Düşünceleri ve duyguları ağırlaştıran durumlar, çözümleri ivedilik isteyenlerdir. Ülkemizde bu tür sorunların başında yargıyla ilgili olanlar gelmektedir. Anayasa’nın Başlangıçı’ndaki değinmelerle 2. ve 5. maddelerindeki “hukuk devleti” nitelemeleri yanında 9. maddesindeki “bağımsız mahkemeler” vurgusu, 36-38. maddesindeki açıklıklar ve özellikle 138-142. maddelerindeki ayrıntılar hukuk devleti yapısının önemini ve değerini belirtmektedir. Hukuk devletinin en temel öğesi ve organı mahkemelerdir. Mahkemelerin en seçkin niteliği de bağımsız olmalarıdır. Değerler, haklar, özgürlükler, uygunluklar ve yararlar terazisi olan yargı, hukuk devletinin en etkin ve en önemli organı olmak yetki ve sorumluluğu ile yükümlüdür.

Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana hukuka bağlılık, hukuk devleti olma özeniyle yapılan çalışmalar, sürdürülen çabalar siyasal olumsuzluklarla amacına ulaşamamışsa, demokrasiye geçiş beklenen sonuçları verememişse de çağdaş gerekler bağlamında istediği kadar olmasa bile yol alındığı da bir gerçektir. Yargı, bir tür silâhsız kuvvettir. En sağlıklı, en kapsamlı, en etkili, en sürekli, en güçlü güvence yargıdır. Bu yapının olmaması yıkımdır, yok olmadır. Çalışmalarında ve kararlarında gecikme, değişme, çelişki, etki, kayırma, yandaşlık ya da karşıtlık ile haksızlık nitelik ve varlık yitimidir.

Bir ülkede yargıya güven duyulmazsa hiçbir yapıya ve kuruma, hiçbir ilişkiye ve hiçbir şeye güven duyulmaz. Yargı, devletin onuru, gücü, halkın güvencesi ve umududur. Toplumsal barışın, dengenin, düzenin dayanağı, yaşamın sönmeyen ışığıdır. 8 Mayıs 2020’de gazetelerin birinde yazıları ilgiyle izlenen bir yazarımız “.. yargı yargı olsaydı, adaletin kantarcıları işlerini yapabilseydi..” diyerek yakınmasını dile getiriyordu. Demek ki yapıda kimi düzensizlikler, işlevde kimi yanlışlık ve aksaklıklar, durumda kimi olumsuzluklar var.

Adalet, bir ülkenin hiç sönmeyen güneşidir. En doyurucu gıdadır. En güvenilir dayanak, en etkin yaptırımdır. Sağlıklı ve mutlu yaşamın güvencesidir. Başta yüksek yargı organlarının üyeleri, mahkemelerin yargıç ve savcılarıyla tüm görevlilerinin sorumlulukları özgündür, büyüktür, ağırlıklıdır ve anlamlıdır. İyi okumama, yetersiz inceleme, çözümü bilirkişilere bırakma, duruşmalarda yanları iyi dinlememe, tanıklara ilgisizlik, yerinde inceleme (keşif) oldu bittileri, sonucu etkileyen olumsuzluklardır. Devlet görevlileri, halkla ilişkiler ve yaşam biçiminin gerektirdiği özen gölgelerinden kaçınmak gereği asla savsaklanamaz.

Birkaç yıl önce günümüz iktidarından 300 avukatın yargıda göreve atandığı eleştirileri okunmuştu. Diyanet İşleri Başkanı’ nın da Şeyhülislâm’mış gibi konuşmalarıyla Anayasa’nın 136. maddesi ile 633 no.lu Kuruluş Yasası’ na açık aykırılıkları ilgili makamların sessizlik ve donukluğuyla sürmektedir. Yargının duyarlık ve özeni aykırılıkların tümüne karşı en etkin savunma, koruma, karşı koyma gücüdür. Bu durum halkın hukuk güvencesidir. En önemli nitelikleri de bağımsızlık, yansızlık, bilgi ve ahlâktır. Bu konularda hepimize sorumluluk düşmektedir.