Economist dergisi, 'Ankara'nın Cesur Bankacısı - Naci Ağbal Türkiye'de parasal disiplini yeniden tesis etmeye çalışıyor" başlıklı bir yazıda, 'son birkaç ayda TL'ye yeni bir hayat verdiğini, Merkez Bankası'nın itibarını yükselttiğini ve rezervleri yeniden doldurmaya başladığını' söylediği Merkez Bankası Başkanı Naci Ağbal'ın politikalarını ve bu politikaların olası geleceğini ele alıyor.

Başkan Naci Ağbal Kasım 2020'de görevi Murat Uysal’dan devraldı.


BBC Türkçe'de yer alan haberde, Ağbal'ın tebriği hak ettiğini belirten dergi TL'nin 2020'de korkunç bir yıl geçirdiğini ve dolar karşısında neredeyse yüzde 20 değer kaybettiğini söylüyor. Dergi gelişmekte olan ülke para birimleri arasında sadece Arjantin pesosu ve Brezilya realinin daha kötü bir performans sergilediğini hatırlatıyor.



Dergi, şubat sonunda Amerika'daki borçlanma maliyetinin artışının habercisi olan ve Türk varlıklarının satışını beraberinde getiren Amerikan hazine tahvili faizlerindeki artışa dek TL'nin peso ve realden çok daha iyi performans gösterdiğini belirtiyor:

"Ağbal doğru reçeteyle geldi. Geçen kasım ayında göreve geldiğinde, bir döviz krizi ve tahminen 130 milyar doları, TL'nin  savunulmasına israf edilmiş döviz rezervleri devraldı. Şu ana dek faiz oranlarını toplam 675 puan artırdı, bankanın rezervlerini yeniden inşa etme taahhüdünde bulundu ve Türkiye ile ülke dışındaki mali piyasalarla iletişimi iyileştirdi."

Prof. Dr. Hakan Kara


Derginin görüşlerine yer verdiği eski Merkez Bankası baş ekonomistlerinden Hakan Kara, "Daha tahmin edilebilir ve şeffaf bir çerçeve ortaya koydu; bu da beklentileri yönetmesine yardımcı oldu" derken, Hollandalı mali hizmetler kuruluşu Rabobank'tan Piotr Matys de "Merkez Bankası güvenilirliğinin bir kısmının geri kazanılmasında harika bir iş çıkarttı" ifadelerini kullanıyor.


İŞİ KOLAY OLMAYACAK


Ancak Economist, Ağbal'ın işinin kolaylaşmayacağı öngörüsünde de bulunuyor. Dergi, Türkiye'nin pandemiyle başa çıkabilmesini sağlayan ve çoğu tahmini boşa çıkartıp ekonominin 2020'de 1,8 büyümesini sağlayan kredi bolluğunun TL ve fiyatlar üzerinde baskı oluşturduğunu belirtiyor. Economist, Türkiye'de enflasyonun bir yıldan uzun süredir tırmanışa geçtiğini ve şubatta yüzde 15,6'ya ulaştığını hatırlatıyor.



Economist "Ağbal üç yıldan az sürede yüzde 5'e çekmek istediğini söylediği enflasyonu boğmak için para politikasını sıkı tutacağını söylüyor" diyor, ancak Ağbal'ın bu politikayı, hatta görevini sürdürüp sürdüremeyeceğinin belirsiz olduğunu vurgulayan dergi şöyle devam ediyor:

Ağbal göreve geldiğinde, işine karışmayacağına söz veren Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, şu ana kadar bu sözünü tuttu. Ancak Merkez Bankası'nın geleceği Cumhurbaşkanı'nın merhametine kalmış. Türkiye'nin 2023'e dek genel seçime gitmesi gerekmiyor. Ancak olası erken seçim dedikoduları var. Bu dedikodular arttıkça, Ağbal üzerindeki parasal disiplini, ekonomik büyümeyle değiştirme baskısı daha da artacak. Erdoğan şimdiden son faiz artışlarından rahatsızlığını dile getirdi. Cumhurbaşkanı iki yıldan kısa süre içinde, Ağbal'ın iki selefini görevden aldı. Üçüncüsünü almakta tereddüt etmeyebilir."


"ALBAYRAK GERİ DÖNÜŞÜ PLANLIYOR OLABİLİR"


Dergi, aynı derecede kaygı verici olarak nitelediği bir ihtimalin de "2018'de Maliye Bakanlığı'nda Ağbal'ın selefi olarak göreve gelen ve rakibi Merkez Bankası'nın başına getirildiğinde dargın bir şekilde istifa eden, Erdoğan'ın kızlarından biriyle evli olan ve bir zamanlar Türkiye'nin en güçlü ikinci adamı olarak kabul edilirken, görevi bırakmasının ardından bir kez bile ortalarda görünmeyen Berat Albayrak'ın hayaleti olduğunu" belirtiyor.

Albayrak için "Geri dönüşünü planlıyor olabilir" diyen dergi, şubat sonunda Erdoğan'ın damadının sicilini ve Merkez Bankası'nın döviz rezervlerini bu kadar çok kullanmasını savunmasının bunun bir işareti olabileceğini vurguluyor.

Economist yazıya "Piyasalar bunu Albayrak'ın siyasete geri dönebileceğinin işareti olarak gördü ve TL orta şiddette bir kalp krizi geçirip, bir günde yüzde 2 değer kaybetti." sözleriyle son veriyor.

(Dergi yayına girdikten sonra Merkez Bankası, politika faizini piyasa beklentilerinin de üzerinde 200 baz puan artırarak yüzde 17'den yüzde 19 seviyesine yükseltti.)