Türk demokrasisinin kronik sorunlarından biri olarak gösterilen seçim barajı tartışması tekrar masada. İktidarın ısrarla erken seçim olmayacağını söylemesine rağmen tartışmaların ısınması ve yeni partilerin siyaset arenasına katılması dikkat çekiyor. Seçim barajı tartışmaları neden şimdi başladı? Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli ne mesaj verdi?  Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi siyaset bilimci Profesör Barış Doster ve İstanbul Okan Üniversitesi Öğretim Üyesi Profesör Mithat Baydur sorularımızı yanıtladı.

YÜZDE 10 NASIL GELDİ? 

Önce dünyanın en yüksek seçim barajlarından biri olan yüzde 10’un Türkiye’ye girişini ele alarak başlayalım. Yüzde 10’luk seçim barajı 1980 darbesinden sonra, 10 Haziran 1983 tarihinde postalların gölgesinde kabul edildi. Dönemin askeri vesayeti ‘siyasette istikrar’ı sağlamak için baraj uygulamasına geçildiğini belirtiyordu.

1983 yılından bu yana aralıklarla ama düzenli olarak baraj tartışılıyor.

KONU NEDEN YENİDEN GÜNDEMDE? 

MHP Lideri Devlet Bahçeli 14 Ocak tarihinde “Makul düzeye indirilmeli ve siyasi partilerin ittifak kurması halinde de uygulanmalıdır.” açıklamasında bulunmuştu.

Bahçeli’ye yanıt AKP Grup Başkanı Naci Bostancı’dan geldi. Bostancı, “Esasen seçim sistemi, baraj meselesi, meclis içtüzüğü, etik kanun bunlar bizim de üzerinde çalıştığımız ve nihayetinde cumhur ittifakı olarak görüşme ve müzakereler tekemmül ettikten sonra kamuoyu ile paylaşmayı düşündüğümüz konular, son derece önemli ve yerinde tespitler.” değerlendirmesini yapmıştı.

Sözcü Gazetesi Ankara Temsilcisi Saygı Öztürk’e konuşan İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener ise baraj tartışmalarıyla ilgili “Barajı konuşan iktidar yolcu demektir.” ifadelerini kullanmıştı.

[caption id="attachment_6228978" align="alignnone" width="1200"] MHP Lideri, Devlet Bahçeli zaman zaman açıklamaları ile siyasette gündemi belirliyor. Fotoğraf: SÖZCÜ[/caption]

'KOALİSYONU TEŞVİK EDİYOR' DİYE KALKTI

Türk siyasetinin efsane ismi Bülent Ecevit’in siyasi danışmanlığını yapmış olan Profesör Mithat Baydur, 1961-1983 yılları arasında uygulanan nispi temsil sistemi ile yüzde 1 oy alan partilerin bile Meclis’e girebildiğini belirtirken bu sistemin ‘koalisyon hükümetlerine teşvik ediyor’ gerekçesiyle kaldırıldığını söylüyor.

Profesör Barış Doster 1961’deki anayasa değişikliği sonucunda 1965 yılında yapılan seçimlerin Türkiye’deki ‘en adaletli’ seçim sonuçlarına sahne olduğunu aktarıyor.

Yüzde 10 seçim barajının darbeci bir zihniyetin ürünü olduğunu vurgulayan Doster, “Bu sistem büyük partilere yarar. Aldığı oyun çok üstünde bir milletvekili sayısına ulaşmasının önünü açar. Buna aşkın temsil denir. Temsilde adaleti değil, yönetimde istikrarı sağlamak adına bu kadar yüksek bir oran konulmuştur. Fakat ilerleyen süreçte, beklenen sonucu vermediği de görülmüştür. Partiler ittifak yaparak veya bağımsız aday çıkarmak yoluyla, yüzde 10 barajını aşmanın bir yolunu bulmuşlardır” değerlendirmesinde bulunuyor.

[caption id="attachment_6228989" align="alignnone" width="865"] Tarih: 5 Mayıs 2018 | CHP, İYİ Parti ve Saadet Partisi, ittifak protokolünü Yüksek Seçim Kurulu'na verdi. Buna göre 3'lü ittifakın içerisinde bulunmayan Demokrat Parti, İYİ Parti'ye destek verecek. İttifakın adı da 'Millet İttifakı' oldu. Fotoğraf: DHA[/caption]

İSTANBUL GİBİ METROPOLLERDE DE SEÇİM BARAJI UYGULANDI

Prof. Dr. Baydur, 1983 yılından sonra uygulanmaya başlayan yüzde 10 seçim barajının yanı sıra, İstanbul gibi büyük metropollerin seçim bölgelerinde de yüzde 20 barajının uygulandığını ifade etti ve süreci şöyle açıkladı: İstanbul’da örneğin, milletvekili çıkarabilmek için, Türkiye genelinde önce yüzde 10 barajını geçeceksiniz, ardından 1., 2. ya da 3. bölgede yüzde 20 barajını aşacaksınız. Yani istikrar adına milyonlarca oy heba olacaktı. Bu durumda oy ve tercihlerinin TBMM’de temsil edilemediğini gören seçmende “siyasal ilgisizleşme” ve “devlete bağlılık” konusunda önemli bir törpülenmeye yol açacaktı.

SEÇİM BARAJININ YÜZDE 5’E DÜŞÜRÜLMESİ NE ANLAMA GELİR?

Seçim barajının yüzde 5’e düşürülmesi de bugün kulislerde konuşulanlar arasında. Profesör Baydur bu düzenlemenin oyları düşen iktidara yakın partilerin barajı geçmeleri için yapılabileceği kanısında.

Profesör Doster ise büyük partilerin oy kaybı korkusu ile seçim barajının düşmesini istemediğini şu sözlerle anlatıyor: Lakin, baraj sorunu olmayan büyük partiler, barajın düşürülmesi halinde, oylarında bir miktar azalma olacağını hesapladıklarından, mevcut oranın devamından yanadırlar. Çünkü büyük partilere kerhen oy veren, asıl desteklediği parti baraj sorunu yaşadığından, kendini büyük partilere oy vermek zorunda hisseden seçmen, baraj düştüğü zaman, öncelikle kendine en yakın bulduğu partiye oy atacaktır.



BARAJ DÜŞERSE YENİ İTTİFAKLAR KURULUR MU?

Diyelim ki taraflar uzlaştı ve seçim barajı düşürüldü. Baydur’a göre bu durumda siyasette yeni ittifaklar görülebilir. Profesör Baydur, Cumhurbaşkanı’nın birinci turda seçilememesi durumunda üçüncü veya dördüncü bir ittifak ortaya çıksa bile ikinci turda tarafların mevcut sistemin devamından yana olma ve parlamenter sisteme dönüşü hedefleyenler olarak ikiye ayrılacağını aktarıyor.

Doster ise sözlerini şöyle noktaladı: Partiler ittifak yaparak veya bağımsız aday çıkarmak yoluyla, yüzde 10 barajını aşmanın bir yolunu bulmuşlardır. Seçim barajının düşmesi yeni ittifaklara, yeni müttefiklere veya ittifaklardan kopmalara neden olabilir. Fakat buna kesin bir yanıt vermek için henüz erkendir. Barajın yüzde kaç olacağına göre bu yanıt verilebilir. Seçim barajının düşmesi, yeni ittifakların önünü açabilir. Fakat her durumda, ittifakta güçlü, lokomotif bir partinin olması gerekir.