10 yıl önceydi.

Irak’ta kan gövdeyi götürüyordu.

El Ambar bölgesinde görev yapan Amerikalı albay John Falsom, enkaz yığınlarının arasında, vurularak yaralanmış bir eşek buldu.

Hem kan kaybından, hem açlıktan ölmek üzereydi.

Veteriner hekim çağırıldı, sahra hastanesinde ameliyat edildi, kurtarıldı.

Duman rengindeydi.

Mister Smoke adı verildi.

Birliğin maskotu oldu.

İnsan öldüre öldüre insanlıktan çıkan Amerikan askerleri, eşek sayesinde hayata geri dönmüştü, eşekle hatıra fotoğrafları çektirip, hasretle baba yolu gözleyen çocuklarına gönderdiler.

Askerlerin çocukları da bu sevimli fotoğrafları sosyal medya hesaplarına koydular.

Gazeteler üstüne atladı, manşet üstüne manşet yapıldı.

Eşek şöhret oldu.

Posterleri, tişörtleri, oyuncakları, rozetleri yapıldı.

Amerikan askerlerine, ailelerine ve savaşın yıkıcı görüntüleriyle sarsılan Amerikan toplumuna, moral kaynağı haline geldi.

Uluslararası Hayvanlara Karşı Zulmü Engelleme Vakfı devreye girdi, “Mister Smoke’u ABD’ye getirelim, gazilerin ve asker çocuklarının rehabilitasyon merkezine yerleştirelim, terapide kullanalım” dediler.

Pentagon’a danışıldı.

Pentagon’un gökte arayıp yerde bulduğu propagandaydı.

Eşeğin acilen savaş ortamından çıkarılıp “özgürlükler ülkesi”ne getirilmesi emri verildi.

O sırada, Iraklı bir köylü çıkageldi, “eşek benim eşeğim, geri verin” dedi.

Buyrun burdan yakın...

Amerikalılar, köylüyü ikna etmesi için, aracı olarak, işbirlikçi bir şeyh görevlendirdi.

Şeyh köylüyü çağırdı.

“Sevaptır, eşeği ver” dedi.

Köylünün sevap tarifesi belliydi, “30 bin dolar versinler, eşeği vereyim, paranın yarısını da sana vereyim” dedi.

Şeyh’in aklına yattı.

Köylüyü yanına alıp, albaya gitti, “30 bin dolar verin, eşeği alın” dedi.

Mevzu fazla uzadığı için albayın kafası zaten yeteri kadar bozuktu, “ya eşeği efendi gibi verin, ya da ikinizi birden buraya gömeyim” dedi.

Şeyhle köylü ikna oldu!

Eşeği hediye ettiler.

Böylece, eşeğin özgürlük seyahatine engel kalmamıştı.

Erbil’e getirildi.

Habur’dan Türkiye’ye sokulacak, İncirlik’ten ABD’ye uçacaktı.

Sayın hükümetimiz itiraz etti iyi mi...

Tarım bakanlığımız “eşekte hastalık varsa, maazallah bizim eşeklere de bulaşır, o yüzden yurda girişine izin veremeyiz” dedi.

Eşek krizi 21 gün sürdü.

Amerikalıların kafamıza çuval geçirmesine gıkını bile çıkarmayan sayın hükümetimiz, eşeğe dikleniyordu!

Neticede Amerikan elçiliği devreye girdi, diplomatik bir nezaketle “kapıyı hemen açın, yoksa biz açmasını biliriz” dediler.

Bizimkiler yelkenleri suya indiriverdi, kapıyı açtı.

Amerikalılar öfkelenmişti, eşeği İncirlik’ten askeri uçakla göndermekten vazgeçtiler, gözümüze sokmak için, inadına İstanbul’a getirdiler, Atatürk Havalimanı’ndan sivil kargo uçağıyla gönderdiler.

Eşek önce New York’a, oradan Nebraska’ya uçtu.

Sosyal medya fenomeni oldu.

Televizyon programlarına çıkarıldı.

Çizgi filmi bile yapıldı.

Rehabilitasyon merkezinde yaralı duygulara merhem oldu, 2012 yılında ölene kadar, özellikle gazi çocuklarının biraz olsun yüzünü güldürdü, ailelere psikolojik güç verdi.

Ve, madalyalı kahramanlar gibi büyük bir saygıyla, askeri törenle toprağa verildi.



Böylece...

Irak’ta taş üstünde taş bırakmayan, bir milyon Iraklıyı şakır şakır öldüren Amerikalılar, Iraklıların eşeğini kurtararak bütün dünyaya “insanlık reklamı” yaptı.



10 yıl sonra, bu hafta...



Yunanistan cumhurbaşkanı Katerina Sakelaropulu, Aydın Didim’in hemen karşısındaki Eşek Adası’nı ziyaret etti.

Sadece iki ay önce bu makama seçilmiş ve Yunanistan’ın ilk kadın cumhurbaşkanı olmuştu, ilk resmi seyahatini Eşek Adası’na yaptı.



(Türkiye’deki böşdöndürücü gündem trafiği nedeniyle yazmaya bir türlü fırsat bulamadım ama, yazmazsam eşeklik olurdu.)



Eşek Adası, Türkiye toprağıdır.

İstanbul Büyükada’nın iki misli büyüklüğündedir.

“Egemenliği herhangi bir anlaşmayla devredilmemiş adacık” statüsündedir.

Türkiye’ye ait olduğuna dair uluslararası haritalar var.

Türkiye toprağı olduğunu gösteren ABD ve İngiliz belgeleri var.

Ama, Yunanistan tarafından alenen işgal edildi.

Askeri üs kurdular, belediye başkanlığı kurdular, okul kurdular, kilise kurdular, nüfus taşıdılar, hapishane bile kurdular, mülteci hapishanesi, Türkiye’den Yunan adalarına geçen mültecileri yakalayıp, buraya tıkıyorlar.



Hem kendi milletinin gururunu okşamak için, hem de Türkiye’ye gövde gösterisi yapmak için, Eşek Adası’na helikopterle inen Yunanistan cumhurbaşkanı, askeri törenle karşılandı.

Eşek Adası’nın anı defterine şunları yazdı:

“Adanın fahri vatandaşı olma onuruna eriştiğim için teşekkür ederim, bu ada Yunanistan’ın ayrılmaz parçasıdır, egemenlik haklarımızdan asla vazgeçmeyeceğiz, ulusal topraklarımızı vermeyeceğiz!”



(Teee Fizan’a asker göndermek için Libya tezkeresi çıkaran sayın hükümetimizin gıkı bile çıkmadı... Baroları bölmeye çalışmakla, kıdem tazminatını buhar etmekle, sosyal medyayı yasaklamakla meşgul oldukları için, Eşek Adası’nda olan bitenleri görmediler herhalde!)



Elalem, elalemin eşeğini işte böyle sahipleniyor.

Eşekleri rencide etmek istemem ama, eğer gerçekten devletin milletin bekasını düşünüyorsak, daha fazla eşeklik etmemek gerekiyor!