DÖVİZ TERCİHİ
Kara, toplam mevduatta dövizin payını ifade eden dolarizasyon oranları ve enflasyonda 40 yıllık seyre dikkati çekerek, “Veriler gösteriyor ki enflasyonla mücadelenin geri plana atıldığı dönemlerde vatandaş satın alma gücünü korumak için hep dövizi tercih etmiş. Dolayısıyla, dövizden TL’ye geçiş için öncelikle enflasyonla samimi mücadeleyi destekleyecek bir kurumsal yapı gerekiyor” yorumunu yaptı.
Teşvik müşteriye faiz olarak dönmez
Enflasyon ve kur belirsizliğini besleyen faktörler devam ettikçe bu tür teşviklerin etkilerinin sınırlı olacağını, insanların belirsizliğe karşı korunmak için döviz tuttuğunu belirten Prof. Kara, temel aracı olan faiz silahını gerektiği gibi kullanacağı belli olmayan bir merkez bankasının bu belirsizliği azaltamayacağını vurguladı. JCR Eurasia Rating’in eski başkanı Orhan Ökmen yüksek dolarizasyon eğilimlerinin MB’nin itibarını sekteye uğrattığını belirterek, munzam karşılıkları üzerinden TL lehine yapılacak teşviklerin mudileri ilgilendirmediği için bir katkı sunamayacağını kaydetti.
Dolarizasyon oranı %56 ile 2001 krizi dönemi düzeyinde
Ekonomistlere göre, bankalardaki mevduatın yüzde 56’sının döviz cinsinden olduğu dikkate alınırsa kemikleşmiş bir dolarizasyon gerçeğiyle yüz yüzeyiz. Toplam mevduatlar içinde TL’nin payının en düşük olduğu ve dövizin payının en yüksek olduğu dönemin yüzde 57 ile 2001 krizini takip eden dönem olduğuna dikkat çekiliyor. Uzmanlar enflasyonun kontrolden çıktığı yıllarda dolarizasyon eğiliminin arttığını, ancak ekonominin istikrara kavuşmaya başlamasının ardından TL’nin toplam mevduatlar içindeki payının artmaya, dövizin payının azalmaya başladığını hatırlatıyor. Merkez Bankası’nın son verilerine göre yurt içi yerleşiklerin döviz mevduatı 18 Haziran ile sona eren haftada 225.9 milyar dolar oldu.