Yüce iktidarımızın salgın politikasını eleştirerek, koronavirüsten ölen insan sayısının açıklanan resmi sayılardan daha fazla olduğunu söyleyen Profesör Kayıhan Pala hakkında “halkı paniğe sevketmek”ten soruşturma başlatıldı.



Doğrusunu isterseniz, ben de kınıyorum kendisini, ayıplıyorum.

Koskoca profesör olmuş ama... Hâlâ bu memlekette gerçekleri anlatarak, halkı uyarmanın suç olduğunu öğrenememiş!



Profesör Kayıhan Pala hakkında suç duyurusunda bulunan kim mesela?

Vali.

Halk sağlığını vali mi daha iyi bilir, yoksa tıp profesörü mü?

Elbette vali bilir.

E afedersiniz hocam ama, imam hatipli vali varken, siz hangi bilgi birikiminizle halk sağlığı üzerine fikir beyan ediyorsunuz ki?



Bana ne birader demek varken, insanlar pisi pisine ölmesin diye mücadele ettiği için, kariyeri hakkında soruşturma açılmayı hakediyor Profesör Kayıhan Pala...

Gerçek vaka sayılarını filan kurcalayacağına, sağlık bakanımızın tombul parmaklarına kurban olayım, ne kadar da şeffaf bilgi veriyor, süreci ne kadar da başarılı yönetiyor demeliydi.

Yeminine sadık bir biliminsanı olmak yerine, cüzdanına sadık, ikiyüzlü, eyyamcı, kaypak olmalıydı.

Hiç tanımadığı insanların canını düşüneceğine, kendi ikbalini düşünmeliydi, salgını kontrol altına aldık, oldu da bitti maşallah, dünya bizim hastanelerimize imrenerek bakıyor demeliydi, buna benzer sorumluluk sahibi (!) açıklamaları karşılığında dekanlık kovalamalıydı, rektör bile olabilirdi.

Biliminsanı olarak, virüsle mücadele etmek için düşük faizle konut kredisi verelim demeliydi, dünyada sadece Türkiye’de uygulanan, yüce iktidarımızdan başka dünyada hiçbir ülkenin akıl edemediği 65 yaş yasağı çok doğru bir karar demeliydi.

Halka çatır çatır gerçekleri söylemek yerine, ekran ekran dolaşarak “atlı karınca” gibi cümleler kurmalıydı, lafı bir yerden alıp, sanki çok şey söylüyormuş gibi, hiç bir şey söylemeden, dolaştırıp dolaştırıp aynı yere bırakmalıydı.

Okullar açılmalı mı diye sorduklarında mesela... 50 öğrencili sınıflar için 200 metrekarelik spor salonu gibi sınıflara ihtiyaç olduğunu hiç söylemeden, bu tür kıyaslamalara hiç girmeden, “dört metrekareye bir çocuk oturacak şekilde açılabilir” demeliydi, mantığı olmayan, uygulanması imkansız çözüm önerilerinde bulunarak, gözümüzün içine baka baka hepimizi salak yerine koymalıydı.

Turizm bakanlığımız her türlü önlemi aldı, sosyal mesafeyi koruyarak yüzebilirsiniz, zaten yaz sıcağında virüs mirüs olmaz, Almanlar bizi kıskandıkları için gelmiyorlar demeliydi.

Dolmuşlara 20 kişi binmek çok sakıncalı, belediye otobüslerinde mutlaka bir dolu bir boş koltuk olmalı, ama uçaklara boş koltuk bırakmadan 350 kişi binmenizde hiçbir sakınca yok deseydi, alkışlanırdı.



Barolarımız hukuk mitingi yapacak, şak, Ankara valiliği “virüs var” diye yasak getiriyor... Aynı gün aynı Ankara’dan Avrupa’ya garanti veriliyor, “bizde virüs yok” denilerek, turist gönderilmesi isteniyor.

Bu komediye itiraz eden, kardeşim ayıptır, dini siyasete alet ediyorsunuz, bari bilimi siyasete alet etmeyin diyen var mı Bilim Kurulu’nda?

Yok.

Biliminsanı dediğin işte böyle olur.

Profesör Kayıhan Pala gibi olmaz.



Soyadı gibi keskin keskin konuşuyor, bünyede rahatsızlık yaratıyor, olmuyor.

Halbuki, Kayıhan Pala’vra olsaydı, ondan iyisi olmazdı!