Ege ve Akdeniz’de bir türlü söndürülemeyen orman yangınları, bilim insanlarının on yıllardır uyardığı halde iklim değişikliğinin etkilerine karşı en kırılgan bölgelerden birinde yer alan Türkiye’nin bu risklere karşı ne kadar hazırlıksız olduğunu ortaya koydu. Türkiye, küresel sıcaklık artışını 1.5 derecede sınırlandırarak iklim değişikliğini önlemeyi hedefleyen Paris Anlaşması’nı 2016 yılında 197 ülke ile birlikte imzaladığı halde, İran, Irak, Eritre, Yemen ve Libya (onaylayacağını açıkladı) ile birlikte henüz onaylamayan 6 ülke arasında yer alıyor.

FIRSATI KAÇIRIYORUZ

Türkiye’nin anlaşmayı imzaladığı halde onaylamamasının en önemli nedeni, başta söz verildiği halde Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) üyesi olduğu için alındığı “gelişmiş ülke” statüsünden “gelişmekte olan ülke” statüsüne alınmaması. Bu yüzden bu ülkelere 10.3 milyar dolar finansman sağlayan Yeşil İklim Fonu’ndan yararlanma fırsatını kaçırmak istemiyor.

Sürdürülebilir Ekonomi ve Finans Araştırmaları Derneği (SEFİA) Direktörü Bengisu Özenç, henüz Paris Anlaşması’na taraf olmayarak, iddialı bir hedef almayarak ve yeşil mutabakat konusunda ancak reaktif bir pozisyon alarak Türkiye’nin ciddi bir fırsatı kaçırmak üzere olduğunu söyledi. Dünyada kapsamlı bir karbonsuzlaşma gündemi eksikleriyle birlikte ilerlerken ve ülkeler daha iddialı azaltım hedefleri alırken, Türkiye’nin hızla bu dönüşümün dışında kaldığını belirten Özenç, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Yüzyıl ortası itibarıyla net sıfır emisyona ulaşma hedefleri neredeyse bir norm haline gelmişken ve net sıfır hedefi almış ülkeler küresel ekonominin yüzde 68’ini temsil ederken, Türkiye’nin hedefsizliği yeni kurulan ekonomik dengelerin de dışında kalmasına neden oluyor.”


“En önemli sınavı orman yangınlarında veriyoruz”


Bengisu Özenç, Türkiye’nin Paris Anlaşması’na uyum politikalarında en önemli sınavlarından birini, ülkemizi etkisi altına alan orman yangınlarında verdiğini vurgulayarak, şunları söyledi:

“İklim değişikliği politikalarını, sera gazlarının salımını azaltmaya yönelik ‘azaltım politikaları’ ve etkilere uyum sağlamaya yönelik ‘uyum politikaları’ olarak ikiye ayırabiliriz.

Bengisu Özenç


Türkiye’nin 2015’te sunduğu ulusal katkı beyanı ‘azaltım’ iddiasından oldukça uzak ve güncel verilerle örtüşmüyor. Türkiye ilk grup politikalar açısından uluslararası kamuoyunu ikna edici bir durumda değil.”