsal yaşamımızın aydınlığını karartan tutum ve davranışların üzücü gidişi hepimizi düşündürecek yerde özellikle siyasal kanadın aldırışsızlığı endişe vermektedir. Siyasal karşıtlıkların insan değerini, yurttaşlık bağını göz ardı ettirecek düzeye gelmesi değişik sakıncalar içeren bir kötülüktür. Ülkemizi, devletimizi, ulusumuzu tartışma konusu yaptırmak ne kadar sakıncalı ise birlikteliğimizi siyasal ayrımlara kıydırmak da o kadar tehlikelidir. Ayrı düşünmek, ayrı çözümler önermek, ayrı uygulamalara girişmek doğal sayılacak insan yaklaşımlarıdır. Morgdakiler gibi, hiçbir şey düşünmüyorcasına herkesin aynı düşüncede, aynı duyguda, aynı tutumda olması doğal değildir, olanaksızdır.

Toplum yaşamımızda anlayış, hoşgörü, barış, esenlik giderek yitirilmesi umursamazlıkla karşılanan uygarlık değerleri durumundadır. İlişkilerde bu değerlere önem verilmediğinin belirtilerine giderek daha sık rastlanmaktadır. Bir tür toplumsal düzey düşüklüğüne bağlanabilecek çelişkiler, aykırılıklar, bozukluklar yaşamı gölgelemektedir.

Özellikle 1950’den sonraki toplumsal ayrılıkları körükleyen kötü siyasal yaklaşımlara koşut durumlara son 20 yılda daha çok rastlanmaktadır. İktidar- muhalefet ayrımı, keskin ve ilkel bir karşıtlığa dönüşmüş, bu durum yurttaşları kıskacına almıştır. Ün, unvan, mevki, makam, san, şöhret, parti bağı, değişik ayrımların nedeni olmuştur. Bölücülük, partizanlıkla boy atmış, yurttaşların birlikteliği ağır yaralar almıştır. Partizanlar birbirlerinin yaşam hakkını göz ardı edecek sertlik, kabalık ve karşıtlıktan kaçınmamaktadır. Para her kilidi açan anahtar olmuş, bilgi, ahlâk, nitelik yoksunluğu ağırlığını artırmıştır. Bir tür toplumsal çözülme, siyasetin giderilmez ve onarılmaz yıkımı düzeyine gelmiştir.

★★★

Her şeyden önemlisi, devletin sağlık ölçütü, adalet konusudur. Hukuk devleti niteliğinin yaşama geçmesi, adalet konusundaki duruma bağlıdır. Son yıllarda adalete ilişkin yakınmaların ve eleştirilerin ağırlaşıp artması, tüm sorunların önüne geçen bir önem taşımaktadır. Yakınmaları önleyip sorunları çözecek yerde adaletin yakınma nedeni olması çok büyük bir kararmadır. 26 Mart 2020 günlü Cumhuriyet Gazetesi’nin 2. sayfasındaki Avukat Yiğit Kazım AKALIN’ın yazısındaki şu tümceler durumun boyutlarını göstermektedir: “İktidar güdümlü yargı ve kolluk kuvveti- ... söz konusu devlet hukuku düzenini siyasî çıkarlardan ayrı tutamıyor, hâkimleri ve savcıları bağımsız ve tarafsız olamıyorlar- Siyasî baskı olmaksızın karar verildiğini söyleyebilmek için Bakanın açıklaması varken mümkün mü? -MİT Kanunu’nun 27. Maddesi’nin 3. Fıkrası’nın yargı erki tarafından yapılan yorumu adetâ basın ve ifade özgürlüğü üzerinde sallanan bir demoklesin kılıcı olma özelliğini taşımaktadır. - ... iktidar güdümündeki yargı da...”

Bu değiniler herkesi ama öncelikle hukukçuları düşündürmeli, yargı bağımsızlığına toz kondurmamak için elden gelen çaba ve özen gösterilmeli, yansızlıkla birlikte sorunun ele alınması için daha geç kalınmamalıdır.