Gelişmekte olan ülkelere yönelik favori yatırım taktiklerinden biri olan “carry trade” (düşük maliyetli para ile borçlanıp bu tutarı getirisi yüksek paralara yatırmak) güçlenen dolarla cazibesini yitirmeye başlıyor. ABD Merkez Bankası’nın (Fed) varlık alım azaltımı sinyalleri dolara yönelimi hızlandırırken, bu yatırım ortamına Türkiye’nin kendi riskleri de eklenince eylülde carry trade kanalında önemli fon hareketleri görüldü. Merkez Bankası’nın politika faizinde 23 Eylül’de 100 baz puanlık indirim kararı almasıyla yabancı yatırımcılar carry-trade pozisyonlarını kapatma eğilimini hızlandırdı.

Bankacıların Merkez Bankası (TCMB) ve BDDK verilerini kullanarak yaptıkları hesaplamalara göre, faiz indiriminin gerçekleştiği 17-24 Eylül haftasında yurt dışı carry trade yatırımcılarının TL swap piyasasındaki pozisyonlarından 1 milyar 945 milyon dolar çıktı. Böylece Türkiye’den eylül ayında 3.1 milyar dolar ile Naci Ağbal’ın TCMB Başkanlığı görevinden alındığı mart ayından sonraki en büyük aylık çıkış yaşandı. Yılbaşından bu yana 9 aylık net çıkış ise 13.1 milyar dolar oldu.



HOŞNUTSUZ DEĞİLLER

2013’ten bu yana gerek hisse senedi gerekse tahvilde yabancı yatırımcının payı giderek azalıyor. Yabancıların carry trade pozisyonları da tarihi düşük seviyelere yakın. Bilkent Üniversitesi Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Hakan Kara, ekonomi yönetiminin bundan hoşnutsuz görünmediğini söyleyerek, TCMB’nin son raporunda bu durumun yeni kur şoklarını sınırlayacağının ima edildiğini aktardı. Kara, “Yani ‘Zaten yabancı sermaye kalmadı, bundan sonra dış şoklar kuru fazla sıçratmaz, dolayısıyla faizi indirebiliriz’ diyor. Para politikası sorumsuz davransa bile sistemin kendini dengeleyeceği varsayılıyor. Oldukça sıkıntılı bir varsayım” şeklinde değerlendirdi.

[caption id="attachment_6684436" align="alignnone" width="1200"] Prof. Hakan Kara[/caption]

“UZUN VADELİ SERMAYEYİ KOVUYOR”


TCMB’nin iki konuyu gözden kaçırdığını ifade eden Prof. Hakan Kara, “Birincisi, bu yaklaşım sadece kısa vadeli sermayeyi kaçırsa belki çok sorun değil fakat uzun vadeli sermayeyi de kovuyor; bu da büyüme ve istihdamı olumsuz etkileyecek” dedi. İkinci olarak ise piyasada yabancı kalmasa bile vatandaşın yurt dışı finansal gelişmelere tepki verdiğini söyleyen Kara, “Ekonomi yönetiminin kendi parasının satın alma gücünü koruma gibi bir motivasyonunun olmadığı görülünce yerli paraya olan güven zayıflıyor, TL’den kaçış artıyor. Bu süreçte vatandaşın dövize kayma motivasyonunun güçlü kalacağını öngörebiliriz” dedi.